bugün
- icardi190519
- insana kendini kötü hissettiren şeyler9
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız12
- suriyeliler suriye'ye dönsün14
- özgür özel10
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar13
- sözlük erkeğinden damat olmaz27
- fatih terim'in yuhalanması16
- düşün ki o bunu okuyor13
- ayça tilki10
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- adolf hitler9
- anın görüntüsü9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel24
- nazar değdi sözlük12
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır20
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat14
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
başrollerini michelle pfeiffer, alison lohman ve renée zellweger in oynadığı 2002 yapımı bir dram filmi.
buz dağının postmodern versiyonu.
eskiden bir buz dağıydın.
sonra küresel ısınma geldi az biraz eridin.
şimdi bir beyaz zakkum oldun.
cehennem çiçeğim viran ettin yüreğimi.
ne seninle ne sensiz
beyaza döndün her şekilde
her şekilde varlığın ölümdür bana.
yokluğun ise sanma ki hayat.
sevmeyi seçerken seni
karşılık görürüm demedim zaten
sadece erisen benim gibi dedim bir tebessüm ile.
şimdi zaman unutmak değil seni her gün düşünmek zamanı
elbet geçecek beyaz zakkumum sen uçuk pembeye döndüğünde
ben bir sarı gül olup avuçlarında solacağım
sen erimediğin için susuzluktan öleceğim
üzülme buz dağım
koca dağ olup bir damla aşk sunamamak senin suçun değil
söz dinletemediğim yüreğimin suçu.
ben anladım ....
eskiden bir buz dağıydın.
sonra küresel ısınma geldi az biraz eridin.
şimdi bir beyaz zakkum oldun.
cehennem çiçeğim viran ettin yüreğimi.
ne seninle ne sensiz
beyaza döndün her şekilde
her şekilde varlığın ölümdür bana.
yokluğun ise sanma ki hayat.
sevmeyi seçerken seni
karşılık görürüm demedim zaten
sadece erisen benim gibi dedim bir tebessüm ile.
şimdi zaman unutmak değil seni her gün düşünmek zamanı
elbet geçecek beyaz zakkumum sen uçuk pembeye döndüğünde
ben bir sarı gül olup avuçlarında solacağım
sen erimediğin için susuzluktan öleceğim
üzülme buz dağım
koca dağ olup bir damla aşk sunamamak senin suçun değil
söz dinletemediğim yüreğimin suçu.
ben anladım ....
yazarı janet fitch'in tahlil gücüne hayran bırakan, diğerlerinde olduğu gibi filmi kitabının yanında kelaynak gibi kalmış, kendimi bilinçli/bilinçsiz şekillendirirken muhakkak etkide bulunduğunu düşündüğüm eser. güzel ve başına buyruk şair annesinin, sevgilisini öldürerek müebbet hapse mahkum olmasından sonra, ondan başka kimsesi olmayan kızı astrid'in, koruyucu ailelerle geçirdiği yılları ve hayatla tanışmasını, annesinden öğrendikleri ile edindiği deneyimlerinin çatışmasını, kendini bulma ve annesinden ayrıştırma çabasını anlatır. aforizmalarla doludur, çok çok güzeldir.
--spoiler--
doğumhanedeki bütün kadınlar annelerini çağırıyorlardı, yanında kocası olanlar bile. kocaman yetişkin bir kadın hüngür hüngür ağlamıştı. farklı dillerde, ana, anne, anneciğim... ama sonra bu kadınların aslında kendi annelerini açğırmadıklarını anladım. o güçsüz kadınları, kader kurbanlarını, ilaç bağımlılarını, alışveriş hastalarını, işleri güçleri kurabiye pişirmek olanları kastetmiyorlardı. onları döven, kadınlığa geçişlerinde onlara yardım etmeyen, erkek arkadaşlarının üzerinde trencilik oynamasına izin veren kadınlar değildi kastettikleri. alemcileri, aynada kendine gülümseyenleri, korse giyenleri, bar taburelerinde sabahlayanları çağırmıyorlardı. sürekli şikayet eden, anlamsız dergiler okuyan, üzerlerinde kontrol kurmaya çalışan, yemek yaparken televizyon seyreden, kapalı kapılar ardında saçlarını boyayıp 23 yaşındaymış gibi görünmeye çalışan kadınlardan yardım istemiyorlardı.nerden de evlendim diye söylene söylene bulaşık yıkayan, dayak yiyip merdivenden düştüm diyen, hapishanede yalnızlığın insanlığın temel koşulu olduğunu ve buna alışmak geektiğini söyleyen kadınlar değildi, anne diye seslendikleri.
kan bağıyla bağlı oldukları, rahminde yattıkları, anneliği bir tutku olarak gören, bütün acıları üstlenecek, sonra da ortadan kaldıracak kadar güçlü anneleri istiyorlardı. bir tarla kadar derin ve zengin, insanı ürkütecek kadar sınırsız, yumuşak kanepeler kadar yüksek, bizi saklayabilecek kadar geniş anneler. biz soluk alamadığımızda bizim yerimize soluk alacak, bizim için kavga edecek, bizim için ölecek, bizim için öldürecek anneler.
--spoiler--
--spoiler--
doğumhanedeki bütün kadınlar annelerini çağırıyorlardı, yanında kocası olanlar bile. kocaman yetişkin bir kadın hüngür hüngür ağlamıştı. farklı dillerde, ana, anne, anneciğim... ama sonra bu kadınların aslında kendi annelerini açğırmadıklarını anladım. o güçsüz kadınları, kader kurbanlarını, ilaç bağımlılarını, alışveriş hastalarını, işleri güçleri kurabiye pişirmek olanları kastetmiyorlardı. onları döven, kadınlığa geçişlerinde onlara yardım etmeyen, erkek arkadaşlarının üzerinde trencilik oynamasına izin veren kadınlar değildi kastettikleri. alemcileri, aynada kendine gülümseyenleri, korse giyenleri, bar taburelerinde sabahlayanları çağırmıyorlardı. sürekli şikayet eden, anlamsız dergiler okuyan, üzerlerinde kontrol kurmaya çalışan, yemek yaparken televizyon seyreden, kapalı kapılar ardında saçlarını boyayıp 23 yaşındaymış gibi görünmeye çalışan kadınlardan yardım istemiyorlardı.nerden de evlendim diye söylene söylene bulaşık yıkayan, dayak yiyip merdivenden düştüm diyen, hapishanede yalnızlığın insanlığın temel koşulu olduğunu ve buna alışmak geektiğini söyleyen kadınlar değildi, anne diye seslendikleri.
kan bağıyla bağlı oldukları, rahminde yattıkları, anneliği bir tutku olarak gören, bütün acıları üstlenecek, sonra da ortadan kaldıracak kadar güçlü anneleri istiyorlardı. bir tarla kadar derin ve zengin, insanı ürkütecek kadar sınırsız, yumuşak kanepeler kadar yüksek, bizi saklayabilecek kadar geniş anneler. biz soluk alamadığımızda bizim yerimize soluk alacak, bizim için kavga edecek, bizim için ölecek, bizim için öldürecek anneler.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar