bugün

zor zanaattır.
başıma fazla gelmedi ama gelenler var.*

***

karakteri uymayabilir, giyinişi, hareketleri...
ama insan aşık olurken bunları sorgulamaz.
sorgularsa aşık olamaz zaten. konu zaten sevmekti değil mi fuck.
yandı devreler!?!?!?

***

gözlerini sevmek, başkasına baktığını bile bile.
ellerini sevmek, başka tende avuçlandığını bile bile.
saçlarını sevmek, başkası için düzleştirilse bile.
şu kalp vücut bulsa da dillense; ne sen kalırsın ne başkası.
köpek olur kapımda yatarsın, başkaları da maması.
(bkz: 8 bacaklı kız)
sadece sevmektir.

sonrasını düşünmeden, sorgulamadan, yadırgamadan sevmektir.

uzaktan uzağa sevmektir.

ona dokunmayı hayal ederek sevmektir.

hayal ederek sevmektir.

hayal ederek...

hayal...
zordur...
gene de seversin ama artık mutlu olamayacağını bilirsin.
ilk başlarda "olduğu gibi sevmek" tir zaten seni cezbeden, ve eğer zaten böyle bir cezbe kapılmışsan...
ama rutine döndükten sonra sen o nu, o seni...
"biz" yapmaya çalışır.
o gün mutsuzluk start verir.
dört nala koşarsın, nefrete doğru...
en sevdiğini incitmenin yaşattığı hayal kırıklıkları kaplar hayatını...
zordur, gereksizdir...
ama o 3-5 an yok mu?
ömre bedeldir,
yine de yetmez, "ben" olabilmek, "aşk" tan bile büyüktür...
her kadının ilk yaptığı durum. sonraları değiştirmeye çalışır sizi. bilirsiniz aynı terane
kendi için birşeyleri değil de gerçekten o insanı sevmektir.
''seni o kadar çok seviyorum ki değiştiremem. Fakat kendimide okadar çok seviyorum ki seni bu halinle kabullenemem''
(bkz: everybody loves raymond)
şartsız şurtsuz sevmektir ki, bunu herkes beceremez.
zor olandır, başarbilen hayata dair çok şey kazanabilir.
onu, o olarak sevmektir, onda sevginin en karşılıksızını bulmaktır.
işte gerçek aşk budur.
imkansıza yakındır, herkes görmek istediğini sever, birinin ne olduğunu farkedicek kadar kimse kimseye yaklaşmaz, anneler de dahil.*
bence asıl aşktır olduğu gibi sevmek bir insanı. bence hepimiz olduğumuz gibi olalımki bizi seven gerçekten bizi sevsin başka birinin karakterini değil.
zordur ama olması gereken de budur, sevgi zaten insanların kusurlarına rağmen kabullenmek sevmektir, hiç değişmeyeceğini bilsende .
sırtda tuz çuvalı taşımak gibidir, başta kolay görünür ama zaman geçtikçe zorlaşır. yavaş yavaş ben duygusu harekete geçer, değiştirme isteği devreye girer ve sevgi biter.
sabır gerektiren bir iştir. üstesinden gelinirse de mutlu sonla biter.
nasıl oluyor bu iş anlamadım.
romantik yalan bunlar.
bir insanı olduğu gibi değil de kendinize olmazsa olmaz dedikleriniz o insanda bulunduğu ve geri kalan kötü özelliklerini örttüğü için seversiniz.
gelin polyannacılık oynamayalım.
hepimiz sevdiklerimizin inadından, sinirinden, tembelliğinden... ve buna benzer pek çok kötü özelliğinden zaman zaman şikayet ederiz. ama onların yeri dolmaz. çünkü annemiz, kardeşimiz, sevgilimizdir. bizi sevmesini seviyoruzdur. sevgilerinin sıcaklığı, insanlığı, moralimiz bozuk olduğundaki 'bir şey mi oldu' diyen o sestir bütün kötü özelliklerini örten bunlar bile bir şart değil midir? olduğu gibi kimsenin sevildiğini düşünmüyorum. 'hay ben senin şu inadına...' diyoruz da niye bırakımıyoruz çünkü olmazsa olmazlar o insanda. terazinin o kefesi ağır geldi. insanlar bencilce ve rasyonel hareket ederler. sonra da olduğu gibi sevmek diye romantik kılıflar uydururlar.
bir insanı olduğu gibi sevmek.. yok. insanoğlunun ruhuna aykırıdır.
böyle bir sevgi varsa karşılıklı olmalıdır. yoksa harcanır duygular.
çok sevdiğinde olur, gerçekten sevdiğinde aşık olduğunda. çünkü onu bilirsin ve benimsersin mesela platonik aşkının şeriatı desteklediğini öğrenirsin beynin donar ama seversin işte.
(bkz: hadi lan)
sevgi değil daha ziyade aşktır bu ve evet bildiniz geçicidir. ilk zamanlarınızda ne yapsa seversiniz, hoşunuza gider, ama sonraları daha önce sevdiğiniz ne varsa size batmaya başlar. o olduğu gibi sevdiğiniz insanı değiştirmeye çalışırsınız.

zordur, çok zordur.
bir kadını sevince onun her şeyini seversin. gözyaşının tadını, saçlarının kokusunu, elinin değdiği yemeğin herkesinkinden başka gelen lezzetini, uyurken aldıp verdiği nefesi, dudaklarındaki çatlağı, ruhundaki çatlağı, avuçlarındaki sıcaklığı, öpüşündeki acemiliği, omuzlarındaki asaleti, göğüslerindeki titreyişi, sırtındaki ürpertiyi, ağzındaki tadı..

terindeki tuzu ve tenindeki kokuyu ise sadece sevmekle kalmazsın. esiri olursun. müptelası. bağımlısı.

insanın yaşadığı duygular kanına karışmalı.. zehir gibi..
"Bir insan birisini seviyorsa, olduğu gibi sever; olmasını istediği gibi değil. "

Lev Tolstoy
öyle sevenler genelde ölünce boşanıyorlar.

allah hepinize öyle eşler nasip etsin.