bugün

18 ekim 2008 tarihinde evden alışveriş için çıkan babanın, eve ölüm haberinin gelmesiyle yıkılan, bir ailenin yaşadıgı dramdır. inanması güç ve bir o kadar acı gerçektir.
(bkz: allah rahmet eylesin)
amcamın ifadesi ile; annen öldüğünde, oturduğun; zaten kırılmış olan sandalyenin koltuklarından sonra arka bölümümünün de kırılmasıdır. yaslanacağın destek alabileceğin bir kimse kalmamıştır artık. ben bilmem amcam bilir. kendim böyle hisseder miyim ondan da emin değilim
yetersizliğin başlangıcıdır. unuttuğunuz, belki de unutmuş gibi yaptığınız anıdır. ayrıca kız çocuklarının babalarının ölmüş olması durumunda yaşayacakları baba sevgisi görememe durumunun insanlar tarafından nasıl duyarsızca yorumlandığını görmek daha da acıdır.

(bkz: baba sevgisi görmemiş kızların sevgi anlayışı/#6141505)

(bkz: baba sevgisi görmemiş kızların sevgi anlayışı/#6141536)
o gittikten sonra evde bir daha doğru dürüst sofra kurulmaz, anneniz "acele acele çorbayı pişirim baban kıyameti koparır" cümlesini bir daha hiç tekrarlamaz, üstünüzü giyinirken bile resmini çevirip "babama ayıp olmasın diye " ruh hastasına bağlarsınız, resmine bakarak uyursunuz, kahkalarla gülerken bile bir anda kendinize " napıyosun sen yaaa" dersiniz, artık hiç bir acı sizin onun kadar kavurmaz zira yanmış odun bir daha yanmaz. eee işte böyledir bu maddeler sıralamakla bitmez sevgili sözlük... insanın ömründen 15 sene alıp götürdüğü tecribeyle sabit bir gerçektir.
yakın bir zamanda babamı kaybettim. çok sevdiği birini kaybeden insanlar, hani hep derler ya ölüm ona hiç yakışmadı derler. ne demek istediklerini hiç anlamazdım. ama artık biliyorum.
insanın yaslanmakta olduğu duvarın yıkılmasıdır.
insanın hayat yörüngesinde ciddi sapmalara neden olabiliyor.
evin direği kırılıyor..
(bkz: özledim babam)
eğer kücüksen geri gelicek gibi hissetmeni, büyüdükçe seni durup durup ağlamanı sağlıyıcak olan durum

(bkz: allah geride kalanlara sabir versin)
bütün hücrelerinin acı çekmesinin nasıl bir şey oldugunu anlamak, bir hafta boyunca durmadan ağlamak, zamanla acıya alışmak, bu dünyada babasız olmanın ne demek olduğunu görmek.
efendim babayı kaybetmek sadece fiziki kaybetmek olarak nitelendiremeyiz. bir insan babasının yaptığı şeyler sonunda da babasını kaybedebilir zihninde. eğer baba 6 sene boyunca hiç çalışmamışsa, kaypaklar derneğinin başkanıysa, öğretmen olan annenin maaşını ve emeklisini çar çur etmişse, üstüne birde moldova uyruklu bir kadına ev açıp o kişiden de 2 tane daha evlat yapmışsa siz babanızı kafanızda öldürüp kaybedebilirsiniz.
eksik kalmaktır.
aradan yıllar geçsede eksikliğini dolduramamaktır. gözlerin hep o şirin devi arar. güvendiğin tek erkek artık yoktur ve sen korkmaya başlarsın.
uyaran yoktur seni evden çıkarken 'aman kızım sakın...' diye. kimse sormasın istersin onu, kimse konuşmasın hakkında. yarımsındır.
ne diplomanı aldığında yanındadır, ne de doğum gününde. hatta lanet edersin doğduğun güne tanrı onu senin doğduğun gün aldı diye...
bir ayrılık, bir ölüm insanı olgunlaştıran en büyük acılardır. allah kimseye göstermesin.
2008 yılının 1 ocak sabahı başıma gelendir. ve bütün 1 ocaklar benim içimi acıtacak. ben de ölene kadar. yılbaşında ne yapıyorsun sorusu en kötü sorulardan birisi benim için artık, o günden beri. yemin ederim ki bir tek gece yok ki, başımı yastığa koyduğumda hatırlamayayım. o buz gibi kara toprağa nasıl koyduk seni babam * *.
boğazda kilitlenen bir yutkunuş, gözde hapsolan şelale gibi gözyaşlarıdır. ömür boyu sizinledir. acısı azalmaz, acısına alışılınır.
ölümün ne demek olduğunu ne anlama geldiğini sadece çok sevdiğiniz birini kaybettiğinizde anlıyormuşsunuz meğer. ayrılık ölüm gibi derler ya.. hiçte öyle olmadığını anlarsınız mesela.

ama baba'nın ölümü, taşıması en güç acılardan biri benim için.

ormanda bir ağaç olduğunuzu düşünün. her ağacın rüzgara, fırtınaya karşı direnip kafa tutabileceği kökleri vardır. ama sizin yoktur. babasızlık böyle birşey işte.
hele de siz küçükken ölmüşse katlanılamazdır.
(bkz: gelen vurur gelen vurur)
--spoiler--
yüzün sabunluyken gözlerini açmaya benzer babaların ölmesi. ben açtım... kör oldum...
--spoiler--
(bkz: babanın birgün öleceğini bilerek yaşamak)
ölünce için yanar. sonra sesini gülüşünü unuttuğunu farkedince daha bi için yanar.
kahramanın ölmesidir.

(bkz: her baba çocuğunun kahramanıdır)
cebindeki üç kuruşu okula gidesin diye sana verdiği günler hatırına gelir de oturup ağlarsın sadece.
6 sene oldu koskocaman adam oldum, kendim de baba oldum ama biliyorum ki 70 yaşına gelsem de senin babalığını özleyeceğim, Allah sana rahmet etsin, günahlarını affetsin babacığım.
aniden olan bir olay ise, hakkını helal et diyemediyseniz, son sözü o gün vize'niz var ve ben iyiyim sen sınavına git dediyse de, üzerinden 7 ay geçmesine rağmen o günü unutamadığınız dünyada tadılmaması gereken en boktan, karmaşık, içinden çıkılayamayacak durum.
roberto benigni'nin yazdığı yönettiği ve oynadığı 'life is beautiful' filminin son sahnelerine yakın bölümünde ölüme giden babanın ölmeden önce çocuğuna yaptığı şakasıyla insan yüreğine verdiği acı his.