bugün
- ateistler insan değildir8
- uludağsözlük tatil arkadaşı ilanları8
- 26 mayıs 2025 fenerbahçe hatayspor maçı11
- türk soyu ve arap soyu birdir22
- 1 milyon 200 bin lira maaş alan rektör13
- yazın ferahlatan içecekler18
- uludağ sözlük dini hikayeler9
- 21-22 mayıs 2025 aykolik masklavi istanbul zirvesi8
- kemal kılıçdaroğlu'nu mumla arıyor olmamız17
- anın görüntüsü8
- bodrum'da 2025 yaz sezonu beach fiyatları20
- ilhan şeşen19
- chp ye kayyum atanması9
- gecenin şiiri18
- düşün ki o bunu okuyor8
- zeki insanların yalnızlığı seçmesi10
- yazarların en dikkat çeken fiziksel özellikleri16
- tayyip erdoğan'ı bir kez daha başkan yapacağız25
- üniversiteli eskort kızlar8
- bizans kadınlarındaki türk yiğitlere verme isteği12
- kadınınız mini etek giyebilir mi15
- iq seviyesi 130 ve üstü yazarlar tam liste8
- yazarların özlediği şeyler14
- toplum içinde maske takıp başka birini oynamak8
- moğollar kardeşimizdir10
- zehra kınık'a 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmesi15
- akıl ve ruh sağlığını bozan şeyler20
- arapça dünyanın en zengin dilidir20
- 25 mayıs 2025 fenerbahçe beko monaco maçı20
- sözlük yazarlarının en sevdiği tatlı8
- ihtiyaç sahibi yazarlar9
- şort mevsiminin açılması8
- sizden daha az kazanan meslek grupları9
- ulunun en hamarat 2 kadını14
- sözlükte kız var mı12
- datça11
- lazere giden erkek8
lana del rey adlı şarkıcının hayran bıraktıran muhteşem şarkısı tüm sözlük ahalisine tavsiye olunur.
en güzel performansı için: http://www.youtube.com/watch?v=d3LELrkrfS8
sözsüz bırakmam.
Feet don't fail me now
Take me to the finish line
All my heart, it breaks every step that I take
But I'm hoping that the gates,
They'll tell me that you're mine
Walking through the city streets
Is it by mistake or design?
I feel so alone on a Friday night
Can you make it feel like home, if I tell you you're mine
It's like I told you honey
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words
This is the last time
Cause you and I, we were born to die
Lost but now I am found
I can see but once I was blind
I was so confused as a little child
Tried to take what I could get
Scared that I couldn't find
All the answers, honey
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words,
This is the last time
Cause you and I
We were born to die
We were born to die
We were born to die
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words
This is the last time
Cause You and I
We were born to die
We were born to die
en güzel performansı için: http://www.youtube.com/watch?v=d3LELrkrfS8
sözsüz bırakmam.
Feet don't fail me now
Take me to the finish line
All my heart, it breaks every step that I take
But I'm hoping that the gates,
They'll tell me that you're mine
Walking through the city streets
Is it by mistake or design?
I feel so alone on a Friday night
Can you make it feel like home, if I tell you you're mine
It's like I told you honey
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words
This is the last time
Cause you and I, we were born to die
Lost but now I am found
I can see but once I was blind
I was so confused as a little child
Tried to take what I could get
Scared that I couldn't find
All the answers, honey
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words,
This is the last time
Cause you and I
We were born to die
We were born to die
We were born to die
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets tough
I don't know why
Keep making me laugh,
Let's go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime
Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words
This is the last time
Cause You and I
We were born to die
We were born to die
dinledikçe kendini dinleten şarkı. böyle bi bi ağırlık çöküyor insanın üstüne.
çevirisi;
Ayaklar artık beni düşürmüyor
Beni bitiş noktasına götürüyor
Tüm kalbim her attığım adımda kırılıyor
Ama umuyorum ki kapılar
Bana senin benim olduğumu söyleyecekler
Cadde ışıklarının arasından yürüyorum
Hata mu var yoksa dizayn mı böyle?
Cuma gecesi kendimi çok yalnız hissediyorum
Bana evde gibi hissettirebilir misin, eğer sana benim olduğumu söylesem
Sana söylediğim gibi tatlım
Üzme beni, ağlatma beni
Bazen aşk yeterli değil ve yol engebeli oluyor
Nedenini bilmiyorum
Beni güldürmeye devam et
Hadi yükseğe gidelim
Yol uzun, devam edebiliriz
Bu arada eğlenmeye çalış
Gel ve benimle vahşi tarafta konuş
Yağan yağmurda seni sertçe öpmeme izin ver
Sen çılgın kızlar gibisin
Son kelimelerini seç
Bu son sefer
Çünkü sen ve ben, ölmek için doğduk
Kaybolmuştum ama artık bulundum
Görebiliyorum ama eskiden kördüm
Küçük bir çocuk gibi kafam çok karışıktı
Elde edebildiğim şeyleri almaya çalıştım
Bulamamaktan korktum
Tüm cevapları, tatlım
Üzme beni, ağlatma beni
Bazen aşk yeterli değil ve yol engebeli oluyor
Nedenini bilmiyorum
Beni güldürmeye devam et
Hadi yükseğe gidelim
Yol uzun, devam edebiliriz
Bu arada eğlenmeye çalış
Gel ve benimle vahşi tarafta konuş
Yağan yağmurda seni sertçe öpmeme izin ver
Sen çılgın kızlar gibisin
Son kelimelerini seç
Bu son sefer
Çünkü sen ve ben, ölmek için doğduk
Ölmek için doğduk
Ölmek için doğduk
çevirisi;
Ayaklar artık beni düşürmüyor
Beni bitiş noktasına götürüyor
Tüm kalbim her attığım adımda kırılıyor
Ama umuyorum ki kapılar
Bana senin benim olduğumu söyleyecekler
Cadde ışıklarının arasından yürüyorum
Hata mu var yoksa dizayn mı böyle?
Cuma gecesi kendimi çok yalnız hissediyorum
Bana evde gibi hissettirebilir misin, eğer sana benim olduğumu söylesem
Sana söylediğim gibi tatlım
Üzme beni, ağlatma beni
Bazen aşk yeterli değil ve yol engebeli oluyor
Nedenini bilmiyorum
Beni güldürmeye devam et
Hadi yükseğe gidelim
Yol uzun, devam edebiliriz
Bu arada eğlenmeye çalış
Gel ve benimle vahşi tarafta konuş
Yağan yağmurda seni sertçe öpmeme izin ver
Sen çılgın kızlar gibisin
Son kelimelerini seç
Bu son sefer
Çünkü sen ve ben, ölmek için doğduk
Kaybolmuştum ama artık bulundum
Görebiliyorum ama eskiden kördüm
Küçük bir çocuk gibi kafam çok karışıktı
Elde edebildiğim şeyleri almaya çalıştım
Bulamamaktan korktum
Tüm cevapları, tatlım
Üzme beni, ağlatma beni
Bazen aşk yeterli değil ve yol engebeli oluyor
Nedenini bilmiyorum
Beni güldürmeye devam et
Hadi yükseğe gidelim
Yol uzun, devam edebiliriz
Bu arada eğlenmeye çalış
Gel ve benimle vahşi tarafta konuş
Yağan yağmurda seni sertçe öpmeme izin ver
Sen çılgın kızlar gibisin
Son kelimelerini seç
Bu son sefer
Çünkü sen ve ben, ölmek için doğduk
Ölmek için doğduk
Ölmek için doğduk
enfes bir şarkı. daha fazla ne diyebilirim ki. *
kim söylüyor ne diyor desem sövmeden rahatça sıyrılırken yatağıma caziben geldi aklıma.
lana del rey şarkısıdır. favorimdir kendisi.
ilk keşfettiğimde günde otuz kere dinlememden olacak ki, bıkmıştım kendisinden.
bugün tekrar kulağıma bi yerlerden gelmesiyle, bu şarkıya acıktığımı hissettim resmen.
ayrılamıyoruz.
bugün tekrar kulağıma bi yerlerden gelmesiyle, bu şarkıya acıktığımı hissettim resmen.
ayrılamıyoruz.
Lana del rey e aşık olmama neden olan şarkıdır.
bide (bkz: video games) var ki oof dedirtir.
bide (bkz: video games) var ki oof dedirtir.
ölmek için doğmuş, ölmeye doğmuş gibi anlamlara gelen ingilizce söz öbeği.
muhteşem sözleri olan şarkıdır. beni benden alır her dinleyişimde.
bi de şu versiyonu vardır:
görsel
görsel
pitchfork'ta yayınlanmış, lindsay zoladz tarafından yazılmış ve 10 üzerinden 5,5 puan alan albüm incelemesinin tarafımdan yapılmış ve yani boktan olma ihtimali yüksek çevirisi:
http://www.bilirkisiheyet...rey-born-to-die-2012.html
gerçek olan bir hayalin sonu ne olur? daha spesifik olursak; paçavraların manikürlü parmağını şakırdatan birer zengine dönüştüğü, gatsby'nin yüzme havuzunda james dean ile öpüştüğü, radyolarda çalındığı, gerçek olan bir amerikan rüyasından bahsediyoruz. lana del rey'in born to die'ını tasvir ederken sorulacak esas soru budur. arzu ediyor olabileceği her şeye sahip: aşk, pırlantalar ve diet mountain dew; ama yine de "ölmek istiyorum" diye söylüyor tamamen neşeden yoksun şarkısında. liz phair izahına göre, istediğin her şeye sahipsen ve hala mutsuzsan, bu demektir ki sorun kendinde.
son altı aydır yaratılan aldatmacaları ve laçkalığı göz önüne alırsak her şeyden önce sadece bir şarkı için burada bulunduğumuzu unutmamız olası. "video games" sırf bunun del rey'in büyüleyici sesinin takdimi olduğundan değil, bir de günümüzde nasıl yaşadığımıza dair şimdiye kadar duyulmamış bir şey önermesinden dolayı bir asabiyet ortaya koyuyor. niyeti ne olursa olsun, kendi tutkularımızdan kopup ayrılışımıza dair bir metafor olarak "video games", açık sözlü, sivri dilli ve hakikatli, ve birbirine uyumlu birer akor yürüyüşüne ve melodiye sahip. öyleyse, etrafındaki dünya vesilesiyle ve bunun yanında insan duygusunun temel işlevi sebebiyle ulaşılmaz hissettirmesi born to die'ın en nihai hayal kırıklığı.
gerçek ismi elizabeth grant olan "lizzy" lakaplı şarkıcı akla indie çevresindeki ev yapımı kısa videoları getiren bir ev yapımı kısa video ile amacına ulaşmış olabilir ama "radio"nun akıp giden soundu ve hassaslığı, born to die'ın en dürüst niyet mektubu ("bebeğim sev beni çünkü radyoda çalıyorum/ şimdi nasıl buluyorsun beni?), yüksek bütçeli pop listesindeki yerini kesin olarak sağlamlaştırıyor. born to die'ın prodüktörlüğünü geçmişinde eminem, lil wayne ve kid cudi gibi isimlerle çalışmış olan emile haynie yapıyor ve albümdeki etkileyici, gür atmosfer, albümün savunucuları ile kötüleyicilerini birleştirecek tek şey olabilir.
albümün kendini tekrarlayan temaları her notadan dışarı sızıyor: seks, uyuşturucu, del rey'in buğulu vokalindeki parlak hareketlilik. yaylı sazlar, trip-hop altyapıları ve 1950'lerin tıngırtılarından kupleler mevcut ve mike daly (plain white ts, whiskeytown) ve rick nowels (belinda carlisle'nin "heaven is a place on earth"ü) gibi tek tabanca bestecilerden yararlanılarak kotarılmış melodiler tek tek oturtulmuş. fakat değişken, radyo dinleyicisi kesimi hedef alan bir albüme göre pop göstergelerinin çoğu bayat ve sakat duruyor. "million dollar man" şarkısında del rey fazlaca ilaçlanmış fiona apple gibi ağır ağır söylüyor ve "diet mountain dew" ve "off to the races" bu şarkıcının ortaya koyacak karakterde olmadığı derecede konuşkan, pırıl pırıl parlayan bir zenginliğe hitap ediyor.
albümün bakış açışı "böyle tanımlamak gerekirse" tezat ve modası geçmiş duruyor. eğer 10 kratlık tuz tanesiyle birlikte "para varolma sebebimizdir/ bunu herkes bilir/ muck muck" şeklinde bir dize görürseniz karar sizin lakin "paris-hilton'un-elçantasında-chihuahua-olunan" hayat tarzındaki dürtüye göre bile topal ve anlamsız kalıyor bu (lily allen'in 2008 yılındaki ruhsuz-alaycı ama alttan alta itaatkar single'ı "the fear"ın aksine). yine de, gözlerinde dolar işareti çıkması born to die'a mahsus bir saldırı değil: uluslararası borç batağının getirdiği uyanış ve "işgal et" eyleminde bile watch the throne'a hayran olmamak elde değil. ama bu jay ve kanye'nin hayalperest fantezilerinin eğlenceli olmasından ileri geliyor. bu arada del rey'in mücevher odaklı hayal dünyası, spesifik çağrışımlardan çok klişelere bağlı: ("tanrım! çok yakışıklısın/ al götür beni hamptons'a). gerçeği özlettiren bir fantezi dünyası.
fantezilerden bahsetmişken: lana del rey'in etrafındaki tartışma, müzikteki cinsiyetçilik üzerine bazı ciddi karamsar gerçeklerin üzerine vurgu yapılmasına vesile oldu. türünün genellikle kadınlara özgü bir alanda "geçmişi ve özellikle görünüşü hakkında" oldukça derinlemesine bir incelemesine konu olmuştu. ama born to die'ın cinsel politikaları da sorun yaratıyor: del rey'in içindekini açığa vurduğu ya da kendini dondurma-külahı-yalayan bir seks objesinden daha kompleks gösterdiği bir şarkı bulmada işiniz oldukça zor. ("blue jeans"teki albümün şarkı sözü muhteviyatının %65'ini oluşturan bir dize: "seni sonsuza dek seveceğim/ bir milyon yıl beklemem gerekse bile"). del rey eleştiri olarak görülebilecek bir şey sunduğunda bile ("bizi kız yapan şey budur/ ayrılmayız çünkü sevgimiz ön plandadır"), olan biteni değiştirmek, uzaklaştırmak veya aşmak için hiç çaba sarfetmeyeceğimiz bir yola arıyor ("seni ağlatmasın bu/ ağlama"). amerika büyüklüğünün ihtişamı ve hayallerin içinin boşluğundaki tespit gereği kavramlarla konuşursak born to die, del rey'in kendi güzel, karanlık, sapkın fakat zerre kıvılcımın olmadığı ve hiçbir şeyin ortaya koyulmadığı fantezi dünyasını sunma niyetinde.
zamanında ellen willis'in yazdığı bette midler eleştirisi: "yaygaracıların kurnazlığı doğru şartlar altında etkili bir biçimde içten gelebilir ve insanın "fakat özellikle kadının- içindeki ile dışındakinin arasındaki gerilimin deneyimini açıklar" fakat born to die kesinlikle bir gerginliğin yahut karmaşıklığın bir araya gelmesine izin vermiyor ve kadın cinselliği üzerindeki tutumu tamamen munislikle sona eriyor. sevgi ve bağlılık üzerine bütün cıvıldayışlar neticesinde albüm tıpkı bir orgazm taklidi, yanmayan el feneri suretindeki şarkılar yığını.
orjinal metin: http://pitchfork.com/revi...lbums/16223-lana-del-rey/
http://www.bilirkisiheyet...rey-born-to-die-2012.html
gerçek olan bir hayalin sonu ne olur? daha spesifik olursak; paçavraların manikürlü parmağını şakırdatan birer zengine dönüştüğü, gatsby'nin yüzme havuzunda james dean ile öpüştüğü, radyolarda çalındığı, gerçek olan bir amerikan rüyasından bahsediyoruz. lana del rey'in born to die'ını tasvir ederken sorulacak esas soru budur. arzu ediyor olabileceği her şeye sahip: aşk, pırlantalar ve diet mountain dew; ama yine de "ölmek istiyorum" diye söylüyor tamamen neşeden yoksun şarkısında. liz phair izahına göre, istediğin her şeye sahipsen ve hala mutsuzsan, bu demektir ki sorun kendinde.
son altı aydır yaratılan aldatmacaları ve laçkalığı göz önüne alırsak her şeyden önce sadece bir şarkı için burada bulunduğumuzu unutmamız olası. "video games" sırf bunun del rey'in büyüleyici sesinin takdimi olduğundan değil, bir de günümüzde nasıl yaşadığımıza dair şimdiye kadar duyulmamış bir şey önermesinden dolayı bir asabiyet ortaya koyuyor. niyeti ne olursa olsun, kendi tutkularımızdan kopup ayrılışımıza dair bir metafor olarak "video games", açık sözlü, sivri dilli ve hakikatli, ve birbirine uyumlu birer akor yürüyüşüne ve melodiye sahip. öyleyse, etrafındaki dünya vesilesiyle ve bunun yanında insan duygusunun temel işlevi sebebiyle ulaşılmaz hissettirmesi born to die'ın en nihai hayal kırıklığı.
gerçek ismi elizabeth grant olan "lizzy" lakaplı şarkıcı akla indie çevresindeki ev yapımı kısa videoları getiren bir ev yapımı kısa video ile amacına ulaşmış olabilir ama "radio"nun akıp giden soundu ve hassaslığı, born to die'ın en dürüst niyet mektubu ("bebeğim sev beni çünkü radyoda çalıyorum/ şimdi nasıl buluyorsun beni?), yüksek bütçeli pop listesindeki yerini kesin olarak sağlamlaştırıyor. born to die'ın prodüktörlüğünü geçmişinde eminem, lil wayne ve kid cudi gibi isimlerle çalışmış olan emile haynie yapıyor ve albümdeki etkileyici, gür atmosfer, albümün savunucuları ile kötüleyicilerini birleştirecek tek şey olabilir.
albümün kendini tekrarlayan temaları her notadan dışarı sızıyor: seks, uyuşturucu, del rey'in buğulu vokalindeki parlak hareketlilik. yaylı sazlar, trip-hop altyapıları ve 1950'lerin tıngırtılarından kupleler mevcut ve mike daly (plain white ts, whiskeytown) ve rick nowels (belinda carlisle'nin "heaven is a place on earth"ü) gibi tek tabanca bestecilerden yararlanılarak kotarılmış melodiler tek tek oturtulmuş. fakat değişken, radyo dinleyicisi kesimi hedef alan bir albüme göre pop göstergelerinin çoğu bayat ve sakat duruyor. "million dollar man" şarkısında del rey fazlaca ilaçlanmış fiona apple gibi ağır ağır söylüyor ve "diet mountain dew" ve "off to the races" bu şarkıcının ortaya koyacak karakterde olmadığı derecede konuşkan, pırıl pırıl parlayan bir zenginliğe hitap ediyor.
albümün bakış açışı "böyle tanımlamak gerekirse" tezat ve modası geçmiş duruyor. eğer 10 kratlık tuz tanesiyle birlikte "para varolma sebebimizdir/ bunu herkes bilir/ muck muck" şeklinde bir dize görürseniz karar sizin lakin "paris-hilton'un-elçantasında-chihuahua-olunan" hayat tarzındaki dürtüye göre bile topal ve anlamsız kalıyor bu (lily allen'in 2008 yılındaki ruhsuz-alaycı ama alttan alta itaatkar single'ı "the fear"ın aksine). yine de, gözlerinde dolar işareti çıkması born to die'a mahsus bir saldırı değil: uluslararası borç batağının getirdiği uyanış ve "işgal et" eyleminde bile watch the throne'a hayran olmamak elde değil. ama bu jay ve kanye'nin hayalperest fantezilerinin eğlenceli olmasından ileri geliyor. bu arada del rey'in mücevher odaklı hayal dünyası, spesifik çağrışımlardan çok klişelere bağlı: ("tanrım! çok yakışıklısın/ al götür beni hamptons'a). gerçeği özlettiren bir fantezi dünyası.
fantezilerden bahsetmişken: lana del rey'in etrafındaki tartışma, müzikteki cinsiyetçilik üzerine bazı ciddi karamsar gerçeklerin üzerine vurgu yapılmasına vesile oldu. türünün genellikle kadınlara özgü bir alanda "geçmişi ve özellikle görünüşü hakkında" oldukça derinlemesine bir incelemesine konu olmuştu. ama born to die'ın cinsel politikaları da sorun yaratıyor: del rey'in içindekini açığa vurduğu ya da kendini dondurma-külahı-yalayan bir seks objesinden daha kompleks gösterdiği bir şarkı bulmada işiniz oldukça zor. ("blue jeans"teki albümün şarkı sözü muhteviyatının %65'ini oluşturan bir dize: "seni sonsuza dek seveceğim/ bir milyon yıl beklemem gerekse bile"). del rey eleştiri olarak görülebilecek bir şey sunduğunda bile ("bizi kız yapan şey budur/ ayrılmayız çünkü sevgimiz ön plandadır"), olan biteni değiştirmek, uzaklaştırmak veya aşmak için hiç çaba sarfetmeyeceğimiz bir yola arıyor ("seni ağlatmasın bu/ ağlama"). amerika büyüklüğünün ihtişamı ve hayallerin içinin boşluğundaki tespit gereği kavramlarla konuşursak born to die, del rey'in kendi güzel, karanlık, sapkın fakat zerre kıvılcımın olmadığı ve hiçbir şeyin ortaya koyulmadığı fantezi dünyasını sunma niyetinde.
zamanında ellen willis'in yazdığı bette midler eleştirisi: "yaygaracıların kurnazlığı doğru şartlar altında etkili bir biçimde içten gelebilir ve insanın "fakat özellikle kadının- içindeki ile dışındakinin arasındaki gerilimin deneyimini açıklar" fakat born to die kesinlikle bir gerginliğin yahut karmaşıklığın bir araya gelmesine izin vermiyor ve kadın cinselliği üzerindeki tutumu tamamen munislikle sona eriyor. sevgi ve bağlılık üzerine bütün cıvıldayışlar neticesinde albüm tıpkı bir orgazm taklidi, yanmayan el feneri suretindeki şarkılar yığını.
orjinal metin: http://pitchfork.com/revi...lbums/16223-lana-del-rey/
lana del rey 'in kafa yapan muhteşem şarkısı. klibi de ayrı güzeldir,izlenilesidir.
ilahi bir ses gibi.
bi born to be wild değildir.
klibin, sözlerin, melodinin güzelliğini bir kenara bırakırsak; sırf klipteki ''i was so confused as a little child'' ve ''i feel so alone on a friday night'' cümlelerinin geçtiği saniyelerdeki mimikler için bile izlenebilecek bir klibe sahip muhteşem şarkı...
"Born this way" ile başlayan hayatın, gerçekçi son cümlesi. Eninde sonunda ölüme gitmek ve bunu kanıksamış olmak. Süper bir şarkı.
bi video games ya da born to die'dan ibaret olmayan albüm. bütün şarkıları nefistir, arka arkaya dinlemeliktir. lana del rey'in muhteşem sesiyle olduğundan daha anlamlı hale gelir şarkılar. özellikle off to the races i tavsiye ederim sırf nakaratı için bile tekrar tekrar dinlersiniz.
muhteşem sözler, muhteşem klip, muhteşem ses ve muhteşem yorum.
--spoiler--
don't make me sad, don't make me cry
sometimes love is not enough and the road gets tough
i don't know why
keep making me laugh,
let's go get high
the road is long, we carry on
try to have fun in the meantime
--spoiler--
kısmı şahane olan çok güzel bir lana del rey şarkısı.
don't make me sad, don't make me cry
sometimes love is not enough and the road gets tough
i don't know why
keep making me laugh,
let's go get high
the road is long, we carry on
try to have fun in the meantime
--spoiler--
kısmı şahane olan çok güzel bir lana del rey şarkısı.
başka bir dünyaya götüren nadir şarkılardan.
bir diğeri için: pink floyd - comfortably numb
bir diğeri için: pink floyd - comfortably numb
o nasıl bir sestir. tarzı düşüncelere yol açan şarkı, kaç gündür bıkmadan dinliyorum art arda. kadının sesi kadar fiziği de güzel, ama o ses inanılmaz bir rahatlama veriyor insana. içim geçiyor dinledikçe.
dinle ve kop dünyadan. *
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar