bugün

sonucta yiyecegin kazıkları bile bile kendine engel olamamak yada bundan korkmak. en kötüsü de sevdigin kişinin vaktiyle seni sevmiş ama sevdiginden gun gelip suphe ettiğinde geriye sadece burada tanımlanan nefreti bırakması.
bile bile lades demek. sevmemen gerektiğini, olmayacağını, üzülüceğini bildiğin hâlde devam edersin sevmeye. hislerin kontrolünde değildir. tiryakisi olmuşsundur onu sevmenin, iraden hükmedemez artık sana. lanet okuya okuya yaşamaya devam edersin, onu tanıdığın güne, aşık olduğun zamanlara... yine de seversin, ne gariptir ki sevgi ve nefret aynı çatı altında barınabiliyor ama tahribatı büyük oluyor.
daha öncesinde
(bkz: birine gereğinden fazla değer vermek)
durumunu yaşamış bireyin daha sonraları içinde bulunduğu durumdur. nitekim ancak o birini sevmekten nefret edersiniz; o birinden ne olursa olsun nefret edemezsiniz.
karşılıksız aşk yaşayan insan bünyesinde görülebilen hadisedir.
tüm yaşananlara rağmen her gün onu aklınıza getirmek, güne onu unutcam yalanıyla başlamak ve onu düşünerek günü bitirmek. gel gör ki o yok, elde var sıfır, kahretsin ki hala seviyorsunuz.
çikolatayı çok seversin ama kilo yapar ya hani. işte o çikolatayı yedikten sonra pişmanlık ve rahatlama karışımı bir duygu olur işte odur. sevsen kazık yiyeceksin ama yine seveceksin ve bu durumdan nefret edeceksin.bu mudur, budur.
2kimse beni benim onu sevdiğim gibi sevmiyor.' düşüncesine gönülden inanan kişinin yaşadığı çelişkiyi ifade eder. ayrıca gizli bir önyargıyı da ifade eder. yaşanan kötü tecrübeler sevgiyle nefreti iki yan komşu etmiştir.
onu elinizde olmadan sevmeye devam edeceğiniz için, çaresizlikten çıldırma evresine gelmeden önce geçirdiğiniz son aşamada hissettiğiniz duygudur. işte bu noktada arabayı sağa çekmezsseniz devrilmeniz kaçınılmazdır.
ne demiş rihannacığımız;

(bkz: hate that i love you)
Nefret sevginin yarısı olduğuna göre birini sevmeyi az da olsa seviyordur, aslında.
''Hate would be a delicacy.
Just empty, with nothing to say.''

(nefret incelik olurdu. sadece boşluk ve söylenecek hiçbir şey olmaması.''
(bkz: ben böyle aşkın ızdırabını).
çok acıtmıştır canını defalarca. her seferinde daha da büyür sancısı kalbinin. ona verdiğin şansların kıymetini bilmez, boşa harcar seni. ama nefes almaya devam ettiğin her an aklının bir köşesindedir. sindiremezsin sana yaptıklarını, isyanların çok birikmiştir ama bunların hiç bi önemi yoktur onun için. tavşanın dağa küsmesi kadar basittir çekip gitmelerin onun nazarında. en kötüsü de tüm bunların farkında olmaktır, herşeyi bilerek sevmeye devam etmek. onu sevmeye devam ettiğin her dakika hem ondan hem kendindinden hem de onu sevmekten nefret edersin. böyle birşey işte...
(bkz: salaklık)