bugün

zannedersem (bkz: biz dolarla uğraşmıyoruz istesek düşürürüz) diyen şahısların doları düşürmek için başvuracakları yöntem.

sayın hazine ve maliye bakanımız, "istesek doları düşürürüz" derken bunu söylemek istedi(!) diye düşünmek istiyorum...

zira bugün doları düşürmek istiyorsak, paramıza tekrar itibar ve değer kazandırmak istiyorsak yapmamız gereken şey ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk döneminde yapılan ekonomik hamleleri yapmaktır.

şimdi birtakım liboşlar gelip bir sürü şey zırvalayacak, devletçi ekonomi modelinin çağdışı olduğunu yazacaklar belki.
ama bizim tek kurtuluşumuz, tek çaremiz budur sevgili çokomel liboşlar...

olmuyor işte bazı şeyler.
1950'den beri, hatta 1945'ten beri deniyoruz ama olmuyor...

o halde özümüze dönüp cumhuriyet ekonomisini referans almalıyız...

neydi cumhuriyet ekonomisi?

siz narenciye satıp fabrika kuran efsane lideri bilir misiniz?

o kandırmaz ve de kandırılamazdı...

o; savaştan çıkmış, elinde hiçbir şey kalmamış bir ülkeyi, tütün fındık incirin sırtında yükselen cumhuriyet haline getirdi...

uşak ve alpullu şeker fabrikaları tütün ve fındık ile, nazilli basma fabrikası incir ile, kayseri mensucat fabrikası narenciye ile, ereğli dokuma fabrikası domates ile kuruldu.
görsel

bizzat atatürk tarafından cumhuriyetimizin ilk yıllarında narenciye, tütün, incir, kayısı, domates ve sair yaş sebze ve meyve satarak kurduğu bazı fabrikalar şunlardı;

-nazilli sümerbank basma fabrikası.

-gemlik suniipek fabrikası.

-bursa merinos fabrikası.

-izmit kağıt fabrikası(seka)

-ereğli bez fabrikası.

-alpullu şeker fabrikası.

-uşak şeker fabrikası.

-mke kırıkkale fabrikası.

-kırıkkale elektrik santrali ve çelik fabrikası.

-ankara çimento fabrikası.

-eskişehir şeker fabrikası.

-turhal şeker fabrikası.

-izmit, paşabahçe şişe ve cam fabrikası.

-kayseri bez fabrikası.

-keçiborlu kükürt fabrikası.

-sivas çimento fabrikası.

-karabük demir çelik fabrikası.

sonraki yıllarda da ulu önder'in bu politikası devam ettirildi.

karabük ve iskenderun demir çelik fabrikaları, seydişehir alüminyum fabrikası, aliağa ve kırıkkale rafinerileri, limanlar, barajlar hep tütün ile, fındık ile, incir ile, domates, narenciye, bakliyat ile "barter" yapılmak suretiyle kuruldu.

bu topraklarda halk ve devlet işbirliği ile cumhuriyet ekonomisi sistemiyle bir cumhuriyet yükseltildi.
görsel

kurulan her fabrika bir kaleydi. hepsi birer devlet gibiydi adeta.
görsel

her biri cumhuriyetimizin milli ekonomisinin birer atar damarıydı...
halkındı, milletindi.
bu milletin çocukları, babaları, gençleri, kadınları bu fabrikalarda çalışıp evlerine ekmek götürürler, kaliteli bir yaşam standardı ile yaşarlardı.

lakin ne yazık ki bunların hepsi satıldı.
halkın sahip olduğu memleketin öz değerlerinden hiçbiri kalmadı artık.
hepsi de peşkeş çekildi.
namertçe, kahpece aldılar milletin elinden altın değerinde kaleleri...

"devlet kumaş mı üretir" diyerek küçümsediler önce.
sonra "devlet kağıt mı üretir", "devlet demir mi üretir", "devlet çimento mu üretir", "devlet şeker mi üretir" diye diye aldılar elimizden...

en son "devlet tank mı üretir" diyerek tank palet fabrikamızı da vererek üzerine tüy diktiler...

tütün, fındık, ,incir, üzüm, narenciye sırtında yükseltilip inşa edilen cumhuriyetimiz şimdi tam 126 ülkeden tarım ürünü ithal eder hale geldi.

yani artık bu kafayla tarım ürünü verip karşılığında fabrika kuramayacak hale de geldik...

ama ben umutluyum şu an artık.
zira liyakatsizliğin, kokuşmuşluğun ve çaresizliğin dip noktasındayız...

ve rahat bir nefes alabilmek için cumhuriyet ekonomisine dönmekten başka seçeneğimiz yok...

efendiler...
devlet kumaş üretir, devlet sigara da üretir, devlet otomobil, demir çelik ürünleri, şeker, çimento da üretir.
hatta devlet tarım ve hayvancılık bile yapar.
görsel

o küçücük, o minnacık beyinleriniz bunu kabul etmese de hepiniz, her biriniz o sevmediğiniz hatta "çamuriyet" diyerek hakaret ettiğiniz cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki ekonomisini model almaya mecbursunuz.

seve seve değil, seve seve bunu yapacaksınız, yapmalıyız...

şunu unutmayın ve o çokomel kafalarınıza sokun; atatürk'ün açtığı yoldan, gösterdiği hedeften saptığınız her gün daha da dibi göreceksiniz...

#ekonomi
#tarih
Hastaneleri, yolları, köprüleri, santralleri kuruluş maliyetinin on katına yandaşa ihale etme ekonomisi değildir.

Bu yandaşların aldığı kredilere bile devlet kefil oldu be!

Bu arada, devlet onu yapmaz bunu yapmaz diyenlerin, simit sarayı'nı devlet kesesinden kurtardığını, devlete simitçilik yaptırdığını da unutmayalım.

AKP ihanettir, (bkz: akp pişmanlıktır)
5.b sınıfından tengir çok güzel bir sunum yapmış tebrikler tengir.
Kemal paşamız devrinin şartlarına göre en iyi yöntemi bulmuştur fakat bu yöntem tengirin anlattığı gibi değildir.
izmir iktisat kongresinden bu yana amacımız devlet elinle kalkınma değildi.
1928 teşviki sanayi kanunu ile özel sektöre verilen teşvikleri madde madde yazmama gerek yok ama asıl olay
Bizzat kemal paşamın kurduğu özel banka ile gelişir.
Atamızın ekonomik aklı ismet paşa değildir
Cumhuriyetimizin ekonomik aklı
Bursa'nın aslan evladı
Celal bayar'dır.
Celal bayar kurduğu iş bankası bugün hala tüm sorunlara rağmen ülkemizin yüz akıdır.
1929 buhranından sonra gayet makul mantıklı bir karma ekonomiye geçiş süreci yaşadık.
Ekonomi bakanı yine celal bayar.
Sonra bir türlü beklenen kalkınma olmayınca
ismet paşa görevden alınır
Bu sefer celal bayar başbakan olur.
Atamızın ekonomi prensi büyük türk iş adamı nuri demirağ'ı tengirin uzun yazılarında okursunuz ben yazmaya üşendim.
Yine ankarada bakkal çıraklığından atamızın desteği ile bir genç iş adamı çıkar.
Vehbi koç.
Bugün koç grubu olmasa idi suriye' den geride olurduk.
Varlık vergisi yıllarında palazlanan hacı sabancı ailesi olmasa ne olacağını yazmama gerek yok.
1930'ların dünyasında geçerli ve doğru olan keynezyen politikaları bugün kalkınma modeli olarak sunmak atamızın inkilapçılık ilkesine aykırıdır.
O gün için doğru olan bugün için sadece iktidar yandaşlarına arpalık oluşturur.
Çin gibi köleştirilmiş bir halkın varsa devletçiliğe dönersin.
Bizim halkımızı da ak parti dünyaya ucuz iş gücü diye pazarlamaya başladı.
Rekabet gücü diyorlar buna.
Ayda 200 dolara köle olmaya razı ise bu millet bence mahsuru yok.
Fakir ama onurlu olunmaz.
Dünya standartlarında zengin olmanın yolu açık seçik net bellidir.
Bu devleti büyüterek değil küçülterek olur.
Bu markada kalitede rekabetle olur.

Değerli dostum sen iyi bir müteşebbisin sabah akşam deli gibi çalışıp şantiye şantiye iş üretiyorsun.
Var mı devletin memuru olunca senin performansı sergileyecek bir halk türkiye de.
O zaman tartışmaya gerek yok.
Sapına kadar liberalim.
Modası geçmiş liboş edebiyatı ile yapılan muhalefet akp'ye 20 sene ülkeyi teslim etti.
Artık yeter.
Yeni nesil instagram youtube nesli.
Global dünya vatandaşı olmak istiyor.
Bunun harici dünyadan kopuk k.kore çin rus diktalarına benzer projelere karınları tok.
Kahve de eşli batak oynamıyorlar starbuck'ta sevgilisiyle kahve içiyorlar.iyi de yapıyorlar vallahi.
izmir iktisat kongresinin düzenlenme amacını bilmeyenlerin inkar ettiği ekonomidir. izah edeyim:

izmir iktisat kongresi lozan anlaşmasının hemen öncesinde paldır küldür düzenlendi. insanlar sanıyordu ki kapitalizm hakkında atılıp, tutulacak, devletçilik savunulacak, sscb'ye selam çakılacak. Buna göre konuşmaya hazır bir çok konuşmacı vardı. Fakat katılımcılar beklerken bir takım insanlar yanlarına yanaştı, bazı kağıtlar dağıttı, konuşmacılar ayarlandı ve bilindiği üzere hür teşebbüs yanlısı konuşmalar yapılıp, kararlar alındı.

Neden böyle oldu? Çünkü daha en başta amaç buydu! Çünkü itilaf devletlerinin lozan anlaşması konusunda ve hele hele kapitülasyonların kaldırılması konusunda en büyük çekincesi, Türkiye'de sscb politikalarına benzer politikalar uygulanacağı kaygısıydı. itilaf devletlerinin kaygılarını azaltmak için böyle bir tiyatro düzenlendi ama lozan anlaşması imzalanır imzalanmaz devletçi politikalar uygulanmaya başlandı.

Neden?

Memlekette özel sermaye son derece kısıtlı olduğu için iki yol vardı: ya devlet kaynakları birilerine sermaye yapılarak sanayileşme yapılacak ya da devlet doğrudan sanayi yatırımları yapacaktı. ikinci yol tercih edildi.
inatçı olmak rumelilerin genel özelliği rumelilerin bir güzel özelliği daha var besa bes olmak.
Yani dosdoğru olmak.
iş bankası ilk özel banka. Lozan'dan hemen sonra bu apaçık ortada iken nasıl ikinci yolu seçtik.
1928 teşviki sanayi apaçık ortada.
Nasıl 2. Yolu seçtik acaba.
Birinci kalkınma planı 1933 te hazırlandı.
Yani benim yazdığım gibi ilk yol değil mecburi yoldu.
Şeker, ekmek, pamuk, basma fabrikaları ile düşünmek oldukça sığdır. Günümüz şartlarında yeniden değerlendirmek gerekirse; yurdun dört bir yanına cep telefonu, elektrikli araba ve uçak motoru üretim fabrikalarının kurulduğu, 3D yazıcı ve yazılım ile ilaç patent yatırımlarının yapıldığı dönemdir.
iş bankası devlet kaynakları ile kurulmadı. Keza özel sektörün teşvik edildiği de doğrudur. Zaten devletçilik özel sektörün önünü kesmek anlamına gelmez.

Kaçınılan şu oldu: devlet kaynakları ile sermayedar yaratmak..

Özel sektörü teşvik derken, Türk özel sektörü teşvik edildi ama yeterli sermaye ve yetişmiş kadrolar olmadığı için pek bir sonuç alınamadı. Fakat yabancıların elindeki demiryolları, limanlar filan olabildiği kadar kısa süre içinde devletleştirildi. Sadece ford'un montaj fabrikası gibi üretken yabancı yatırımlara sıcak bakıldı.
(bkz: #44091679) sevgili libary, çok güzel yazmışsın, lakin beni yanlış anlayıp eksik yazmışsın.

cumhuriyet ekonomisi dediğimiz şey katiyyen özel teşebbüse karşı bir sistem değil.
bilakis özel teşebbüsü destekleyen bir sistem.
bunu kendin de yazmışsın zaten.

lakin hem devletçi ekonomi, hem özel teşebbüs bir arada yürümez diye diretiyorsunuz.
işte yanıldığınız kısım bu.

hem devletçi ekonomi, hem özel teşebbüs bir arada gayet iyi yürür. yürümüştü de.

misal cumhuriyetimizin henüz 3. yılında atatürk'ün talimatıyla bir fuar gemisi hazırlatıldı ve avrupa limanlarında türk ürünleri tanıtıldı.
(bkz: mustafa kemal in beyaz kuğusu karadeniz vapuru/#40609015)

cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki girişimci vizyona bakar mısın?
böyle bir vizyon gördün mü son 20 senede?

ama sonra ne oldu?
devlet onu üretmez, bunu üretmez diyenler yüzünden cumhuriyetin bütün fabrikaları satıldı.

ha, bak hakkını yemeyelim, rahmetli özal'da yurtdışı gezilerine sanayicilerle birlikte çıkardı. sanayiciyi, tüccarı, girişimciyi bu yandaş, bu muhalif diye ayırmazdı.

şimdi, sabancı'nın çırçır fabrikasından çıkan pamukların sümerbank tarafından kumaş haline getirilmesinin, daha sonra da kiğili tarafından, sanko tarafından tekstil ürünü olarak üretilmesinin kime ne zararı olur?

hem halk kazanır, hem devlet, hem de özel teşebbüs.

iş bankasından örnek vermişsin.

sadece iş bankası mı?
atatürk halk bankasını da kurdurdu. halk bankasının kurulma amacı da tamamen özel teşebbüsü desteklemekti.
kobilere, esnafa kaynak sağlamak, destek olmaktı.

ziraat bankası çiftçiye destek olacak, halk bankası esnafa, üretene, iş bankası da tüccara, girişimciye destek olacaktı.

bugün ziraat bankası çiftçi yerine kolin limak cengiz'e destek veriyor.
halk bankası reza zarrab ile altın ticareti yapıyor.

benim dediğim şu.
şu an ülke olarak ekonomik yönden dibe batmış durumdayız ve bunun tek çıkış yolu atatürk dönemindeki cumhuriyet ekonomisine dönmektir.

instagram youtube neslinden umutlusun. ama sadece hayal görüyorsun.
ülkeyi bu durumdan çıkaracak olanlar, akp döneminde yetişmiş vizyonsuz ve tüketim çılgını z kuşağı değil, bizim gibi cumhuriyetin son parlak dönemlerinde yetişmiş x kuşağıdır. z kuşağına işimiz kalırsa halimiz harap vesselam...
ssk yı batıran modellerden biridir. türkiyenin açlık kıtlık dönemlerine bakın hep cuhape varmış yazık..

görsel
Devlet fabrika yönetemez elinde patlatır zarar ettirir Türkiye özal dönemi hariç neredeyse tüm siyasi dönemlerde devlet baba devlet baba mottosu ile ilerledi özal dönemi de tam ekonomik özgürlük dönemi sayılmasa da adımları atıldı gelelim lafa cumhuriyetin ilk yılları özelleşme mümkün olmadığı için kısa vadede iyi büyüme gerçekleşti büyük buhrandan da fazla etkilenmedik ama yerimizde sayıp durduk özel sektöre ağırlık verilmezse hala sayıp duracağız.