bugün

sen beni mezarda terk edeceksin ben bunu çok iyi biliyorum.

aynı o hastanenin bahçesinde terk edip gittiğin gibi.

ben sana güvenmiyorum ama başka da çarem yok,

beraberiz sevgilim ölene kadar.
yanına gelip sadece yanağına ufak bir öpücük kondurcam. bakıp kalacaksın, fazlasını isteyeceksin. yanıma koşarak gelmek ve bana uzunca sarılıp, dudağımdan dakikalarca öpmek isteyeceksin. olmayacak.
uyandığında anlayacaksın ki ben artık yokum. hüzün kaplayacak içini, iki damla süzülecek gamzelerinden içeri.
keşke diyeceksin ayrılsaydıkta geri barışsaydık, keşke gitsede yalvarsam geri getirsem.
ama ebedi yolun dönülmez olduğunu zaman sana acıtarak, kanatarak anlatacak.
ben seni yinede seviyor olucam. çünkü söz verdim sana, delikanlı adam tutar sözünü.
bir gün soğuk bir gecede yine gelip yanağına bir öpücük kondurucam. ulaşılmaz da olucam ama her daim kalbinde atıcam.

seni öldüğümde bile sevicem. söz!
kendi gerginliğim içinde seni de gerip üzmüşsem yine eşşeklik etmişimdir.

umarım bi gün bu yazıyı tebbessüm içinde okuruz beraber.
benim sesim çıkmıyor diye, abuk subuk konuşup canımı sıkmandan bıktım artık.
koskoca kadınsın, lafının nereye gittiğinden haberin yok. yazık üzülüyorum senin için ki, iki tane de kız çocuğu yetiştiriyorsun.

boğuluyorum şu an. benim hayatım zaten yeterince bombokken bir de senin saçmalıklarınla uğraşmak istemiyorum.
ne hakkın var, sen kimsin ki yani.
ne zannediyorsu kendini.
bir de bozulduğumu alındığımı anladığında yavşak yavşak yalakalık yapmandan beni kinder süpriz yumurtayla kandıracağını zannetmen çok aptalca.

ben çocuk değilim. ben seni çekmek zorunda değilim. yalnız kalmaktan korkuyorsan eğer benimle iyi geçin.

hayatımda yeterince zorluk var, boğazıma kadar batmışım zaten, ömrümün kinini sana kusmak istemiyorum.
işte bu yazıyı bu yüzden yazıyorum.

gösteriş kötü, kibir kötü bir huydur.

benden 10 yaş büyüksün ama bir bok bildiğin yok, bu yüzden sana çok acıyorum.

evet ben artisim, evet ben vurdumduymazım, evet ben hovardayım, evet ben istediğim zaman istediğim herşeyi yapabiliyorum.
çünkü ben kendi kararlarını verecek, bu kararları uygulayacak ve bu kararlarına saygı duyulacak kadar güvenilirim. ben sen değilim.

kafama göre tatil planı yaptım diye hovardayım evet.
babama söylediğimde iyi yapmışsın dedi, evet o da bayağı geniş bir adam. tabi bu senin anlayışın.

sen bunları söylediğinde sana bu yazacaklarımı söylemeyi çok istedim ama dedim ya ben sen değilim. ben ağzımdan çıkanı tartarım. ben herşeyimi paylaşmam. ben sen değilim. ben sen değilim. ben senin gibi olmayacağım.

ben 23 yaşında hayatının ağzına sıçılmış bir insanım arkadaşım. sen hayatı evlenip çocuk yapmak, parlak rujlar sürüp kocayı baştan çıkartma teknikleri hakkında master yapmak sanarken, ben kanser hastalığıyla uğraşıyordum. iyileşmeye çalışıyordum.

sen dudağında uçuk çıktı güzelliğine zeval geldi diye rapor alıp , o küçük beynin ve dudağındaki uçukla kırılan özgüvenine sarılıp evinde otururken ben radyoterapi alıyordum.

sen kızlarla kahve içmek için kocana yalan söylemek zorunda kaldığında, ben de kimse üzülmesin diye iyiyim demeye çalışıyordum.

ben iyileştikten sonra, üzüntüden ve stresten beyninde tümör oluşan ve zaten çernobilden etkilendiğini düşündüğüm babam ölmesin diye dua ediyordum.

babam iyileşti, annem ağır depresyona girdi. 1 senedir şen şakrak, gülüşü güzel, neşesi dünyaya bedel annem yaşadıklarını kaldıramadı, bir odaya kapandı. ben anneme annelik, kardeşlik ablalık eksik kalınca kocalık yapıyorum. ben abime annelik yapıyorum. o koca eve sahiplik yapıyorum.

ben tüm bunların arasında sevdiğim adamın gözümün önünde evlenmesini seyrediyorum. ben bu arada 3 dil öğreniyorum. geziyorum. 2 ülkeye gidiyorum. ben bu arada çok iyi bir iş sahibi oluyorum. ben bu arada sen süslenip saçını sarıya boyatmak dışında bir derdin yokken hayata kafa tutuyorum.

ben bu yazıyı sen benim kim olduğumu öğren diye yazdım. oku beni. oku bunu. benim arkadaşlığım sana fazla gelir işte. sen oku bunu. ben senden çok fazlayım.

sende hava, bende yürek var. bu yüzden farklıyız işte.

ben bu yazıyı sana yazdım, içimde kalırsa patlayacağım diye.
ben bu yazıyı çeyrek puanla daha yüksek harf notumu vermeyen hocalarıma yazıyorum. be insafsızlar, be allahsızlar cc aralığını o kadar geniş tutarsanız seksen kişilik sınıfın yarısı tabi cc alır. hayır hep de en üstteki puandan ya çeyrek ya da yarım puan fazlasıyla kapatmışsınız ya pes yani cidden. acaba benim notlarıma bakıp dur bu sınır olsun mu diyorsunuz ki? neyse işin özü tatiliniz zehir zıkkım olsun saygılar iyi akşamlar.
aslında pek sikimde değilsindir bunu sende iyi bilirsin. niye olasın ki? ben farklı birini tanımamış mıydım? sen farklı biri değil miydin? adın, yaşın, hayatın her şeyin bir yalandan ibaret değil miydi? evet, evet her şey yalandı! teker teker, yavaş yavaş, zamanla öğrendim gerçekleri. nerden başlamamı istersin? hangi yalanından? adına ''umut'' dedikten 1 yıl sonra ''hakan'' olduğunu öğrendiğim yalandan mı? yada o attığın iğrenç kazıktan mı? hani canımı acıttığın şu iğrenç kazık? ama bende de vardı hata... her seferinde başa döndüm. özledim ama elimde değildi. nasıl acıyordu ama canım, bilmiyorsun. elimde olsaydı sever miydim seni? sever miydim senin gibi şerefsizi? sana söylemiştim bunları, yüzüne karşı. ''hayatımda tanıdığım en şerefsiz insansın!'' dediğimde, seni kırdım(!) diye üzülmüştüm. gelip, gönlünü almak için çabalamıştım bide. neyse. öyle işte. 6 ay geçti seninle konuşmayalı. belki 7 ay? hiç bilmiyorum.. hayat gerçekten güzel hakan. mutluyum. güzel gidiyor her şey. mesela artık sen yoksun. her seni affettiğimde kendimden nefret etmiyorum, seni kıskanmıyorum, seni o kadar sevmiyorum, seni severken senden nefret de etmiyorum... daha ne olsun ki? ama bir şey var hakan.. fena bişi. insanı terk etmeyen, git gide çoğalan, zamanla uyuşan bir şey.. özlem bir arayış mıdır hakan?Kendini abartılı bir şekilde belli ettiğinde mi yokluğunu fark ederiz yoksa? Çoğu insan geçmişini özlerken, günü yakalamak mıdır yoksa amaç? Dakikalar önce dünü kaybetmişken ne kaldı elimizde anı yaşamaktan başka?

Edit: harbiden piçin önde gideniydin lan. *
Mutluyum huzurluyum sayende. iyi ki varsın. iyi ki sevgilim olmasan da bana verdiğin değer yeter. Buraya senin için yazdıgım ikinci yazı bu. Senin gözünde değerli olmayı gercekten cok seviyorum. ne bileyim ders çalışmaktan zevk alıyorum sonunda seninle konusmak var cünkü öyle işte. liseliyim lan ben ahaha.
merhaba hayat

çok mu zor bir mesaj sadece
çok mu zor bir evet sadece
çok mu imkansız?
neden
daima
hayır olmak zorunda neden daima başkası olmak zorunda?
neden sadece bana meşgul olmak zorunda?
neden tek avuntum şarkılar olmak zorunda?
neden mutluluk üzerine yazamıyorum en son iki ay önce yazmıştım.

kahrolası tek kelime tek soru tek isyan : neden?

"sen de mi brütüs" lafını çok tekrar ediyorum, bazen de bağırarak?

neden diktiğim karanfili tekmeleyip geçiyorlar?
daha güzel olmaz mıydı dünya karanfillerle?
--spoiler--
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum...
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar,
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız.
......

ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
--spoiler--
*
cumartesi saat 13:00'da karaköy iskelesi'nde olsana?
eminönü'ne yürürüz hava güzel olursa. ya da istiklal'e çıkarız yürüye yürüye.

tamam tamam,
yorulursan kamondo merdivenlerinde dinleniriz.
hatta fotoğraflarını çekerim. bilirsin iyiyimdir o konuda.

acıkırsak ıslak hamburger de yeriz.
ya da the beatles dinlemeye gideriz. kahvemizi de alırız. olmaz mı?

cumartesi,
olabildiğin kadar;
olsana yanımda?

edit:
mevsimin ne olduğu fark etmez, sen yokken hep kalın giyinesim geliyor...
merhaba sevgilim. istanbul' un kalabalık bir semtinde bağırış çağırış kalabalık içerisinde yalnız, dokunulmaz bir şekilde seni seviyorum. daha önceleri rize' de ,zonguldak' da, elazığ' da sevdim seni. seni ilk sevmeye başladığım ilk hayal kurmaya başladığım zaman olsa gerek ki sanırım o sıralar bacak kadar bile değildim. hayır hayır 5 aydır falan birlikte değiliz biz. bayaa oldu. ve sevgilim sen güldüğünde şehrim başta olmak üzere sanırım dünyanın birçok yerinde güneş doğmakta. bu birçok yer içerisinde; izmir, adana, sicilya, yunanistan, italya falan var. italya' da özellikle milano. çünkü sen alışveriş yaparken ben kahvemi içip seni izliyorum orda. birkaç ülke daha var da sürpriz olsun. ve yine unutmadan, benim ağzım hala çok bozuk ve sen bunu içten içe seviyorsun biliyorum. sene bilmem kaç.

nasılsın sevgilim? bence iyi olmalısın. az evvel güldün çünkü gülüyorsan ve bu gülme sırasında gözlerin küçülüyorsa ben biliyorum ki sen iyisin ve sen iyiysen ben bu gece rahat uyuyabilirim. bu arada limon ağaçları çok güzel kokar ve evet eğitimli bir köpek almak lazım haklısın isim konusunda yolumuz uzun buluruz elbet bişeyler. saçların ne güzel senin sevgilim, hiç dönme dolaba binmedim ama bir dönme dolabın en tepesinden istanbul' u izlemek gibi saçlarına dokunabilmek. saçlarında bir hayat olması ne güzel sevgilim.

seni seviyorum sevgilim. kısaca ve bütün cümlelere bedel bir şekilde, seni seviyorum.
yine geldim işte..
bu şehirden gideceğim günler yaklaştıkça, hergün karşıma çıkman ne kadar sinirlerimi bozmuştu. özellikle, normalde değil de o "seni görmeyi hiç istemediğim günler"de karşıma çıkman.. sanki bilerek yapıyordun bunu. günlerim yaklaştıkça, sen üzerime üzerime gelmeye başlamıştın. ben seni düşünmemek için çabalarken, yeni hayatıma konsantre olmaya çalışırken, sen her dışarı çıkmamda "işte burdayım yine ve yine tüm gün beni düşünmene neden olacağım" dercesine çıkıyordun karşıma. o sıralar en çok korktuğum şey, gideceğim günün son saatleri seni görmek'ti. ve korktuğum başıma gelmişti..

trafik sıkışıktı, bankaya gidiyordum. arabalar yanımdan yavaşça geçiyolardı. kaldırımdan indim ve yürümeye devam ediyordum. sağa sola çok bakmamam gerektiğini düşünüyordum, ha olur da seni görürsem diye. arabaların arasından karşıya geçtim. yine yürümeye devam ediyordum. kafamı kaldırmadan sola doğru hafifçe çevirdim bakışlarımı.. ve.. o plaka..
yavaşça yukarıya doğru çıkardıkça ben bakışlarımı, araba da bana daha çok yaklaşıyordu. siyah araba..

sen geçerken, ben kazık gibi dikili kalmıştım oraya. kızıyordum içten içe. "neden korktuğum başıma gelir ki her defasında!".
camlar açıktı. yakınımdan da geçmiştin. o an "ya bana bakarsa ve bu şekilde ona baktığımı görürse" diye düşünmedim bile. sadece bakıyordum işte, aptal gibi. sen ise, o zamanlarki halinleydin yine. durgun, donuk bakışlı, gözlerinin maviliği koyulaşmış, o beyaz yüzünde tek bir gölge yok.. tebessüm ifadesi yok..

bu hissi sevmiyorum. beni böyle bilinmezlere doğru sürüklediğinde.

ve işte.. işte sonra sen yoluna devam ettin. bense birkaç saniye daha ardından baktıktan sonra bankaya doğru devam ettim..

birkaç saat sonra da istanbul'a doğru yollara düştüm.. yol boyunca neler düşündüm biliyor musun? bilmezsin ki..

"iyi gidiyor her şey istanbul'da. seni çok nadir düşünüyorum. yani sadece geceleri aklıma geliyorsun. eskisi gibi de istemiyorum. daha mantıklı düşünüyorum. mutluyum işte. takıntılarımdan da kurtulmuş hissediyorum." derken, yine geldim işte buraya.. bu sefer daha uzun bir tatilim var. ama bu sefer, nasıl oldu anlamıyorum, 2 sene boyunca hakkında öğrenemediğim şeyleri 1 gün içinde öğrendim. bir hamleyle farketmeden yakınında oldum. ama ne yapacağımı bilmiyorum. şaşkın şaşkın dolanıyorum. bazen "konuşmalıyım" diyorum. bazen "unut gitsin, zaten yine geri döneceksin istanbul'a.. boşver" diyorum.

ama yüzün bir türlü gözümün önünden gitmiyor. zaten hissini köreltsem de yine yüzünü unutamıyorum. özellikle seni ilk gördüğüm günü.. ve nasıl olur da o gün sadece 1 defa uzaktan göz göze gelmemize rağmen, aradan 1 seneden fazla zaman geçtikten sonraki ilk görüşümde, hiç tereddüt etmeden tanıdım seni? saniyesinde "o" diyiverdim. daha önce kimseyle olmadı böyle bir şey. sadece bir kere uzaktan gördüğüm birini ikincide hiç hatırlamadım ben. özellikle bu ikinci görme, 1 seneden fazla zaman sonra olmuşsa. neden bu kadar yer etti onu da bilmiyorum. ama şuan, şunu biliyorum ki, seni görmek istiyorum. fotoğraflarını değil, seni.. gözlerinin hareketlerini seyretmeyi istiyorum. o ilk günki gibi, gözlerinden bir maviyi gözlerime koymanı istiyorum.

yakın olma, dokunma, sevgilim de olma. ama sev işte beni ne bileyim..

ve neye şaşıyorum biliyor musun? seneler önce sürekli aynı mekanlarda bulunmuş olup da birbirimizi hiç görmememize, farketmemiş olmamıza. sadece bir görüntün var beynimde.. 2004 yılı, o sene yeni açılan bir mekan vardı. oraya gitmiştik arkadaşlarımla. ben kapıdan girdim, sen de merdivenlerden iniyordun. maç sonrasıydı ve sen o 2 numaralı şortunlaydın.
anlamıyorum yani bizim antremanlardan önce hep sizinki olurdu. bazen erken gider, oturup sizi beklerdik. izlerdik de. ama ben o güzelliği neden görmedim? sana dair 2 sene öncesine kadar tek harıladığım o gün merdivenlerden inişindi. adını bile bilmiyordum. hiç de aklıma gelmemiştin. nasıl gelesin ki zaten ben senin farkında bile değildim.

evet, sana dair tek hatıladığım o beynimdeki dumanlara sarılı görüntündü. ta ki 2010'da seni görene kadar.. aslında seni ilk görüşüm değildi o. yani ilk görüşümden sonra 1 yıl hiç görmemiş ve sonra görünce seni tanımış'tan da öteydi bu. ben seni 1 değil, 6 sene sonra görünce farkettim! asıl mevzu bu işte!

ve şuna da şaşıyorum ki o 6 sene sonra (o hiç farketmediğim birini) uzaktan ve yan dönük bir halde birkaç saniye görüp de zank diye beynime bir şeyin oturması? nasıl oluyor bilmiyorum, insan beyni işte tuhaf.. sen o kadar dolan aynı yerlerde, sonra 6 sene geçsin, öylesine bir kafanı çevir bak, birkaç saniye sonra o çenene hakim olama ve aşağı doğru biraaaz sarksın?

anlamıyorum, anlayamıyorum. bir mana yüklemek, yüceltmek de istemiyorum. fakat nasıl oluyor bilmiyorum işte.
şimdi her dışarı çıkmamda seni gördüğüm yerlerden geçiyorum.. ama yoksun.
eğer bir gün olur da bu yazıya denk gelirsen (ki bu çok zor) bu şarkıları dinle benim için..

"..şimdi şehri gezme vakti yalnız başıma.. yalnız başıma.. nolur aynı yerde çıksan karşıma.. çıksan karşıma.."
http://www.youtube.com/wa...6EEC2A99FD&lf=mh_lolz

ve bunu..
http://www.youtube.com/watch?v=n0dXNvYF3jI

kendine yazdırdığın şiirlerden de belki birgün haberdar ederim seni.. hani şöyle sevgiye en muhtaç olduğun anda.. gerçek bir şeylerle karşılaşmak istediğinde..

(yani ben düşmeni mi bekleyeceğim böyle bilmiyorum.. yalnız cesaretim yok şuan..)

yukarlarda bir cümlede "yakın olma, dokunma, sevgilim de olma ama sev beni ne bileyim işte" gibi bir şey söylemiştim ya. ama.. ben.. yani benim merak ettiğim bir şey var. gördüğüm o rüyada sana sarılırkenki içime çektiğim kokun, aynı mı?
haklıydık...
ben, "sen bensin" dediğimde haklıydım.
sen, "işte bu yüzden yapamıyoruz maalesef" dediğinde haklıydın.

haklı olmanın verdiği mutsuzluk tam olarak ne demekmiş anladım.
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum. durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.. sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız. işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık. küsmesi, barışması, ayılması, bayılması.. hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması.*
istemiyor artık canım,sen şimdi, dönmesende olur dünya...
ne yazık değil mi sevgili kocacığım?

ne hayallerle evlendik, mutlu olacaktık sözde, çekik gözlü kepçe kulaklı çocuklarımız olacaktı. lanet olsun insanların gerçek yüzü en çok ayrılık anında çıkıyor ortaya. ben ne kadar dik durmaya çalışsam da hep bel altı vurup geri dönmemi, senin yaptıklarına karşılık vermemi kısacası senin gibi olmamı istiyorsun. ayrılığın bile bir şerefi vardır bence. sense bu şerefi ayaklar altına almak için elinden geleni yapıyorsun. birazcık tanıdığım, aşkıyla kıvrandığım, uğruna hayatı sıfırladığım adam ol şerefinle çık git hayatımdan.
sensiz geçen günlerimin amına koyayım.
beni bırakıp gittiğin o günün de amına koyayım.
seninle geçirdiğimiz günlerin de amına koyayım,
halen aklıma geliyorsun.
Gitmeme yakın yapılır mıydı bu?
Mavimi çalıp saklamak
avutulan hafızama akın gibi yapılır mıydı,
bakışınla yüreğimi dağlamak?

Belleğim zaten vurgun
Yaşarken seni durgun
Son kez o gecede gelip
Bir anda beni soldurdun.

Sanki..
Hayat bitti o geceyle
Tamamlandı sevdalarım
Son vuruş oldu kalbimde
Son bakışla gömdüğünde.

Sanki..
Tanımayan bakışından ibaret oldum sadece.
Tanınmayan ya da hiç dünyaya gelmemiş gibi
Uçup gitti ruhum yabancılığını görmemle

Mavi gözlerden gece aktığında
Yaz gecesi bir bakışla kışa taşındığında
Bir ömrün baharında umutlar alıkonulduğunda
Bir bilinmezlik tüm tanınmışlığı yuttuğunda
Bir görüntü, tüm görüngeyi sattırdığında;
Hayat da durdu, o gece de.
Hayat kaldı o gecede.
Hayat döndü bir geceye
Hayat bitti o geceyle.
Mavileri siyaha çeviren gözlerdeki heceyle
Son vuruş oldu kalbimde,
Beni bilinmezlere doğru
Son bakışla gömdüğünde.
--spoiler--

Sen bana bakma, ben senin baktıgın yerde olurum.

özdemir asaf
--spoiler--
senden nefret ettim bugün..zaten beni çok üzmüş idin ama merak etme şimdi üzülmüyorum sana sen zaten adam değilsin çünkü..bu kadar yalancı ikiyüzlü biri nasıl olurda adam olur?
kaç gündür neredesin?
Bugün doğum günün, sana iyiki doğdun mu demeliyim? Hayır. Çıktığın yere geri dön mü demeliyim, o da olmaz o 1.80 boyunla annene yazık olur. En iyisi varlığını yok saymak. Umarım yanlışlıkla bir rokete biner tesadüfen uzaya fırlatılır ve bir daha geri dönemezsin. Bana olmadı ama belki insanlığa faydan olur, ya da en azından senin sayende bir maymun daha az uzaya fırlatılmış olur, gerçi hala maymunlar uzaya fırlıyor mu onu da bilmiyorum. Her neyse, bu yazıyı sana yazdım.
midemi bulandırıyosun.
inşallah bi yerlerde karşılaşmayız aksi halde çok fena sövüleceksin desem de inanma lan böyle bi ihtimal dahi yok.