bugün

Filmde bulunan flashbacklerde Tarık akan'ın gençliğini kendi oğlu oynarken şerif sezer in gençliğini ise kızının oynaması dikkat çekicidir.
kar altında geçen sıcacık film...
fazlasıyla güldürebilen, hem de fazlasıyla hüzünlendirebilen murat saraçoğlu filmi. tarık akan ve şerif sezer' in oyunculuklarına zaten diyecen bir şeyim olamaz; ama ben yine de en çok tavşan lakaplı veledi beğendim filmde. o kadar sevimliydi ki sıpa, yani hiç sevmem küfür eden çocukları; fakat ona o kadar yakışmış ki, o kadar içtendi ki bayıldım. tavşan' ın repliklerinde kahkahayı koyveren herkes filmin sonunda burnunu çekiyordu. bilin de ona göre gidin...

--spoiler--
sikem anasını. ben akşam ne yicemi düşünüyorum.
--spoiler--
*
tarık akan'ı gördüğümüz her sahnede insanın gözlerini dolduran çok hoş film.
sarmaşık olmak isteyen ayrık otonun hikayesi, güzel ve hüzünlü.
Tarık Akan ve Şerif Sezer gibi sevdiğim iki oyuncu "Yol" dan 28 yıl sonra biraraya getiren ve seyretmeyi arzuladığım film. Özellikle Tarık Akan'ın bir röportajında bahsettiği bir şiire yazılan ve piyano ile çalınan şarkıyı çok merak ediyorum. Senaryoda 4 kıtalık bir şiir vardır. Tarık Akan kaldıkları otelin karşısındaki KArs konservatuvarına giderek "piyano öğretmeni kim" diye sorar.Karşısına tesadüfen Olga isimli bir rus çıkar. Tarık Akan şiiri gösterip bunun için 1800'lü dönemlerinin Rus halk müziklerine benzer bir şeyler yapmasını ister ve 1 gün zaman verir.Daha sonra bunu 2 güne çıkarır. Kadıncağız hiç uyumadan 2 günde besteler şarkıyı ve çaldığında Tarık Akan ağlamaya başlar. Yönetmen Murat Saraçoğlu'nun da gözleri dolar. Ayrıca filmde pek bilinmeyen Malakanlar hakkında da bir fikir sahibi olabiliriz.
taksim'de mephisto'nun karşısındaki yeni rüya sinemasında gösterimdedir..
daha iyi bir son beklediğim filmdir. oyuncuları ve senaryosu böylesine kaliteli olmasına rağmen sonunda ağlayamadığım için çok da beğenmediğim filmdir. müzikler belki de daha iyi olabilirdi...
yeke kişi takma adını sevgilisi olmamasından dolayı anneme takmama ve annemin bana haftalığımı vermemesine sebep olan filmdir...
Kars ın doğal güzelliklerini izleyiciyle bir kez daha buluşturan, şivenin gerçek anlamda düzgün kullanıldığı, küfürlerin olması gerekenden daha az olduğu, sonu pek etkileyici olamasa da Şerif Sezerin mükemmel oyunculuğu için mutlaka görülmesi gereken filmdir. Ek olarak bence Tarık Akan şimdiye kadar iyiki kendi sesiyle şarkı söylememiştir. ikinci ek olarak Şerif Sezer'in pek bir kendisine benzeyen kızı farklı bir güzelliğe sahiptir. Üçüncü ek olarak aşık denen kemikten yapılan günümüz tasolarına benzeyen oyuncakların değerine dikkat çekmek isterim.
mahsun kırmızıgül'ün güneşi gördüm filmiyle aynı dönemde vizyona girmesi nedeniyle biraz gölgede kalan ancak oldukça başarılı olan filmdir.
yeterince dikkat çekememesine üzüldüğüm filmdir. kars'ı özlemiş bünyelere ilk başta ilaç gibi gelip sonra özlemi daha da arttırıp insana kars'a gitme planları yaptırır. kars'a ait detaylarla çokça gülümsetip, çokça hüzünlendirir. bembeyaz kar örtüsüyle ısıtır.
son zamanlarda çekilmiş en iyi türk filmi denecek kadar güzel bir film.
fakat pek reklamı yapılamadı sanırım ki o kadar gündeme gelmedi.
bazı yerlerde kahkahalara boğulurken bazı yerlerde burnunuzun direği sızlıyor dokunsalar ağlıyacak hale geliyorsunuz.
(bkz: müthiş)
(bkz: harikulade)
Son zamanlarların en iyi Türk filmlerinden biridir.Gerek oyuncular, gerek müzikler gerekse şivenin kusursuz bir biçimde işlenmesi bakımından taktir-e şayandır.Kars'ın doğal güzelliğine zaten söylenecek söz yoktur.Türk sinemasının uzun zamandır ihtiyacı olan filmlerinden biridir.Devamı gelsindir.
iyi ki izledim dediğim film. Tüm ekibin eline sağlık.
iki olumsuz yan yana kullanıldığında bir olumlu cümle eder...
yada ikileme denile bilir...
"ruh halin nasılsa öyle kullan, ama sık sık kullan)
izlendikten sonra yüzde hafif bir gülümseme ve zihinde güzel bir hikaye dinlemiş olma lezzetini bırakan başarılı film. Filmin çekildiği coğrafya ise ayrıca etkileyicidir.
son yıllarda yapılmış en iyi türk filmi. film, insan nasıl yabancılaşır kendi milletine, yaşadığı topraklara, urusya'daki dimitri'den nasıl haber bekler yıllarca kulağı telefonda, nasıl dışlanmaktan, ailesinin dışlanmasından korkar sevdiğinin yarım asırlık nefretine sebep olması pahasına, bir öğretmen öğrencisinin yeteneğini ne güzel keşfeder, ne güzel yönlendirir, bir kadın nasıl hem ölümüne sever ve aynı zamanda nefret eder ürekleri sızlatarak gösterir insana...

--spoiler--
men ise ayrık otuyam
--spoiler--

--spoiler--
siz nerden bileceksiniz o'nu nasıl gömeceğinizi?
--spoiler--
(bkz: yeke kişi)
mütevazi izlenmeye değer bir film kars ı her yönüyle hatırlatır.
son yıllarda babam ve oğlum filminden sonra yapılmış en güzel filmlerden biri. senaryo doyurucu... filmde duygulanmamak mümkün değil. bir taraftan boğazınıza gelen yumruk bir anda komik bir enstanteneyle birden dağılıyor. aşırı bir ajitasyon kesinlikle kullanılmamış. herşey dozajında. görüntü olarak da, nuri bilge ceylan filmlerinden daha portre ve güzel sahneleri var. şerif sezer'in oyunculuğu yine müthişti. mutlaka izlenilmesi gereken bir türk filmi. bu filmi neden gecikmeli izledim kendime şaşırıyorum. türk filmleriyle pek aramın olmamasına bağlıyorum.
son derece iyi kurgulanmış, iyi oyuncularla yapılmış harikulade bir filmdir. neden bu kadar az ilgi gördüğü konusunda ise sözü sosyologlara bırakmak gerekiyor.

cem yılmaz ın yaptığı saçma sapan bir film gişe rekorları kırdığı bir ülkede böyle bir filmin ilgi görmemesi çok şaşırtıcı olmasa gerek.

gelelim filme yine devreye ekolojik dengeler girmekte, benden olmayan benim değildir mantığı ile yabancılaştırılmış bir adam ve onu senelerce gizliden gizliye seven bir kadının hikayesidir.

bu kadar dar özetlemek filme haksızlık yapmaktır, ağır doğa şartlarında bir avuç insanın ne denli yaşam mücadelesi verdiğini ve nasıl zorluklarla karşılaştığını sinema olarak da olsa göz önüne getiren filmdir.
türk sineması için oldukça başarılı bir film olmasına rağmen halkımızca yeterli ilgili görememiştir (her zamanki gibi).

köylü, şehirli ve gayri müslüm kavramları filmde çok güzel anlatılmış, arkasında da bir aşk hikayesi işlenmiştir.

babaannesi popuç'un (Şerif Sezer) karşı çıkmasına rağmen köydeki müzik öğretmeni, doğuştan yetenekli alma'yı şehre götürüp yetenek sınavına sokar. piyanoyo hayatında ilk kez mişka'nın evinde gören alma ondan öğrendiği sarmaşık şarkısını orada çalar ve kim öğretti diye sorulduğunda da dedem yanıtını verir. mişka adından da anlaşılacağı üzre türk değildir ancak çocuğun gözünde dedesinden hiçbir farkı yoktur.

çok güzel, sımsıcak, bazen buruk bazen komik başarılı bir türk filmidir.
bu filmin gördüğü düşük düzeyli ilgi tarık akan'ı kara kara düşünmeye sevk etmiştir. geçenlerde bir tv kanalında biraz içini döktü, bu duruma çok şaşırdığını, türkiye'deki sinema izleyicisinin bu şaşırtıcı değişimini anlayamadığını falan söyledi.
izlendiğinde insanın içini ısıtan, fakat pek çok konuya aynı anda değinmeye çalıştığı için her birinin hafif havada kaldığı duygusunu yaşatmış filmdir.
malakanların hikayesine şöyle bir selam verilmiş. elma'nın piyano konusundaki yeteneğinin öğretmeni tarafından keşfedilmesi ve elma ile mişka arasındaki ilişki güzel yansıtılmış fakat, mişka ile pobuç hikayesi ise çok arka planda kalmış. mişka'nın pobuç'u terk etmesini sebebi için üç dört dakikalık bir zaman ayrılmış olması ben de hayal kırıklığı yarattı. mişka öldükten sonra ise pobuç'un tüm hayatı boyunca bastırdığı duygularının biraz daha su üstüne çıkmasını beklerdim. Mişka'nın saçlarını tararken ona hiç dokunmaması şaşırttı beni doğrusu. filmin en lezzetli tarafı ise sürekli el değiştiren piyanoydu.
kars'ın tüm doğal güzelliklerini gözler önüne seren filmin görüntü ve sanat yönetmeni de ayrıca tebrik etmek isterim.