bugün

bıktım her zaman aynı tiyatro aynı perde ve aynı senaryo.
salak mıyım bilmiyorum ama figuran olamayacak kadar akıllıyım sanırım. niye bana öyle bakıyorsun ? hiç ruhuyla sevişen insan görmedin mi? görmemiş olmalısın ki böylesine şaşkın ve ürkek bir ifade var yüzün de. korkma bir şey yapmam sana! hem kim kendine zarar verecek kadar piskopatlaşabilir ki bu gezegen de?
ne?
duyamıyorum!!!
çok mu var?
ne o çok olan ?
anladım! piskopatlaşmanın basit olduğundan bahsetmeye çalışıyorsun sen bana. evet! çok basit...
ama asıl olan, piskopatlaştırılmak üzere kurulmuş sistemin üstesinden gelip deliler gibi haykırmak değil mi bu hayata.. Yoksa bende mi bir piskopatım artık. yok canım daha neler. ben sadece manik depresif bir insanım o kadar. an gelir gülerim an gelir ağlarım. hem bundan sanane? ben öyle ya da böyle mutluyum be ruhum, elleşme boşuna. git biraz öte kay fazla yaklaşma yanıma! ne zaman yaptıysan bunu zarar verdin bedenime. ne zaman yapmana izin verdiysem sana ziyan ettim kendime. her nöbet yeni bir korku, her korku yeni bir kuşku her kuşku ise yeni bir kaygıyı gebe bıraktı gelecegime. sen nerdeydin o sıralarda ? gizlenmeyi seçtin! her zaman ki lanetleyip bedenimi siktir olup terketmeyi bildin..
ama bu defa başaramayacaksın bunu. izin vermeyecegim asla buna! çünkü, çünkü yeni dostlarım var. hem de senden daha yakın, daha sıcak ve daha içtenlikle bana yaklaşan. minik misafirlerim onlar benim hayatımın. hem de cok renkliler. her renkten dostlarım var benim. sense silik ve saydam bir hatıra olarak kalacaksın dünüm de. Yeni dostlarımın isimlerini hatırlamakta ve telafuz etmekte biraz zorlansam da ortak bir isim verdim onlara. antidepresan
aslında benden önce de bazı kimseler bu isimle seslenirmiş onlara. her neyse işte ben de böyle çağırıyorum onları. o kadar mutluyum ki onlarla beni hiç yalnız bırakmıyorlar mesela. istediğim vakit onlarla olabilecegimi söylüyorlar bana. onlarla güvende miyim ? güven veriyorlar bana! ama gerçekten ne kadar güvenli dostlara sahibim... bir gün bırakıp giderler mi beni? ya da onlardan ayrılmaya zorlanır mıyım? bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum fakat şu sıralar öyle mutluyum ki, ötesini kurcalama öyle kalsın. bu arada niye hala seninle konusuyorum bilmiyorum. halbuki küsüm ben sana. defol!
şey ya da defolma kal biraz daha. aynısın hiç değişmemişsin hala sus pus karşıma geçip yalnızca söylediklerimi dinliyorsun! sadece konusan benim. sen hiç gıkını çıkarmıyorsun! konuşsana!!! bir şeyler söylemene ihtiyacım var.. bunu yap benim için. ya da bizim için... aslında itiraf etmeliyim ki o renkli bücürük dostlarımdan ben de korkuyorum. biraz garipler sanki. ne zaman mutsuz olsam çıkıyorlar karşıma. karşılıksız mutlu edip gidiyorlar geri. ve bunu öyle çok sık yaşamaya başladım ki biran olsun yanımdan uzaklasmadıklarını hissedebiliyorum. ve hergün biraz daha mutsuz oluyorum sanki.. ama olsun şu anda yalnızca sen varsın yanım da. eski günlerde olduğu gibi. yalnızca sen ve ben.
anne ve babamla kavga ettiğim vakit nasıl da yapmam gerekeni söylerdin bana. aşık olduğum ilk vakit onca uyarına kulak asmayıp seni de kendimi de hüsrana uğrattım. akıl verirdin yol gösterirdin. aynı yaşta olduğumuzu söylerdin de bana inanmazdım. çünkü sen bana göre çok zekiydin... Ama akıl yaşta değil baştadır değil mi? peki senin başın nerde? nicin bu kadar silik duruyorsun karşıdan. seni görebilmem için bu elimdeki otlara ihtiyacım olmamalı aslında. sen hep olmalısın karşımda. daima hissedebilmeyim seni. biran bile ayrılmaksızın sarılmalıyız bir birimize. ısıtmalıyız içimizi. sen hiç konuşmasan da olur ben konusurum ikimizin yerine. ama lütfen orda ol her zaman asla yalnız başıma bırakma beni. hadi gel barışalım artık. fazla değil mi bu küslük ikimize? tamam bendim seni kıran fakat sen de cok bencilce davranmıştın en son bana. belki de bendim bencil olan. bilmiyorum! ama olsun artık barışalım lütfen... hem böylece başka dostlara da gereksinimim kalmaz eminim buna. sen de inan bana incitmeyecegim seni. tek bir sitem dahi etmeyeceğim sana. söz veriyorum bizim için sen bensin bende sen. bitirelim bu küslüğü hadi sen bensin bende sen unutma ruhum ben senim sen de ben...
(bkz: el fatiha)
(bkz: sözlük ile blog u karıştıran user)
(bkz: bunu diyen insan olamaz)
ve akabinde "ey ruuuuh geldiysen üç kere mıncıkla" dedim, istiareye yattım. rüyamda acayip kırmızı noktalı şeyler gördüm, meğer ruhum değişik fantazileri olan bir ruhmuş. sonra kalkınca da "lan ben ne yapıyorum" dedim. siz de yapıp bunu diyebilirsiniz mesela. mesela yani.
(bkz: yardım et ruhum)
(bkz: yardım et bana)
sen bir kölesin evlat.
o monadları yakalarsam skicem.
kendine gel lan! iyi görünmüyorsun hiç!
fatiha okuyanların çok olsun.*
neyin an­lamı var ki zaten demek istiyor canım fakat ruhum bunda ilginç manalar bulacak diye diyemiyorum.

(bkz: öküz altında buzağı aramak)
ruhum, sanırım sen akıl ile kalbimin birleşimisin yani bana göre öylesin. buna göre hep bir yanın ağır basacak, hep bir yanım huzursuz olacak, asla bütün olamayacağım.
belki de akıl ile kalbin(duyguların) birleştiği anlar, olaylar vardır ama ben daha dek gelemedim onlara. sanırım bununla yaşayabilirim, belki de yaşıyorum böyle yaşamayı öğrendim. keşke seni tek rahatsız eden bu olsaydı, insanların ses tonundan ve mimiğinden bile etkilenen sen öyle çok iğnelemeyle ve haksızlıkla karşılaştın ki yoruldun. ruhum yorgunluğunu kendin taşıyamadın ve bedenime yansıdın; yüzümde, hareketlerimde, suskunluğumda ve zaten var olan çekingenliğimde kendini daha da gösterdin. artık neyin var diye soranlara diyemiyorum ki senin çok yorgun ve üzgün olduğunu, ya uykusuzluğa ya da bedeni yorgunluğa veriyorum senin durumunu. tüm istediğin daha az insanının olduğu, kimsenin kimseyi çekiştirmediği, sadece huzurun bulunduğu bir ortam biliyorum ve inan ki bunu sana sağlayamadığımda kendime kızıyorum, elimden geleni yapacağım. zaten bölünmüşlüğünün üstüne bir üzüntü de ben eklememeye çalışacağım.
vazgeç artık. vazgeç ki daha fazla acımasın canımız.
özgürlüğüne düşkün olduğunu biliyorum ama sık dişini bedenimi bırakma yarı yolda.
sorun neydi biliyor musun?
sorunun ne olduğunu bilmiyor olmamızdı ruhum hayır hayır sana kızmıyorum ben sürekli aynı otobüse binmek konusunda ısrarcıysam ve sen bana seslendiğinde çeneni kapatıyorsam kızmaya hakkım yok biliyorum.ancak diyorsun ki hiçbir şey durağan değil sana öyle geliyor peki ya ben neden sürekli aynı evi seyrediyorum neden hep o eve çıkıyorum.yıllar geçiyor gidiyor ilerleyip devam edemeyip oraya neden varıyorum ah ruhum dönüp dolaşıp başa gelmiyor muyuz ve sen neden tepkisizce bunları izliyorsun sana bunları yazıyorum çünkü çok yoruldum ruhum çok.seni susturduğum günleri bilmiyor değilim ancak diyorsun ki bana o ev değişti başka insanlar girdi boyandı bak alt kata bir market açtılar peki ben yani biz değiştik mi?
özlüyorum ruhum elimi tutan ruhları o ruhu özlüyorum.olmuyor ben düşüyorum bırakma beni göz pınarlarım kurumuşken yanımda ol senden tek istediğim ben düşerken uçmamızı sağla cevap vermene gerek yok bana geri dön diye yazmıyorum bunları sana sadece bil olur mu sadece bil...
evlat bitecek bu karmaşıklığımız bir gün. rahat ol.