bugün

Karanlıkta bir köşede ağlayan, ufak bir çocuk gibi kalsan da bu hayatta, sessiz ve görünmez hiçbirşey için sevinmez.her zaman yanındayım canımın içi ..
Eller okudu.
bir şey söyleseydin de her şey düzelseydi.
Seninle hiç tanışmamış olmayı isterdim. Çünkü tanışmasaydık geceleri dünyada senin gibi biri olduğunu bilmeden uyuyabilirdim.
yeter be.
Sen beni hiç tanımıyorken ben seni hayalimde yaşıyorum.
Anlaşılan yada anlaşılmayan bende sanırım ,eksiğim sadece fark edilmemiş seslerde,güneş gibi gökyüzünün görünmez yüzü ,gelecekteki umutlar ağırlaşan duygular günden güne ilerleyen kopmamış bir fırtına..
Bu şehir bir garip senden ayriyken, her yer kükürt kokuyor, zorlaniyorum nefes alirken. Sonra yumuyorum gozlerimi, birçok şeye göz yumduğumuz gibi yumuyorum. Seni düşünüyorum salacak'dan beykoz'a doğru bir defne kokusu yayılıyor, böyle böyle dindiriyorum özlemimi. Ara sıra sitem dolu şeyler yazıp çiziyorum senden ilham alarak, sonra kıyamıyamayarak sana, yarıda kesiyorum kalemin kağıdın seni incitmesinden korkarak. Ben bu aralar çok sen oldum. Sen de biraz benle dolup taşsan keşke diyorum. Bazı vakitlerde uzun uzun susuyorum, Bıçak açmıyor ağzımı. Sonra bitiyor susmalarım, mırıldanıyorum adını. Tüm susmalarım seninle başlıyor, seninle bitiyor. Yeni yeni yürümeyi öğrenen bebeğin düşme telaşında seviyorum seni. Ve bekliyorum. Yaşlı bir kilise papazinin manastırında ölümü beklediği gibi. geleceğinden emin bekliyorum seni.
Ne zaman bu başlığı görsem aklıma geliyorsun neden bilmiyorum. inan ne yazacagimi da bilmiyorum ama yazmadan gecemiyorum. Sana hiç beddua etmedim etmemde çünkü çok sevdim seni gerçekten çok sevdim canım değersiz kaldı yanında ama senin kadar da kimse üzmedi beni her şeye rağmen çok şey öğrendim senden mesela artık güvenememeyi inanamayı sevememeyi çok güzel öğrettin. Komik olansa ne biliyo musun beni sevdiğini ben gittikten sonra farkettin. Beni sevmekten Korktun ben sadece senden bunu isterken. Keske beni biraz önemseseydin biraz değer verseydin ama olmadı artık hiç bir şeyi değiştiremem aşık olacağım kişiyi seçme hakkım olsaydı seni secmezdim.
ben de özledim. bir yıl boyunca özledim hem de, her gün. odtü ormanının havasını ciğerlerimize çekerken midemize indirdiğimiz krepleri, muazzam bi' uyku sonrası yatakta içilen kahveleri, çayları. fırça atmanı özledim, serseri gibi yatıp her yerimi açtığımda.
vip kahveyi çok özledim. kahve olduğundan değil de birlikte içtiğimizden. ilk zamanlar yatakta üşüyünce seni özledim lanet ederken duvarlara. tavana bakıp haykırırken, elini özledim sırtımda. evet ben de senin gibi o huzuru özledim. yarını düşünmemeyi. ailemi, seninle düşünmek huzurluydu, kahveyi sensiz içmek şuan, keyfi değil. sonra, kırık oklavada birer gözleme kesmeyince, bi' tane daha söyleyip, ikiye bölüp paylaşmayı özledim, yaşam gibi. her yeni sigara paketi açışımda, west ice ile olan ilişkin aklıma geliyo hala,
o jelatini paket bitene kadar orda bırakmanı özledim. her "üzdü" dediğimde "üzdüüüü" diyişini özledim. yanlış anlaşılmaları özledim, özellikle çay içmeyi, yanlış anlamayı özledim. elini burnuma sokmanı özledim. saçma sapan, hareketlerimi videoya çekmeni. tık yapıp burnuma vurmanı bile özledim. kaçmayı özledim bunalınca, odaya kapatmayı kendimizi. buralara yazı yazmayacak kadar huzurlu olmayı özledim, şu yapraklara ihtiyaç olmadığım günleri. solumdaki duvardan sıkıldım ben, sağ üstümde kafamı çarptığım pencereyi özledim. baş ucumuzdaki puzzleları özledim, puzzle yapmaktan usanmayı özledim, isyan edip kendimi koltuğa atmayı.
ah fıstık, yemeklerini çok özledim be. genel olarak, birinin beni gerçekten sevdiğini güvendiğini hissetmeyi özledim, ama o kişinin özellikle sen olmasını. çirkinliğimi özledim kendimi kasmadığım zamanları. seninle içmediğimiz rakıyı, ekmek bandığımız güveci,
dert sandığımız her şeyi ayrı özledim.
bıraksan, en güzel hikayemiz olcaktı belki özlediklerimiz. yarım kaldı, kalsın. ama çok başka hikayeler aldık senin yüzünden hayatımıza, çok başka insanlar. biriktirdiğimiz hikayeler önümüzde birer engel olcak bi' gün. her engelli geçtim, onlar kenarda kalsın aman.
gelsen diyorum, gözümü kapatıyorum. ama gelmezsin biliyorum. sen ömrümün sonuna kadar kaçırabileceğim en büyük gemiydin benim. kaçırdım, buna rağmen bi' ara gemide sandım kendimi. o yüzden el bile sallamadım arkandan. ben de özledim fıstık. ama senin özlediğin şeyler gibi değil. ben onları, kahramanı sensin diye özledim. gel diyesim var, dilim varmıyo. gelmezsin de biliyorum zaten.

belki içki belki değil. ama gel be sevgili. belki sarılsak bile üşürüz, ne bileyim işte şıp diyince eskisi gibi olmaz her şey.
o kadar özledin madem, su çok güzel, dönsene.
özledin mi diye sordular ... adın geldi aklıma yutkunamadım.
Adını yazamıyorum. Söyleyemiyorum. Anlatamıyorum kimseye seni. Anlatmıyorum diye unuttum sanıyorlar içten içe üzülüyorum bir ben bir de allah biliyor .
Kirpiklerini sayacak kadar deliydi bu yürek sana beni unut bunu unutma.
Herkes eski sevgilisine yazmış ben de yazayım bari ne de olsa okumayacak. Hala senin için endişelendiriyorum, seni kiskaniyorum, merak ediyorum, eskisi kadar olmasa da takip ediyorum ama hepsini bırakacağım. Endiselenmeyi birakamam ya neyse. Çünkü öyle biri var ki hayatımda gerçekten çok iyi, duygusal, kırılgan ve bana zaafı olan, onu kırmak istemiyorum. Çünkü ona bakınca kendimi görüyorum. Aynı benim eski durumum onda var. Halbuki o kadar çok dua etmiştim ki kimse benim gibi sevmesin diye ama anlaşılan bu da bir işaret. Dualarım kabul olmuyor anlayacağın. Sanırım onu ne kadar mutlu edersem eski beni mutlu edeceğim. Beni o kadar seviyor ki bazen ona çok üzülüyorum. Ya yanına gittiğimde gozlerine baktigimda beni bu kadar sevme ben senin sevgini hak etmiyorum diyesim geliyor ama yapamıyorum. Bencillik ağır basıyor. Bunları belki sen de hissetmissindir bilmiyorum ama bazen seni aldatiyormusum gibi geliyor. Her şeyden elimi ayağımi çekip onu çok mutlu edeceğim.
bir yanım hala seni düşünüyor diğer yanım sana hala kızgın.
...ve sen aklima geldin.

sustum.
bugün doğum günün.
ve ben ne seni arayabiliyorum ne de görebiliyorum seni.

neyse, nice yıllara.
ilk kez doğum günüm gelsin istemiyorum.gece 12de başlayacagım beklentiye ve bütün gün aynı şeyi bekleyeceğim.
istesen de yanına gelemiyorum.
Tutsam şu karanlığı,
Tutsam da yırtsam.
Ah elim tutuşmasa elini tutsam...
Susmasan konuşsan,
Sesini duysam.
Tutsam güzel yüzünü,
Bağrıma bassam...
parmaklarımdan bu gece neler döküleceğini bilmeden yazıyorum sana.

Telefonda pek anlaşamıyoruz artık ha ?
biliyorum.

Oradan sessiz sessiz okuyup gözlerinin dolduğunu da biliyorum.
ağlamak en çokta sana yakışıyor ama keşke seni üzmemeyi becerebilsem , ağlatmamayı. çünkü o sulu gözler her ne kadar sana yakışıyorsa da gülmekte bir o kadar yakışıyor.

5 dakika önce bana ağlamaklı halde resmini attığında sevindim , çünkü anladım ki hala daha benden çekinmiyorsun.

gerçi bunların pek bir önemi yok , yada henüz ben kavrayamadım.
ama hayatını pişmanlıklar duymadan yaşayan birine bir çok pişmanlık yaşatan da sensin.
küçük bir örnek verecek olursak ,
seni üzdüğüm için
aglattığım için
seni daha fazla sevemediğim için
seninle daha çok vakit geçiremediğim için pişmanım.
en önemlisi de seni sevdiğim için pişmanım hemde bu pişmanlık yenilir yutulur şekilde değil. , çünkü böylesine severken kaybetmek insanın kalbini yerinden söküyor.

keşke vefaya hiç gelmeseydin , hiç karşılaşmasaydık ikimizde birer yabancı olsaydık birbirimize.
yolda gördüğümüzde sadece bakıp geçseydik.

ama bunlar için sanırım çok geç ha ?

hani bana sormuştun '' cumartesi gecesi bizim oradan geçtin mi '' diye.
aslına bakarsan sizin oradan çok fazla geçtim , seni göremeyeceğimi bildiğim halde , yolumu uzattığım halde.
ama insan her zaman tutkularına yenik düştüğü gibi heyecanına ve aşkına da yenik düşüyor.

mesela dün gece saatlerce oturdum , hani sana dedim ya aglamak sana çok yakışıyor diye.

Gözlerim doldu yutkundum sadece yutkuna bildim.
bir hiç uğruna bitti sanırım.

ama en çokta geçirdiğimiz 2 ay boyunca seni öpememek en çokta içime ukte olarak kaldı.
şimdi o güzel hayatında ben yokum , şimdi o güzel hayatında bir daha yanında olamayacağım.

en çokta bunun düşüncesi beni çıldırtıyor.
ama artık bunların hiç birinin önemi yok değil mi ?

ne sen bana güveniyorsun , nede ben sana.
keşkeler sıralamayacağım cümlelerime.

maalesef ki ikimizde farklı hayatlar yaşamak zorunda kalacağız , farklı kişilerle filmler izleyeceğiz , farklı kişilerle gezeceğiz.
ama olur da bir gün ikimizde sevgili yaptığımız da karşılaşırsak düşman gibi değil de pişman gibi bakarsak ?
Bunu düşündün mü ?
beni maruz gör seni daha çok sevemedim.
Seni daha çok sevemedim.

o saat bileğine ağırlık yapmaya başladığında çıkarıp atmanı istiyorum.

uludağ hesap ismimi değiştiriyorum , senin o güzel hayatından istemeyerek de olsa çıkıyorum canım benim.
seni çok seviyorum bir kaç asır boyunca da unutabileceğimi sanmıyorum.

Allah'a emanet ol sevgilim.
kendine iyi bak olur mu ?

Bunu yazan hisleriminde amınakoyayım beyniminde.
senden nefret ediyorum muhaahahahahahahahaha.

(bkz: biraz çirkinleştim dimi)
Seninle bir dakika dünyalara bedel güzel kız ,ağır ağır beklemekteyim içinden gelen şarkıları..
aylar once "ben ayrilmayi beceremem karsi taraf ayrilsin diye beklerim" demistin ya, tebrikler sabrimin sonuna getirdin beni. yolun acik olsun.
Şimdi gelsen yanima bir küçük rakı açsak. Hafif bir meze. Bol sohbet. Bol bol bakışın bol bol gülüşün olsa gecemde. ne guzel olurdu. Öyle açım ki seninle oturup iki cift laf etmeye ya da ne bileyim sussak da olur. Güzel olur hatta. Öyle işte. Şimdi geleceksin sonra yine gideceksin. Elinde olsa hep gideceksin. Tamam bende meraklisi degilim bu ülkenin de sen varken güzel oluyor buralar. Sen gidince çekilmiyor. Bak mevsime. Bizim mevsimimiz olabilirdi bu.
Ne kadar da cazip geliyor sensizliğin dondurucu soğuğunda uykuya dalmak...

Damarlarımda senin hasretini hissetmek.

Hiç dokunamadığım saçlarını, rüzgardan kıskanmak nedir bilir misin?

Tenine nüfuz eden elbiselerini kıskanmak...