bugün

dün sana sinirimden uçuk çıktı ağzımda. rüyamda da gördum tabi seni. bütün gece bilinçaltıma sıçtın çok doğal rüyamda da görmem. neyse işte rüyamda böyle bana mesaj atıyosun barışmak için görmuyorum mesajı 10 dakıka sonra tekrar mesaj atıyomuşsun tamam cevap verme gibilerinden ben arıyorum seni açmıyosun filan çok korktum herhalde o an. neyin kafasındaysam o da ayrı yani. ama yani bugun cok rahattım biliyo musun. çunku çok dusurdun kendını. aman banane. valla iyi yaptın ya dun. uçuk çıktı fılan ama değdi bence. yaptıgın iğrençlıklerle bı sure daha sogudum senden. bak ben bu sogumayla bı ay fılan mesaj atmam hadı rahatsın yıne.
şaka lan şaka şeytan görsun yuzunu.
bazen özlemek seni hatırlamak için en güzel neden. fakat bir taraftanda unutmaya çalışmak , the show must go on!
Artik cikartiyorum seni hayatimdan.

Cunku artik yeter.

Cunku artik seni sevmekten sikildim.

Cunku yeter 1 senedir aklimdasin.

Cunku siliyorum seni her taraftan , yeter bu kadar.

Seni seviyorum.

Bu iki kelimeyi bu kadar emin soyleyebiliyorum ama yeter.

Kendine iyi bak.

mzei.
nasıl gidiyor hayat sorusunu sorma artık,ta ki sen sorana kadar iyi oluyor oysaki.
kendimi öldürünce hepinizi öldürmüş oluyorum. sen dahil. gözlerin hariç. insanı intihardan alıkoyan o gözlerin. ardı sıra ateşlenen şiirlerim. dur aman dileyim. güzelim...
hani hep dilenirmiş ya hayırlısı, bana farketmez canım yanacaksa da. Şimdi yanmıyor mu sanki? Yalnız yanacağına seninle yansın.
mesaj attında ne oldu ? sen geri dönüş yolunu kapatalı çok olmuştu. artık olmaz bizden. uğurlar ola.
her gün daha kötüye gider mi diye sorar ordum kendime bu aralar. hiç bir işim yolunda gitmez oldu be sözlük. tamam üşengeçlik yapıyorum arada eyvallah ona lafım yok ama bu kadar da talihsiz olunmaz ki be. karşımıza çıkanların çoğu kaypak. bir tane sözünün eri delikanlı adam bulunmaz oldu ya la sözlük. siktiğimin konya şivesine de alıştım iyice o apayrı bir mevzu. neyse çok doluyum sözlük. okulun olmadığı günler çalışıyorum biliyorsun sen. uyuyayım diyorum da kafayı yastığa koyduğumda ya o hayatımı siken kız geliyor gözüme ya da kirayı bekleyen ev sahibinin o sikilesi suratı. elime bi fırsat geçsin alayının amına koyacağım bu da böyle biline.
başlıkla alakasız oldu sanırım ama bu da pek sikimde değil. her neyse, iyi uyu sözlük.
Bütün bu olanlardan sonra ne kazandin yada ne kaybettin? Değdi mi yaptigin onca şeye? Pismanlik duygusunu kaldırabiliyor musun? Sonunun böyle olacağını bile bile neden yaptın ki bunu? Sabahları uyandığında gulumseyebiliyor musun hala? Geceleri rahat uyuyabiliyor musun? Eglenebiliyor musun eskisi gibi? Güneş parlak mi senin için hala? Geceler korkutucu geliyor mu yeniden?
ilk itirafımı yaptım dün sana. belki de bir daha yapmayacağım şeyi söyledim ve bunu yaptıktan sonra da çok kızdım kendime. yatıyorum dedım ya sana yatmadım aslında yatamadım çünkü. neden sana öyle dedim diye attım kendimi dışarı o saatte. gittim 1 bira aldım, odama geçtim, slowtürk ü açtım ve ne çaldı biliyormusun *. şarkı bile beni beklemiş o saatte. yıllardır slowturk dinlerim ilk kez duydum burada o şarkıyı. bi acayip oldu içim. ve o şarkı da o bira bitti sonra uzandım ve sana söylediklerimi düşündüm. acaba doğru mu yaptım dedim olmayacağını bile bile neden yaptın dedim kendime. sen haklıydın ve dediğin gibi söylemem gerekeni güzel bir şekilde açıklamıştım sana. içimden geldiği gibi konuştum belki tek pişmanlığım bu olacak biliyorum ama öyle uzaktan uzaktan bakarken sana sen bilmezken daha güzeldi diyeceğim. sana şarkılar paylaşıyordum sen bilmeden. artık her şarkı paylaştığımda senin bildiğini biliyor olucam.

ben yine değişmeyeceğim, yine içimden geldiğince konuşucam seninle. kendımı kasmadan, bir arkadaş bir dost bir aşık gibi. ve biliyormusun hep isteyeceğim seni. belki bir gün beni, başkasına yaşattıklarını yaşamam için bahane edip kaçmaktan vazgeçersin diye. çünkü ne ben başkasıyım ne de sen aynı sensin. hayatın bize yaşattıkları silip atmadık ki aynı hataları yapalım.

şans döner mi acaba benden yana? haketmişimdir belki de.
bu başlıkta hep umutsuzluk, çaresizlik, göz yaşı var...

(bkz: bu başlığa ne zaman girsem duygulanıyorum amk)
Biliyorsun, bildigini biliyorum, bildigini bildigimi biliyorsun, zaten anlamam icin elinden geleni yaptin ama tepkin cok cocukca. kendinden sogutmaya calisiyorsun ama bu aklimi daha da karistiriyorsun. al karsina konus, basit, benim anlamami bekleme. yoruma acik seyler sadece umut veriyor. araftayim, cehennemdeydim, artik araftayim. cennete giriyorum arasira ama, sonra yine araftayim. senin de gozlerin ariyor sanki, bazen bir Diyaelektrik oluyor aramizda, hissediyorsun, sonra hemen ignelemeler. cesaretin yok duygularini yok mu sayiyorsun yoksa gercekten mi bir sey yok. sen söylemezsen bilemem. durgunsun diyorsun ya icimde belirsizlikten gelen bir huzun var. belki de hepsi benim kuruntularim, bilmiyorum, konussam olmaz, susuyorum olmuyor, dikkatimi toplayamiyorum, baska konularda bile adim atamiyorum. beni sadece atlar kurtarabilir...
ben yılın dörtte üçünü sefil halde geçiren bir insanım. seni asla kendimle birlikte yakamam.
halbuki bu gece sana çok ihtiyacım vardı.
inşallah kabus gör.
gelirken ekmek al.
nerden geldiğini bilmediğim gereksiz bir egon var. kesinlikle zeki falan değilsin paranın verdiği olanakları kullanıyorsun başkan. adım kadar eminim jazz senin de kakanı getiriyor saklama artık yeter. ne cacık ettiğini bilmiyorsun saz arkadaşlarınla orası senin burası benim deli dana misali dolanıp duruyorsun. insanı yukarı kaldırıp tutmasını unutan cinstensin. malsın, aptalsın, eziksin. kaka, bok.
Yanımdaki yastığa baş arasaydım,

Seni çoktan getirirdim ama,

Bilirdim sen yanımdayken unuturdun beni.

Çünkü hasreti severdi yüreğin ,

Yanmayı severdi yüreğin,

O yüzden sayılıydı buluşmalarımız.

Büyüsü bozulmasın diye aşkın.
umarım her şey düzelir. seninle saçmalamayı bile özledim.
şurada kalmış 9 gün ama sabır işte. sırf veda etmemek için yanına gelmemek bile karlı iş gibi gözüküyor artık bana. sana veda etmek zorunda kaldığım 18:56 treni de bize inatla gelir bir anda, gider gözlerinin önünden.

ne dediğimi bende bilmiyorum ama 5 ay sabrettim sevgilim artık buluşma vakti.
biliyorum, uyuyorsun. uyandirmak istemedim seni, kizdirmak, kirmak, rahatsiz etmek istemedim. hayatinda olabiliyorum bazen, belki bi kac dakika, belki bi kac saat. daha fazlasi olamayacagimi biliyorum, hayatin olamayacagimi. hissettirmene gerek yoktu bunu bana, sadece her aan seni dusunen biri olarak dusun ne eksik ne de fazla, tatli ruyalar her ne kadar kirmis olsan da beni, hep mutlu kal..
bana da yaz bana da yaz deyip duruyorsun ama sana yazacaklarımı burada yazamam ki be kadın...yoksa neler neler derim sana da olmuyor işte...

buradan yazabileceğim kadarını yazayım hatrın kırılmasın bari.. yaşadığın hayat, sen içeriden bakınca çekilmezmiş gibi görünse de o hayata kavuşmak için çaba sarfeden binlerce insan var bunu unutma. sen şükreden bir insanken niçin hayatını sevmezsin bilmiyorum ki... elde ettiğin an, sevdiğin insanlar senin için bitiyorsa sanma ki sevmişsin... takıntıyla sevgiyi karıştırma be güzelim. güzelliklerini gör dünyanın, ha diyeceksin ki şimdi sen niye görmüyorsun???? beni kendinle bir tutma ben şaftı kaymış bir nesneysem seninki de mi kaymalı?

seninle son görüştüğümüzde bana bırak gitsin demiştin ya... Bırak dedin...Ve ilk kez bu derece içten bir "bırak" kelimesi işittim ben senden. ilk kez bu denli açıklayıcı ilk kez bu denli örnekleyici bir anlatım serdin önüme..O kadar güzel anlattın ki her şeyi, seni dinleyen sağır olsa yine de bırakırdı...

benim bildiğim duyguları bilen bir sen varsın şu an bu dünyada bunu bilmez misin? benim yüreğim dünyanın en zengini de olsa bilesin ki varlığı sıfır olanı,yüreğinde taş taşıyanı,aldatanı,aldananı,yüreği paramparça olmuş ve düzelemeyecek derecede hiçleşmiş olanı seçerim.... yüreğim dünyanın en zengini diye yoksul yüreklere sırt dönebileceğimi mi sandın? elleri soğuk ve yağmurlu, içinde gece gündüz ağlayan bir çocuk taşıyan ben değilim....ben değildim... bana geldiğinde üstü başı çamur içinde, gözleri ağlamaktan şişmiş, salya sümük yaşamıyor gibi bakan bir çocuk vardı...neden dedim... neden o da diğer çocuklar gibi güzel giyinmesin? neden üstünü başını düzeltip yüzünü yıkamayayım? neden? neden ona yaşamımdan bir parça verip, ona verdiğim bu parçayla ona sihirli bir değnek değmişçesine onu o çamurlu, o gözü yaşlı halinden pırıl pırıl bir dünyaya çekmeyeyim neden? neden dedim anlıyor musun.... elime bulaşan yağmurdan, elime bulaşan kandan, elime bulaşan göz yaşından sıyrılmak için kendimi o çocuğu dünyayı görür, kalbi atar, bakışı güler bir hale getirmek istemiş olamam mı? elime bulaşan yağmurdan kurtulmam gerekiyordu belki. elime bulaşan yağmurdu belki ama aslında başkalarının gözyaşlarından oluşan kandı...dıştan baktığında yağmur yüreğini okuduğunda kan, gözyaşı,hüzün...

ben yandığımı ifade ederken kimse anlamamıştı beni...beni yakanı kendi ateşimle yakmak istemedim...cayır cayır yakabilecekken, ben tek başıma yanmayı seçtim... yanarken başka bir yangında kül olmaya yüz tutmuşu kurtardım. çünkü yangında tek kalmanın ne demek olduğunu biliyordum.

peki bunca şeyin ortasında seninle ilgim nerden gelmekteydi...bilmiyorum desem güleceksin çünkü ikimizde biliyoruz. bazı şeyler zincirleme kaza tadında yaşanır bu dünyada ben o kazalardan biriyim sana. ama senin hayrına dokunan bir kaza..her zaman için allah seni benden daha çok seviyormuş ki, sen yanacağına sürekli beni yakıyor diye düşünmüş, seni bazı yangınlardan istemeden de olsa kurtardığım için kendimi kendi yanan ama diğerini yakmayan bilinçsiz bir melek sanmıştım....bilinsiz çünkü sana dokunan hiçbir zararım (aslında yararmış) bilinçli değildi.. ve yine inanıyorum ki gerçeten de allah seni bendne çok fazla seviyor ve seni her zaman için koruyor... gerçi bütün korumalara rağmen yine de her seferinde kendini ateşe bile bile ve isteye isteye göre göre atsan da yine de korunuyorsun canım...

biliyorum ki hakkına hayırlısı verilecek sana sense yine hayırsızını yaşamaya çalışacaksın... çalışma!!
bugün sabah uyandığımda uzun zamandan sonra yazı yazma isteğimin uyandığını hissettim... ve bu hissi bende uyandıran şeyse gök gürültüsü ve şimşeklerle uyanmamdı.gözlerimi kırmızı , mavi ve yeşil karışımı bir şimşeğin çığlığıyla açtığımda sabah 8 olmasına rağmen hala kapkaranlık bir hava olduğunu gördüm...biliyor musun gülümsedim...çünkü ben de senin gibi gri, karanlık ve yağmurlu havaların aşığıyım...uzun zamandan beri bozuk olan psikolojimi şakır şakır yağan bu yağmur düzeltti. evet severim yağmuru ama nasıl bir düzeltmedir bu dedim...güneşli uzun günlerden öylesine sıkılmış ve öylesine yağmursuz,grisiz,şimşeksiz ve öylesine boş bir aydınlıkta kalmış ve öylesine sıkılmışım ki bu sürekli aydınlıktan güneşten,sıcaktan , yazdan....

kalktım ve penceremin önündeki o koca çınar ağacının pencereye doğru uzanan ıslak dallarına uzandım...ağladım yağmuru görünce...o kadar hemhal olmuş ve o kadar çok yanmıştım ki güneşten yağmurun yağdığını görünce kana kana, sevine sevine ağladım...öyle şimşekler çakıyordu ki ortalık korku filmlerindeki sahneler gibiydi..saçlarım ,kollarım sırılsıklam oldu yağmurla gözlerimdeki yaşlarla birleşti kimse ağladığımı görmez oldu...saatlerce durdum orda öylece...uzun zamandan beri hiç bu sabahki kadar mutlu hiç bu sabahki kadar rahat ve huzurlu hissetmemiştim kendimi..

ben bu yazıyı sonbahara ve kışa yazdım...

bütün mevsimlerim yaz, bütün günlerim güneşli ve aydınlık olsaydı acaba benim psiklolojim ne derece kötü ve sarsıcı olurdu...sevmiyorum işte güneşi...sevmiyorum sıcağı.. yazı...evet belki ilkbaharı seviyorum ama yazı ve aşırı sıcağı güneşi aydınlığı sevmiyorum....

içimde biriken bu aşkı, nasıl da boşalttım bu sabah bilemez bunu kimse...

evet doğrudur yağmura doğru elimi uzattığım... fakat elimi uzatırken bile olduğum yerde duruşum ve hiç ilerlemeyişim de dikkatimi çekmedi değil. sanırım ben olduğum yerde durayım, yağmur ben nerdeysem gelsin ben ufacık bir uzanmayla o rahmetten faydalanayım derdindeydim...sonuçta insanoğluyum ve bencilim ya aklımca doğadan faydalanacağım...

şu an hala gri ortalık ve şimşekler çakıyor.. bu da mutluluğum devam ediyor demek...yağmursa hala yağıyor, yazdan daha yeni kurtuklan sokaklar neye uğradığına şaşırmış. kupkuru kalmış ağaçlar yağmurun altında bayram ediyor, renkleri daha da bir yeşermiş sanki..herkes mutlu yani.

en çok da ben.

ve biliyorum ki bu dünyada gri ve karanlık havaların,yağmurun aşığı tek ben değilim neyse ki yoksa kendimi deli sanabilirdim.

ve ve yine o şiiri okudum yine yıllar sonra bugün. o müthiş şiiri. bu şiirin kesinlikle bir sihrinin olduğunu ve yıllar yıllar öncesinden bu sihrin bana tevafuken sunulduğunu şimdi çok çok iyi biliyorum....bu şiiri bir dağın doruğuna bakarak okuduğumda aldığım ödülü ve alkışın nedenini ve bu şiirin beni niye çağırdığını ve bunu nasıl , niçin yaptığını biliyorum.. uzun yağmurlardan sonra bir gün.......sen, yağmurlu günlere yakışırsın...işte o büyülü şiir ve zincirleme tesadüfler!!;

Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi ışır yüzün
Işırsa beni unutma

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma

Yani dostlar yeni rüzgarlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma.

bu şiiri 14 sene öncesinde bana sunulduğunda anlamamıştım fakat yıllar bana her dizesini tek tek, her kelimesini harf harf anlattı...Yüreğine sağlık şair.
öyle sımsıkı sarardıkya birbirimizi ıslak ıslak öpüşürken hani. sonra uzuun uzun birbirimzi seyrederdik. sen soguktan kabugu atmış dudagımın kabuklarını dikkatle koparırken bende incecik, özenle alınmış kaşlarını, rimelle kıvrılmış kıpraşan kirpiklerini izlerdim. sonra gözlerime bakıp bir iç çekerdin ya -çok güzeller allahımm- derdin. bende seninkilerin yanında bahsi mavzuu bile olmaz derdim. sen -dalgalanan okyanuslar- diye tasvir eder ben ise yeşillikler içindeki o koyu tanecikleri severdim. sonra -bir çocugumuz olursa seninkiler gibi gözleri olsun- der ben ise sana benzesin isterdim. sonra acaba neye benzer renkleri diye düşünürdün. sen merak etme ırmak gözlüm ben yeterince düşündüm. bir boka benzemezdi..
Sana dokunamamak...
Belki de hata bendeydi sevgilim. Hiç ayrılmayacağımızı düşündüm. Ama ayrılmamız için hiçbir neden yoktu. Sen de biliyorsun. Çevremiz ne güzel takdir ediyordu. Hele senin Merve arkadaşın bana "idolümsünüz" demesi resmen beni mutluluğa boğmuştu. "biz"i sadece ikimiz değil, çoğu kişl seviyordu. Ama şimdi yalnızım..
Biliyorum, hatalarım oldu. Fazla kıskandım seni. Belki de bazen çok sıktım seni. Üstüne geldim, kavga ettik, ama bunlar uzun süren şeyler değildi. Kıyamazdık iki saat sonra "gel barışalım, pislik seni" derdik. Unutulur mu sevgilim, unutulur mu? Sana dokunamadan hayat yaşanır mı?
Haklısın, küçüktük. Belki de yapmayacağımız şeyleri yaptık. Ama o anlar bile unutulmaz. O zevkler bile unutulmaz.
Anılar? Asla aklımdan çıkmıyo sevgilim. Unutamıyorum. Sensizliğe alışamıyorum. Resmen kendimi parçalıyorum. Bi hatırlasana sevgilim, 2. Ayımızdı. Ocak ayı. Çok soğuk bir kış günü. Bi mezarlık vardı , onun üst yolunda kaldırıma oturmuştuk. Sen üşüyordun ve montumun içine girdin, sarıldın sıkıca, o anı hiçbir şeye değişemem... O tatlılığını hiçbir şey dolduramaz sevgilim. Tekrar ocak geliyo. Ben kimi ısıtacağım, kimin ellerine dokunacağım, kimin gözlerine bakacağım, kimin dudaklarını öpeceğim. Yoksun işte.
Hatırla sevgilim. Sevgililer gününü. Doğum günümde yaptığın oyuncak ayıcığı ve aldığın saati. Sevgililer gününde ise aldığın mini gitarı. Şu an saat kolumda, ayıcık tam yanımda, gitar ise karşımda. Bir çocuk gibi ayıcığa sarılıp ağlamak ne demek bilir misin? Unutamıyorum. Unutmak istemiyorum.
Ah be sevgilim, senin doğum gününde seni götürdüğüm restorantı hatırla. Ve aldığım kolyeyi. Cebimdeki son kuruşa kadar harcadım, çünkü değer diye. Boynuna taktığım zaman gözlerin dolmuştu mutluluktan. Hala hatırlıyo musun sevgilim?
Eski sevgilim diyemiyorum sana. Eski değilsin çünkü. Eskimeyeceksin. Sende önce başkaları ile çıktım. Tamam onları sevdim. Ama aşık olmamışım bunu anladım. Sana hala sırılsıklam aşığım.
Her şey çok güzeldi sevgilim. Ama bir sorun vardı. Ayrılığımızın nedeni. Hatta çıkmadan önce sen bana demiştin "ben aleviyim. Nolur bundan dolayı beni bırakma" demiştin. Bırakmadım. Hala bırakmıyorum. Ama sen pes ettin sevgilim...
Hatta çıkmamıızın yarısında demiştin ki "kürdüm. Herkes çok önyargılı, neden ki. Şehit haberleri olunca ben de üzülüyorum. Pkkyı sevmiyorum. Ama neden ki" diye hıçkıra hıçkıra ağlamıştın. Hiçkimseye söylemediğimiz sırları, aile sırlarını bile sana söyledim. Sen de bana. Çünkü sen bambaşkaydın. Çok başka.
Yaz tatili geldi. Seni göremedim 3 ay boyunca. Farklı şehirlerdeydik evet. Ama bu yine ayrılığa sebep değildi. Başka bir neden vardı. Baban..
Bilmiyordu aşkımızı. Ama kuzeninin sevgilisi sünni diye " eğer o çocukla evlenirse yüzüne bile bakmam " demesi seni yıktı. Üzdü. Ayrılmak istedin. Başardın. Ama kuzeninle buluştum ben sevgilim. Diyo bana. O ağlıyo her gün. Seni sevdiğini seni çok özlediğini söylüyo. Ama bu alevi-sünni nedeninden dolayı geleceğimizin olmadığı için ayrıldığını söylüyo. Sen de söylüyorsun. Ama ben hala umutluyum sevgilim. Neden mi? Seviyorsun beni. Çok hem de. Ben de hala seni çok seviyorum sevgilim. Kimsenin sevmediği kadar hatta. Beni en çok ne yıkıyo biliyo musun sevgilim. Aynı okullardayız. Her gün yüzünü görüyorum. Her an telefon elinde. Üzüntün yüzünden belli. Ama bana mesaj atmıyosun artık. Arada arkadaş ortamında gülüyosun ama ben onu da yapamıyorum sevgilim. Ben 10 kasımda 1. Yılımızın şerefine ne planlar kuruyordum biliyo musun? Doğum gününde götürdüğüm restorana götürcem tekrar seni ve çok büyük sürpriz yapcaktım. Ama 1 yıl olmadı. 10. Ayda bitti. Ama beni şu kelimen bile umutlandırıyo. Ağlayarak demiştin ki " özlüyorum. Seviyorum evet. Ama geleceğimiz olmadığını bile bile çıkmak beni yıpratıyo. Fakat ilerde pişman olurum. Tekrar çıkmak isterim. Bilemiyorum.." umut sevgilim. Hayal. Umutlu hayaller. Ben hep seni bekliyor olacağım. Çünkü sen bambaşkasın. Her kelimemin anacümlesisin. Sensiz olmuyo. Toplayamıyorum sevgilim. Seni çok ama çok seviyorum..
edit: bok seviyorum yalanımı sikeyim.
özlüyorum ama daha çok özlemeliyim...
hem bu bir geriye dönüş...ileriyi düşünüş...
bekleyeceğim iki gün daha...
düşünmek için iyi bir süre iki gün...
oruç bozulmaz ama açlıktan ölürüm...