bugün

yenileri çıkmış, çok ilginç şeyler var. birazını aldım buraya. ama siz tamamını okuyun

"kullanilmamiş 100 milyar tl(16 ağustos 2001)

"görev için masama oturduğum bu ilk gün canımı sıkacak bir olayla karşılaştım. ikmal şube müdürü binbaşı teyvik akseli gelerek geçmiş yıldan kalan özel ödeneklerin hesabını getirdi. oldukça fazla bir para vardı. 100 milyar tl civarında bir para depremde kullanılmak için gönderilmiş ve ayrıca gölcük’e gelen kore heyeti de 14 bin dolar civarında deprem maksatlı hibede bulunmuştu. bütün bu para ne hikmetse personelin gereksinimleri kullanılmamış, olduğu gibi duruyordu. halbuki o zamanlar ben istanbul’dan çocuk bezi bile gönderiyordum. oramiral alpkaya ayrılırken ikmal şube müdürü’ne “haberim olmadan bu paralar sarfedilmiyecek” diye emir vermiş.

gölcük’te yolsuzluklar(29 nisan-05 mayıs 2002)

göreve başlamadan önce gölcük bölgesinde bazı yolsuzlukların olduğunu biliyordum. bu yolsuzlukların bir kısmı senelerce öncesine gittiği gibi yakın zamana ait bir çok duyum da vardı. gördüğüm ilk manzara buradaki bazı şirketlerin adeta bir ihale mafyası gibi davrandıkları ve ihaleye katılmak isteyen bazı şirketleri kovaladıkları, istediklerini ihaleye soktuları ve böylece muhtemelen onlardan komisyon aldıkları, yerel bir çok iş sahibinin birden fazla şirketi olduğu ve ihelelere bunlar ile girdikleri böylece az kırım ile ihale aldıkları, bazı müteahhitlerin görevli personel ile anlaşarak şartnameleri uygun bir şekilde hazırlattıkları veya muayene komisyonlarını uygun bir şekilde yönlendirdiklei gibi hususlar tespit ettim. bunun üzerine kurmuş olduğum heyetle geçmiş dosyaları incelemeye başladım. bir çok konuyu tesbit etmek mümkün değil, aradan geçen zaman içinde evraklar tamamlanmış veya teftiş görerek evraklar sandıklanıp kaldırılmış. buna rağmen en aşağı 10 dosyayı usulsüzlük yapıldı gerekçesiyle savcılığa verdim.

özkök’le alay ediyordu(19-25 mayıs 2002)

akşam kalender’de genelkurmay başkanı ve eşi onuruna harp akademileri komutanı tarafından verilen akşam yemeğine katıldık. yemekte ilginç sahneler genelkurmay başkanı orgeneral hüseyin ile kara kuvvetleri komutanı orgeneral hilmi özkök arasındaki konuşamalar ve davranış şekilleri idi. orgeneral kıvrıkoğlu, hilmi özkök’e onu hiçe sayar gibi muamele ediyor, her fikrini tersliyor ve bazen de onunla alay ediyor. bence utanç verici davranışlardı.

en uğursuz gün(04-10 kasım 2002)

bugün 4 kasım 2002 şanssız ve uğursuz bir gün. sabahleyin seçim sonuçlarını öğrendik. akp % 35.5 oy ve 363 milletvekili ile birinci parti olarak, chp % 19.5 oy ve ikinci parti olarak meclis’e girmiş ve 9 da bağımsız milletvekili kazanmış. bu durumda akp ezici bir çoğunluk sağlamış oluyor ve anayasa’yı değiştirme yetenekleri oldu.

sezer elini sikmadi(01 ağustos 2003)

yemekte başbakan. cumhurbaşkanı’nın elini sıkmak istedi ama o elini geri çekti. böyle bir devlet zirvesi olabilir mi? tüm generaller, genelkurmay başkanı, başbakan ile konuşmaz ve ona yüklenir, başbakan ile genelkurmay, başbakanı ile cumhurbaşkanı birbiri ile dargın. bizi kim dare edecek acaba. böyle bir devlet zirvesi olabilir mi? "

http://haber.gazetevatan....unlukler2/394663/1/gundem
ismiyle narnia günlüklerini çağrıştıran günlüklerdir. kapağında i love you yazan pembe bir günlük olabileceğini akla getirebildiği gibi paşaların kırtasiyeden askere giderken alınan ve üzerinde bir asker ve bir kadın resminin bulunduğu şafak 555 yazan bir günlüğü alabilecekleri de düşünülebilir. bulunacağından asla korkulmaz ve her şey günlüğe, günü gününe işlenir. günlüğün muhtelif yerlerine kalp ve isim çızıktırmaları olasıdır.
--spoiler--
sevgili günlük

bugün benim için çok güzel bir gündü. her zaman ki gibi erken kalktım. üniformamı çabucak giyip koşa koşa komutanın yanına gittim....(uzar)
aklıma yine çok manyak darbe fikirleri geliyor, bence bir yerlerden zeplin bulmalıyız. evet bildiğin zeplin. zeplin dedim de aklıma geldi led zeppelin geliyormuş türkiyeye, kaçırmamalıyım. neyse zeplin iyi, bilmiyorum ama zeplin olursa bu iş tamamdır gibime geliyor. salih tank bulucaktı bi yerden ondan da haber çıkmadı daha. berkecan da gelmiş benim liseden kalma tazyikli su tabancam var kullanalım diyor, hayır iyi güzel de su doldurmakla mı uğraşıcaz bi de. bugün darbe için yeni isim sundum bizim çocuklara, yeşil başlı gövel ördek olsun dedim. yok hacı çok uzun yok akılda kalıcı değil. nasıl kalıcı değil ya. varsa yoksa ayışığı, yakamoz. bir burcu güneş fanatikliği var ama anlamış değilim. neyse günlük ben de biraz müzik dinleyip yatarım. ha bu arada beyazlayan saçlar dökülmüyor ya ben bu durumdan acayip mutluyum. iyiki de beyaz hem beyaz saçsız darbeci paşa mı olur. laf aramızda batuhan saçlarını boyuyormuş beyaza biliyormusun. duyunca koptum. özenti gençlik işte.
neyse öptüm janem bye
--spoiler--
(bkz: powerpoint sunusu ile darbe plani hazirlamak)
üzerine komplo teorileri yazılarak kamuoyunu eğlendirmeye yarayan günlüklerdir.
aslı astarı olmayan hayal ürünüdür.

zira,
asker olmak demek, erk demektir. amaç erke ulaşmaktır ve bunla ilgili hayaller kurmaktır. bu sendrom her askerde gözlemlenebilir.

bu ülkede başçavuş rütbesinde bir ordu mensubunun bile darbe planı vardır çünkü.
koskoca amiralin neden olmasın?

her uzman çavuşu jitem mensubu, her subayı aslında sat komandosu, her polis memuru da mit ajanı olan ya da bu minvalde teklifler alan bir ülkede bu durum gayet normal karşılanmalıdır kanımca...
iyi bir kitap ismi olurdu yanliz konu biraz siyasi ani olurdu sanirim.
(bkz: narnia gunlukleri)
gördüğümüz üzere medyamızın bağımsız sesi taraf gazetesi ve hür yayın organı nokta dergisi tarafından varlığı kanıtlanmış günlüklermiş efendim. eh kaynak tarafsız olunca bilgiler de gazete manşetlerinden dahi doğrulanabiliyor elbet. ama tabi, bir allahın kulunun aklına da emniyetin savcılık emriyle yaptığı (yaptığı ileri sürülen) muhtemelen soruşturmanın seyrini yakından ilgilendiren bir araştırmanın bu güzelim medya organlarında başsayfasında nasıl yer aldığını hiç sorgulamak gelmiyor ya, yanarım yanarım ona yanarım.

hayır o değil de, sen kalk 2455 sayfa iddianame hazırla ama ayışığı, sarıkız ve eldiven isimli 3 adet darbe planı muhteva ettiği öne sürülen meşhur darbe günlüklerinden ve özden örnek'ten zerre bahsetme. bakalım, ek iddianamede göreceğiz kendilerini herhal.
Buna rağmen Z. Öz, şu anda çok meşhur üç emekli generali terör örgütü kurmaktan tutuklattı. Temel dayanağı da, eski DKK Org. Örnek&in inkar ettiği ama bilgisayarından çıktığı bilirkişi tarafından kanıtlanan günlük. Bunu Org. Tolon bile doğruladı (Taraf, 09.07.08). Eh, bu kadar ileri gidince tabii ki aferin demeyecekler. (bkz: baskın oran)
http://www.radikal.com.tr...07.2008&CategoryID=42
2004 yılında Ayışığı ve Sarıkız adıyla iki askeri darbe hazırlığını anlatan ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnekin bilgisayarından çıktığı anlaşılan ve Savcının talebiyle Emniyetin yaptığı araştırma sonucu kesinleşen yazılar... ayrıca günlükleri yazan alper görmüş, özden paşanın açtığı neşren hakaret ve iftira davasından beraat etmiştir... kendisi her yerde bu durumu ispat edebileceğini bangır bangır bağırmaktadır.

özden örnek: Günlükler bana ait değil
Yaşar Büyükanıt: arşivi tarattım. böyle birşey yok.

parçaları birleştirin ve ortalıkta " günlükler gerçek değil ki kikiki kikiki!!!" diye dolaşan devekuşlarını izleyin.

http://www.ntvmsnbc.com/n...440513.asp#storyContinues
http://www.haberx.com/n/1...araf-darbe-belgelendi.htm
bir soruşturma açılarak,onlarca kişinin tutuklanmasına yol açan,lakin iddianamede hiç sözü edilmeyen günlüklerdir.
adı çağrışım yapması açısından "darbia günlükleri" (bkz: narnia günlükleri) olarak da değiştirilebilecek günlüklerdir.
istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin in yaptığı açıklamaya göre ergenekon soruşturması dışında kalan bir iddadır. o zaman şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya, bu başlık altına yazılan tüm entrylerin geçersiz olduğu tıpkı taraf ve vakit gazetesi gibi daha savcı iddianameyi açıklamadan yargısız infaz yaptığımız sonucu. konuyla ilgili zaten özden örnek defalarca avukatı vasıtası ile böyle bir günlük tutulmadığını kendisinin bilgisi olmadığını söylemişti. türk silahlı kuvvetlerinde oramiral rütbesine ulaşmış, deniz kuvvetleri komutlanlığı yapmış bir insanın ülkesine geriye götürecek, zor durumda bırakıcak en ufak bir haraket yapması mümkün olabilir mi? eşinin bugün hürriyet gazetesine verdiği röpörtajı okudum bakın aynen şöyle diyor Sevil Örnek

--spoiler--
Eşim, okulunu ve katıldığı kursları hep birinciliklerle bitirmiş, Deniz Kuvvetleri’nin altın çocuğu, elektronik beyni diye nitelendirilen Özden Örnek, yazılanlar, söylenenler karşısında bugün perişan durumda. Atılan iftiralarla bizi delirtmek, eşimi üzüntüden öldürtmek istiyorlar. Bunları hak etmiyoruz. Özden, üzüntüden dışarı çıkmıyor, insanlarla konuşmuyor, 16 aydır dünyaya küsmüş bir durumda. Denizi çok sevmesine, yaşamı denizlerde geçmesine rağmen mütevazı yazlığımızda denize bile girmiyor. Onun nasıl bir asker ve insan olduğunu bilen binlerce kişi bizleri teselli etmeye çalışıyor. Çamur atılır da bu kadar çamur atılır mı? Bizim üzerimizden ne yapmak istiyorlar anlamıyoruz. Her gün televizyonlarda, gazetelerde bizden bahsediliyor. Ne yapmamız isteniyor. Eşim açıklamasını yapıyor, günlüklerin olmadığına ilişkin suç duyurusunda bulunuyor. Daha ne yapsın?
--spoiler--

bunları yeni değil aylardır söylüyor örnek ailesi fakat anlamamakta direten bazı kesimler olayın sürekli ortalarda olması için ellerinden gelen çabayı gösterdiler taki bugün cumhuriyet başsavcısının açıklamasına kadar. umarım bu açıklama birilerinede kapak olur. benim anlatmak istediğim deniz kuvvetleri komutanı olmuş bir kişinin darbe günlükleri gibi temelsiz, akılsızca hazırlanmış bir plana ortak olamayacağı haa oldu diyelim ve savcı soruşturma açtı (böyle bişey yok şuan) soruşturma sonucu daha beklemeden hiçbirşey ortada yokken nasıl bir insana bu kadar yüklenilebiliyor. her sözde, allah ve peygamber kelimelerini ağızlarından düşürmeyen kesim nasıl olurda suçu daha kesinleşmemiş bir insan evladına bu kadar yüklenebiliyor. dinimiz de iftira atmak en büyük günahlardan biriyken kim den nasıl bir güç alıyorlar da insanları işlemedikleri suçlar için kendi mahkamelerinde yargılıyor ve sözde suçlu bulup halkın karşısına atabiliyorlar? şimdi şairin dediği gibi "hangi hamam temizler, hangi musalla taşı paklar" sizi çok merak ediyorum.

istanbul cumhuriyet başsavcısı aykut cengiz enginin açıklamaları için; http://www.hurriyet.com.t....asp?gid=229&sz=27142

sevil örnek in açıklamaları için; http://www.hurriyet.com.t....asp?gid=229&sz=29266
günlüklerin sahibi olduğu kişinin yalanlamasının söz konusu emekli oramirale ait günlüklerin var olmadığına dair belge gibi kabul edilebildiği komikliğin kahramanı olan belgelerdir. ergenekon soruşturmasında görev arkadaşları tutuklanan bir şahsın anayasal düzeni askıya amaçlı silahlı eylem planları içinde yer aldığını belirten günlükleri sahiplenmesini beklemek safdilliğine hayran kalmamak imkansızdır. bu günlükler gerçekse ve darbe planları yapıldıysa yürütülen operasyona ve soruşturmaya rağmen yapanların gelin bizi hapse atın demesini beklemek bu olmayınca da masumiyet kanıtlandı diyebilmek ancak ulusalcı-darbeci güruha has bir temize çıkarma yöntemi olabilir. nedense günlükler sahrte diyen hiçkimse bu belgelerin polis incelemsinde orjinalliğinin ispatlandığı iddiasını araştırmamaktadır.
oramiral özden örnek'in film yapımcısı oğlu tolga'nın, hititler ve gelibolu'dan sonra yazdığı '' darbe günlükleri'' adlı filmin senaryosudur:
sahipsiz kalan günlüklerdir, gördüğüm üzere taraf pek bi meraklıydı bu günlükler için. ben en başında demiştim günlükler cemaatin diye...

edit: hala günlüklerin varlığına inanan yazarların var olduğunu görmek insana acı veriyor. komutan açıkladı benimle ilgisi yok dedi. adam daha ne desin? ben şimdi yalandan bir günlük tutsam şu gün şunla görüştük darbe yapacakmış filan diye not alsam bu bir suç delili olur mu? oluyorsa eğer rte ve tayfası için güzel bir günlük yazarım şeriat darbesi hakkında... komik, insan ancak bu kadar salak olabilir. *
merve ile birlikte yazdığımız entryler toplamı...
bkz: (#3635545)
konuyu irdeleyeceğim ama önce;

ilk yazıda geçen cümle:

''her ne olursa olsun dinci kesime olan hafif sempatileri de gözlerden kaçmıyor bu arkadaşların.''

ve ikinci yazıda geçen cümle:

''ayrıca hiçbir marksisti dinci sempatizanı olmakla suçlamadım.''

buna geri adım atmak mı dersiniz, oportunist yaklaşmak mı dersiniz, kaypaklık mı dersiniz yorum tamamen size ait sevgili okuyucu.

bu konuda elbette ideolojiler tartışılır, ama bel altından saldırmadan olmalıdır bu eğer kale alınması bekleniyorsa. (genel konuşacağım buradan sonra diğer yoldaşların affına sığınarak) ve evet, ideolojiler tartışılsa bile biz komünistlerin bu savaşın içinde olmadığı gerçeğini değiştirmez bu. daha önce her komünist cephenin teorisyenlerinin tespit ettiği gibi tepede yaşanan bir burjuva savaşıdır, iki burjuvazinin kendi statükocu anlayışını hakim güç oluşturma mücadelesinden başka birşey değildir. komünizm ise halktan, işçiden yana ve her türlü burjuvazinin ve onun statükosunun tahakkümüne karşı bir ideolojidir daha önce de onyüzbinmilyonkez söylendiği üzere. kaldı ki biz hiçbir zaman tarafsız olduğumuzu ilan etmedik, objektif bir bakış açısıyla baktığımızı söylemedik bu olaya. komünistlerin tarafı halktan yanadır ve bu olaya da halk çerçevesinden, işçinin gözünden bakmaktadır. ancak takdir edersiniz ki gerek bu savaşın içinde olmadığımızdan, gerek de şu anki savaşın iki ideolojiden birinin mensubu olmadığımızdan bunu en mantıklı ve doğru yorumlayabilecek olanlardan birisi biz komünistleriz. doğru nedir? doğru halktan, akıldan, bilimden yana olmaktır biz komünistlerce. bu şekilde yaklaşan herkes komünist olacak değildir elbette, lakin -çakma converseli komünikleri çıkardığımız takdirde, ki en baştan kastımın onlar olmadığı çok açık- tüm komünistler olaya bu açılardan bakarlar ve bakmalıdırlar da.

rejime karşıt olma meselesine gelince. 80 sonrası kemalizmini benimsemiş arkadaşlara biraz araştırmalarını salık veriyorum, 71 ve 80 darbeleri halkçı yanı ağır basan, burjuvadan değil halktan yana tavır koyan mddcilerin, kemalistlerin de üzerinden silindir gibi geçti. abdi ipekçi, ilhan selçuk, hasan cemal, uğur mumcu, ahmet taner kışlalı gibi nice halkçı kemalist doğrudan ya da dolaylı olarak ortadan kaldırıldı. sağ kalanlar ise ya kemalizmin liberal kanadına (hasan cemal) ya da faşist kanadına (ilhan selçuk) tutunarak hayatta kalabildiler ancak. yani halktan, emekten ve emekçiden yana olan herkesi ezdi şu anki ''militarist faşist rejim'' (bu ibareyi önemle vurgulamak istiyorum). bu rejimin yanında olmamız mı bekleniyor bizden? gitmek isteyenler varsa buyursunlar ama kusura bakmayın ben yokum, hiçbir komünistin de peşinizden geleceğine ihtimal vermiyorum. böyle düşünmek de dincilerle ittifak olarak algılanıyorsa eğer yuh derler adama, harbiden yuh hemde...

''olayın köküne inmeye çalışmak gösterilecek argüman olmadığı için ideolojilere basma kalıp bir şekilde saldırmak manasına gelmez.''

deniyor ki buna ben de yürekten katılıyorum. işte bu yüzden mesnetsiz saldırılar yerine argümanların çatışması, fikirlerin tarışması gerektiğine vurgu yapıyorum karalamalara karşı hemen her yazımda.

düşmanımın düşmanı dostumdur felsefesine gelince, olaylara böyle yaklaşan sosyal demokratlar ya da '17 ağzıyla menşevikler ve pkk gibi, eta gibi oluşumların ne kadar komünist (veya sosyalist) olduğu marx*'tan lenin*'e, rosa*'dan torçki*'ye bir çok sosyalist teorisyen tarafından açıkça vurgulanmıştır. sosyalizmin karşıtı kapitalizm olduğuna göre onla yapılacak her ittifak alenen oportunizmdir, ki bu çeşit ittifakların ya da kapitalizmle -onların koyduğu kurallara göre üstelik- barış içinde mücadelenin başarısızlığa uğrayacağı, sosyalizme ve halka faydadan çok zarar getireceği gerçeği şili'den rusya'ya ve yakın geçmiş türkiyesi'ne kadar dünya'daki her işçi direnişine bakıldığında cadılar bayramındaki karanlığı içindeki ampülün ışığıyla yaran balkabağı gibi orda duruyor. özetle ufuk uras'ın söylemleri ve yaklaşımları başlı başına bir tartışma konusudur yani.

ben burada kimseyi ideolojilerinden dolayı asılsız suçlamalarla karalamıyorum, tam tersine bunu yapanlara -tabiri caizse- dönüp de kendi kıçlarına bakmalarını salık veriyorum. ve hala yönelttiğim sorulara bir cevap bulabilmiş değilim, hala ortaya güçlü argümanlar atılmıyor, atılamıyor. atıabilir, bunun aksi ispatlanabilir mi? bana göre hayır. ancak kesin ifadeler kullanmak son derece yanlış olur böyle hassas bir konuda, ki hala yargılama süreci de devam ediyor üstelik.

darbe günlükleri ve rejim düşmanlığı meselesine yani nihayet ana konuya gelirsek. darbe günlüklerinin piç olmasından bahsediliyor. böyle bir açıklamayı ben şahsen zaten bekliyordum. daha önce de belirttiğim gibi, özden örnek ne bir delidir yani bunları kurgulamış olamaz, ne de süzme salaktır çıkıp da bunları ben yazdım diyecek kadar. elbette inkar yoluna gidecektir. bu günlüğün deniz kuvvetleri komutanlığının başındaki adamın bilgisayarına nasıl girdiği meselesine gelince. tüm bunları sekreteri mi oraya koydu yani? bu kadar basit olduğuna inanabiliyor musunuz bunun gözünüzü seveyim? hadi bir diğer ihtimal bunları sızdıranın özden örnek olmadığı. bu yeni birşey de değil. devletin her kademesinde birbiriyle içiçe geçmiş bir casus yapılanmasının olduğu ve bunların sürekli birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalıştığı zaten bilinen bir gerçek. ancak böyle olsa bile ortadaki belgelerin yalan olduğunun kanıtı değil, ancak tsk içindeki bir zafiyet olduğunun kanıtıdır tüm bunlar.

örnek'in açıklamasına gelince, haber kaynaklarına dikkatinizi çekerim. şimdi aramaya üşeniyorum ama örnek'in ad diye kodladığı aydın doğan'la görüşme içinde olduğu günlüklerde yazıyor. kaldı ki yıllardan beri kimi liberal kapitalist basın-yayın kuruluşlarıyla ordunun kanka vaziyeti, ordunun basın yayın aracılığıyla yaptıklarını meşrulaştıracak zemin yarattığı geçmişte açığa çıktı, yani tüm bunlar da yeni değil. e alper gümüş'ün ''ispatlarım!'' diye bas bas bağırmasından sonra da açıla açıla hakaret davası açılabiliyorsa yalnızca bir durup düşünmek gerekir. kaldı ki kaynak adreslerdeki açıklamalarda da bu belgelerin yalan olduğu filan kanıtlanmıyor, özden örnek'in bunları yalanladığı bildiriliyor. eğer birşey ortaya atacaksanız bi zahmet mahkeme kararları olsun ya da en azından bu kararları temel alan haberler olsun bu.
özden örnek'in bilgisayarında yazıldığı ve bunun kanıtlandığı iddiası da yalan olmuştur..

http://www.milliyet.com.t...90852&Date=07.07.2008
özden örnek'in ben yapmadım demesiyle yalan olmayacak, bilirkişi raporunu dikkate alan mahkemenin kararıyla özden örnek'in bilgisayarında yazıldığı kanıtlı olan darbe günlükleri.
ergenekon operasyonu'nun en büyük delili sayılan bu günlükler yalan olmuştur..

http://www.milliyet.com.t...90852&Date=07.07.2008
ORJiNAL CD'SiNiN ALPER GÖRMÜŞ'TE BiR KOPYASIN DA ERGENEKON SAVCISI ZEKERiYA ÖZ'DE BULUNDUĞU ÖZDEN ÖRNEK'E AiT GÜNLÜKLERDiR... GÜNLÜK DENiZCiLiKLE iLGiLi BiR SiTEDE YAYINLANMIŞ GALiBA. SiTENiN ADINI ŞiMDi HATIRLAYAMADIM.
günlüklerin ateşlediği kavgada ideolojik saplantıları nedeniyle kendini düzen dışı bir güç olarak ifade ederek oligarşiler arasındaki savaşta yeri olamayacağını söyleyenler daha ilk tespitlerinde durumu ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.oysa aksine; orduya, topluma, devlete bakış açılarındaki yorum farklarına ideolojik farklılıkları yön veriyorsa bu tartışmada da ana etken olarak ideolojileri tartışılır. maaşallah bakıyorum da mevzubahis kendileri olunca ideolojik gözlüklerini takarak kavganın her iki tarafına gürleyip, arkalarını döndüklerinde kaçıp saklananlar, aynı şeyi yüzlerine söyleyince çocuk gibi mızmızlanmaya başlıyor.

anlamayanlar için tekrar ediyorum söz konusu olan ideolojik bir kavgadır. herkes kavgasını zihnindeki ideolojik yönlendirmeler doğrultusunda ele alıyorken kimse var olan durumu tarafsız olarak ele alabildiğini sanmasın. olayın köküne inmeye çalışmak gösterilecek argüman olmadığı için ideolojilere basma kalıp bir şekilde saldırmak manasına gelmez.

ayrıca hiçbir marksisti dinci sempatizanı olmakla suçlamadım. bu kavga bitene kadar düşmanınımın düşmanı benim dostumdur felsefesidir. her ikisinde de var olan şu anki ideolojik devlet yapısına olan düşmanlıkları onların ortak payda etrafında toplanmalarına olanak sağlıyor. operasyonlara başlamadan önce yapılan darbeye karşı 70 milyon adım yürüyüşü'nde dinciler ve bir kısım sol örgütlenme arasındaki ittifak, en basit şekliyle ufuk uras'ın akp'nin ekmeğine yağ süren tutumu buna örnektir.

son olarak karşındakinin meşrebini doğru düzgün bilmeden olayı kişisel boyuta taşıyıp pistlere davet edenler kendilerine dikkat etsinler. kimin ne olduğu, özel hayatında neye karşı nasıl tavır aldığını kişinin sözlüğe yazdığı üç beş satırdan anlamak mümkün değildir. bunu anlayacağını sanan ya cahil cesaretine ya da cehaletin kibrine sahip olmakla nitelendirilebilir.
konu hakkında küçük bir araştırma ve akabinde birkaç bilgiye ulaştım, konu tam da tahmin ettiğim gibi benden önce de araştırılmış, bana k/y yapmak kalıyor yalnızca;

--alıntı--

özden örnek'in bağlantıları;

Ergenekon soruşturması, hepimizin artık öğrendiği üzere Oramiral Özden Örnek'in Nokta dergisinde yayınlanan günlüklerindeki iddialar temel alınarak yürütülüyor.
Özellikle işin ''Generaller''le ilgili kısmında Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinin rolü büyük.
Soruşturma kapsamlı bir şekilde yürütülüp, ilgi alanı sürekli genişlerken, günlüklerin sahibi Özden Örnek'in şimdiye kadar, en azından bilinği kadarıyla savcılığa çağrılmamış ve günlüklerle ilgili fadesine başvurulmamış olması, aralarında benim de bulunduğum pek çok kişi tarafından ''ilginç'' bulundu.
Bu gibi olaylarda tesadüflere çok da inanmadığım için, küçük çaplı bir soruturma yaptım.
Ve Oramiral Özden Örnek'le ilgili çok ilginç bazı bulgulara ulaştım.
Biliyorsunuz, Oramiral Özden Örnek'in kamuoyunca tanınan bir oğlu var.
Yönetmen-yapımcı Tolga Örnek.
Tolga Örnek bir dönem çektiği film-belgesellerle halkın önüne çıkmıştı.
Tolga Örnek'in çektiği en bilinen iki film-belgesel 2003 yılında gösterime giren Hititler ve 2005 yılında gösterime giren Gelibolu'ydu.
Oramiral Özden Örnek'in oğlu Tolga'nın çektiği Hititler filminin sponsorları arasında iMKB, Çalık Holding, istanbul Büyükşehir Belediyesi, THY, istikbal ve Nur inşaat gibi kuruluşlar yer alıyordu.
Amiral'in oğlu Tolga Örnek'in diğer filmi Gelibolu'nun sponsorları arasında dikkat çekenler ise şöyleydi: Çalık Holding ve istikbal.
Şimdi diyeceksiniz ki, 'Ne var canım bunda. O filmlerin başka sponsorları da vardı.'
Doğru.
Bu yüzden soruşturmamı biraz daha derinleştirdim.
Ve çok ilginç başka bir bulguya daha ulaştım.
Çalık Holding yani kamu bankalarının parasıyla Sabah ve ATV'yi alıp iktidarın emrine tahsis eden grup, 2004 yılının Mayıs ayında Çalgaz Doğalgaz Dağıtım Pazarlama Taşımacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. adında bir şirket kurmuştu.
Şirketin ortakları Çalık Enerji, Ahmet Çalık, yine Çalık'a ait Altındağ Yatırım, Aksel Goldenberg, Ruben Goldenberg ve Aşer Goldenberg yer alıyordu.
Büyük bölümü ve yönetimi Çalık Grubuna ait Çalgaz A.Ş., 20 Haziran 2005'te adını değiştirdi ve Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. ünvanını aldı.
Ve sıkı durun şirketin yönetim kurulu üyeliğine Çalık Enerji'yi temsilen Oramiral Özden Örnek'in diğer oğlu, Burak Örnek getirildi. ilginç bir buluşma değil mi?!
ilginçlik bu kadarla da sınırlı değil.
Aynı şirkette Başbakan'ın damadı Berat Albayrak 1. derece imza yetkisiyle danışmanlık yapıyor.
Nokta Dergisi'nin eline nasıl geçtiği hala anlaşılamayan ''Darbe günlükleri''nin yazarı Oramiral Özden Örnek'in oğulları, iktidar tarafından medya sahibi yapılan ve bu dönemde rafineri lisansı almayı başaran Çalık Grubu'nun şirketleriyle son derece içli dışlı.
Doğrusunu isterseniz ilginç bir ''Tesadüf''
Tabii başka tesadüfler de var ama bence bunlar kadar önemli değil.
Mesela Başbakan'ın oğlu, Tolga Örnek'in Kalendar Orduevi'nde yapılan düğününün davetlileri arasında(Bu bilgi o dönem basına da yansımıştı).
Değerli okurlar Türkiye'de çok garip şeyler oluyor.
Hem de çok garip

--alıntı--

kaynak: http://www.haberturk.com/yazioku.asp?id=8374

haber fatih altaylı tarafından üç gün öncesine ait. yani 03.07.'08 tarihinde yazılmış.

bir önceki sayfada bu haberi okumadan önce şunu yazmışım;

''günlüklerin sahibi neden gözaltında değil üzerinde durulması gereken bir konu evet, ve elbet ki ilerleyen günlerde bu konu da açığa kavuşacaktır. bir ihtimal özden bunu kendisi el altından sunarak kendi kellesini kurtarmak istemiş olabilir.''

bana göre bu en güçlü ihtimaller arasında. çünkü günlüklerde de yazıldığı gibi amerika bu sefer askeri değil akp'yi yani sivilleri destekliyor, hem de çok açık biçimde. diğer nato ülkelerinde de bunun böyle olduğundan zerre şüphem yok. hal böyleyken amerika yeşil ışık yakmadan italya başta olmak üzere nato ülkelerindeki diğer gladiolar -komünizm tehtidinin de artık ortadan kesin biçimde kalktığına göre artık işlevini yitirdiğinden- böyle çatır çutur deşifre edilemezdi benim düşünceme göre. iş türkiye'de abd'nin destekleyeceği bir sivil iktidar bulunmasına kalıyordu, bu bulundu ve artık bu iş sonuna kadar götürülür zaten, ki götürülüyor da.

bu elbette ihtimallerden biri yalnızca. diğer bir şey de özden örnek'in bu günlüğü yanlı yazması ihtimali. ancak bu zaten bir günlük olduğundan örnek'in bu günlüğü kendi kişisel bakış açısıyla tutması gayet normal, çünkü günlük dediğimiz şey zaten insanın mahremlerindendir ve bu yüzden oldukça rahat hareket edilir, günlük tutanlar bunu daha iyi bileceklerdir. ne kadar yanlı olan kısımlar olursa olsun örnek'in bu günlük'te rahat hareket ettiği sonucu çıkar buradan da. yani ''bir gün bunlar başkasının eline geçer mi'' gibi bir kaygıyla hareket edip yazacak hali olmadığına göre, e kendi kendine de yalan borcu olmadığına göre günlüğe yanlı desek de yalan diyemeyiz.

bir başka ihtimal de, örnek'in tüm bunları kurgulamış da olabilirliği, bu da ilk bakışta bilinemez gibi durmakta. lakin sıraladığım son iki ihtimalde, bilhassa son ihtimalde örnek'in ciddi biçimde şizofren ve paranoyak olması gerekir bu derece yüksek bir hayal gücü için. çünkü gün gün tutunan ve oldukça detaylandırılan bu günlükleri yaşamadan yazan birisi ancak john nash gibi dahilikle manyaklık arasındaki ince çizgide gezinen biri olurdu. bu derece akıl bozukluğuna sahip birisini kimse deniz kuvvetleri komutanlığına atamaz, hatta daha alt rütbeli bir subayken bu rahatsızlığını farkedip çürüğe ayırırdı türk silahlı kuvvetleri, adamların isteyeceği son şey bir delidir herhalde. yani akıl sağlığı da son derece yerinde kendisinin.

ya da birinin bunu örnek'in ağzından yazıp deniz kuvvetleri komutanlığındaki bilgisayara koymuş olabileceği ve örnek de dahil tümden tsk'ya komplo kurabileceği ihtimali de var. bu en zayıf olanı ihtimallerden. çünkü böyle bir durumda örnek de okkanın altına ilk gidecekler arasında yer alırdı. yani daha perinçek, alemdaroğlu tayfasıyla birlikte gözaltına alınmıştı. hele hele ip ve ulusal tv, aydınlık baskınlarından sonra hala alınmadıysa bir durup düşünmek gerekir bunu.

son olarak tsk zaten başbakanlığa bağlı bir kurumdur kağıt üzerinde. yani başbakanlık bile kanun hükmünde bir kararname ile değiştirebilir ordu iç tüzüğünü*. ancak yer mi? hangi hükümet kendini direk topun namlusuna kor? gibi soruları da bir düşünmek gerek kanımca. örnek'in kendisinin de dediği gibi, silah kimdeyse onun sesi çıkar ''demokrasi ile yönetilen'' ülkemde. yani, silahın demokrasisi.

ek/düz: alıntıdan doğan hatalar düzeltildi a.k.

ek/düz: atatürk mevzusuna hiç girmiyorum bile. çünkü herkes kendine -ben de dahil elbette- bir atatürküsü tutturmuş gidiyor. burda doğru olan siyasete müdahale etmeyen bir ordu mudur yoksa atatürk'ün ve onun ilkelerinin arkasına sığınıp özünde sırf kendi çıkarlarını korumak için dakka başı devletin ebesiyle anal münasebete giren bir ordu mu.. onu uzun zamandır araştıran biri olarak söyleyebilirim ki; m.kemal'in ben ikincisine şiddetle karşı olduğuna adım gibi eminim. o yüzden herkes bir düşünüp bu soruyu sormalı kendine.
günlüklerin yazarı özden örnek in oğlunun ve yakın akrabalarının çalık grubu , istanbul belediyesi ve fettullah gülen destekli firmalarla ilişkisi olduğu basına yansımıştı. belki de sadece tesadüf olabilir ama bana garip geldi.
kurgusunu rte'nin reklam ve halkla ilişkiler sorumlusu zübeyir beyin yaptığı, yöetmen koltuğunda rte'nin politika danışmanı kazım dündaroğlunun bulunduğu 2008 AKP yapımı iktidarı pekiştirmeye, darbe psikolojisi yaymak için yapılmış filmin adıdır. aslında yola çıkışı çok basittir. kamuoyu yaratma gücü olan insanları darbeci bunlar diye karalamak. tıpkı belinde silahı olan adama sen katilsin demek gibi... AKP darbecileri yakalamaya bu kadar meraklı ise, 1980lerde de bir darbe yaşadı bu ülke, o günlerde işlenen suçlarla ilgilense ya...
taraf gazetesinin bugün de yayımlamaya devam ettiği günlükler.