-"nereden geldin", dedi gölgem?
-"yorgunum, konuşacak halim yok", dedi bedenim, "az müsaade et, soluklanmalıyım..."
-"seninle bütünleşemiyorum, tamamlanamıyorum", dedi gölgem.
-"artık takip edilmekten, sağımı-solumu,önümü-arkamı kolaçan etmekten bıktım", dedi bedenim.
-"bitti mi?", dedi gölgem.
-"en zor soruyu soruyorsun", diye kesip attı konuyu bedenim.

işte burada başlamış gölge ile bedenin hikayesi. beden artık gölgesini almadan gezmelere, keşiflere, eğlenmeye, üzülmeye, hayatı tüketmeye tek başına gitmeye başlamış, gölge ise kaderine yanıp tutuşmaya... beden isyanlarını en hırçın şekilde dile getirmeye başlamış, gölge içine akıtmaya ahdetmiş adeta. katre katre içine sızan zehirden kurtulmayı da hiç akıl edememiş, hiç de akıl etmeyi merak etmemiş. bölük pörçük hikaye tam da burada başlamış, burada ortak kaderleri artık ayrık kadere dönmüş.

sonra zaman gelmiş, zaman gitmiş ve gölge ile beden bir olamamış, bütün olamamış kendilerinde, paylaşımın istikrar girizgâhında. alışkanlığa boyun eğmeyi çabuk öğrenmiş gölge ama beden buna asla eğilmemiş, karşısında bükülmemiş; çokça umursamaz görüntü çizmiş ama umursamadığından değil de çokça inancı yitirmenin geri dönüşü olmadığını bildiğinden. aslında bunu gölgeye anlatmak istemiş istemesine de, bazı şeyler kelimelerle sınırlandırılamayacağı gibi, karşındakinin anlamayacağını da düşünmek varmış ve en kahredicisi de bu inançta yanılmayacağını bilmesi imiş.

tarafgir gibi görünen ve tüm iğretiliği ile iticiliği suratlara bir küfür, bir şamar gibi vuran sessiz çığlık halleri daha da bir huzursuzluk, gerginlikler yaratır olmuş aralarında. beden artık bu durumda kendini çok fazla esir, bu debdebenin kem tarafı görmeye başlamış. çekip gitmek bir anlamda çareyken bir anlamda da aslında çözüm değilmiş.
etin tırnaktan ayrılması çok acı verici değil miydi? gölge nasıl ayrılacaktı bedenden? gölgesiz bir beden siluetten ibaret olmaz mıydı? tek tipliğin kuşatılmışlığına yenilmez miydi? hem yeni bir başlangıç ona göre miydi? nasıl sona erdirecekti bunca kötü giden şeyleri ve sorular silsilesini? bir diğerini dur durak bilmeden pervasız ve fütursuzca takip eden huzursuzluklar, endişeler nasıl bertaraf edilecekti birbirinden ayrılmaz bütün olarak?

çok düşündüler, çok kavruldular ve yok oldular küllerinde. yeniden doğmayı bedenin hin fikri yaptı. anlaşma yaptı gölge ile. dedi ki:
-" güneş ikimizin olsun, geri kalanlar kendimizin. güneşte sen ve ben, diğerlerinde sadece kendimiz... bence budur hayatın anlamı, ilişkin paylaşımı. kimse bir diğerinin hayatına etmesin gölge ya da olmasın ikizi."

çok seven ve onsuz olamayan gölge, çaresiz kabul etmiş aslında sual barındıran sualsiz teklifi.

işte bu yüzden ilişkilerde bir taraf daha mutsuzken, diğer taraf daha gamsızmış, işte bu yüzden biri aşıkken diğeri maşukmuş.

(bkz: aşık ile maşuk).