bugün

bir de babanın sevgilisinin anlaşıldığı anlar vardır ki hiç yaşanmak istenmez.
üniversite okumak için ülke dışına gidileceği zaman anne çılgın gibi ağlamaktadır ama babada hiç bir tepki yoktur. kıl olmuşsunuzdur. fakat aradan geçen zamanlarda stresten bacağında çıkan çıbanların haberini aldığınızda içinizde böyle bir yanma olur. gözleriniz dolar. işte o zaman anlarsınız.
askere gittiğinizde ve askerden döndüğünüzde hüngür hüngür ağlaması.
*gurur duyduğu zamanlarda "aslanım" diye kucakladığı an...
*kızdığında, senin hatandan kendisine pay çıkarıp, "eşşooleşşek" demek suretiyle hem sana, hem kendine sövdüğü an...
*en sıkıcı olduğunu düşündüğün ama aslında en çok seni düşündüğü; nasihat verdiği an...
*şakalaşırken, babanla şakalaştığını unutup yaşıtın gibi davrandıktan sonra, kendine gelip "ayıp mı ettim acaba?" diye düşünürken senin yüzüne hala muzur muzur baktığı an...
*arkadaşlarıyla tanıştırırken, beni gösterip "benim birader..." diye tanıştırdığı an...
*ne yapıp edip, gerçekten istediğiniz en abzürd şeyi bir yolla temin edebilen tek insan olduğunu farkettiğiniz an...
*ertesi sabah, çok erken saatlerde kalkıp işe yetişmem gerektiğinde, bütün gece uyumayıp, sabah beni uyandırıp "kahvaltı hazır, ben biraz kestiricem" dediği an...
*lise sınavlarına gireceğim gün, işi gücü bırakıp, sabaha karşı 350 km. yolu katedip "sınava bensiz mi gideceksin?" diyerek bam telime koparırcasına vurduğu an...
*hayatımın en değerli anlarında, ne zaman göz teması kurmak istesem, gözleriyle "burdayım..." diye bağırdığı anlar...
*5 yaşındayken de 20 yaşındayken de, hiç değişmeyecek "babam tanıdığım en güçlü adam!" gerçeğini tekrar idrak ettiğim an...
*annemi hala çok sevdiğini fark ettiğim zamanlarda dolaylı olarak bizi de sevdiğini farkettiğim an...
*20 yaşına gelmeme rağmen evde kaldığım akşamlarda hala gece 3-4 kere kalkıp üstümü örttüğünü farkettiğim an...
*
o sevgiye layıksanız tadından yenmeyecek anlardır.
şiddetli bir yağmur sonrası evimizin hemen yanındaki derenin taşması ve selden evimizin yıkılması neticesinde olayı duyup apar topar işinden çıkıp, evimizi görüp, gözlerinden damlayan iki damla yaş ile birlikte sezsizce ''çocuklarım'' diye başını öne eğmesi.
babanın öldüğü andır.

bir film şeridi gibi geçer gözünüzün önünden; babanızla yaptıklarınız. öpmek, koklamak, sarılmak için artık çok geçtir belki ama babanın sevgisi işte tam bu anda bi daha; hem de yüreğe saplanan bıçak misali keskin bir biçimde anlaşılır.
ense köküne tatlı sert inen tokatımsı oksamamı desem bilmiyorum olması muhtemel durumlar.
Baba ben bu akşam geç gelicem dediğinde, gelince uyandır ben geldim baba dediğini duymak istediğini söyleyince doluyor insanın gözleri.
(bkz: s kim böyle aşkın ızdırabını)
arabayı pert ettikten sonraki ilk dakikalardır, çok değil dün gece bu saatlerde bu sevgi doyasıya yaşanmıştır.
gecenin bir yarısı 'babaaaa, bana tost yapar mısın?' şeklinde şımarıklık yapan hatunun yaklaşık 10 dakika sonra kucağında mükemmel bir tost ve sıcacık bir çay bulması sonrası fazlasıyla anlaşılır.
kendimi bildim bileli ilk çocuğu ve erkek olmamdan dolayı, olduğumdan 5-6yaş daha olgun hareketlerde bulunmamı bekleyen babamın anasınıfı dönemimde bileğimi kırdığımda, narkozun etkisiyle yavaş yavaş kendimden geçerken baş ucumda elimi tutan gözleri nemli hali.
o yaşlarda narkozun etkisiyle kendimden geçerken söylediğim "baba seni iki tane görüyorum" lafını her hatırladığında hayran hayran bana baktığı an.
2 yıldır viyanada olmam hasebiyle uzun zamandır ilk defa msnde yüzümü gördüğünde uzun müddet bişey diyemeden, nemli gözlerle dudağı bükük ekrandaki görüntüme baktığı an...
onsuz geçen hergün...
kucukken zirt pirt hasta olan, ic organlari disari firlayacak gibi oksuren*, ustelik ustu ortuk uyumayi bile beceremeyen kocakafali, toraman oglunu, her defasinda koynuna alip sabaha kadar isitmasi ve sabaha iyilesmis olarak uyandirmasidir.
gidilmek istenen derbi maçına maddi krizden dolayı evin mali işlerinden sorumlu annenin bu kararı veto etmesine rağmen ertesi gün babanın bilet parasını göndermesi hem de kapalıdan izleyecek kadar. *
bana ne zaman 'eşşoğlueşek' dese sevgisini daha iyi anlıyorum.***
baba oldukten sonra ki herhangi bir gun, saat, dakika, saniye...
evlendiğin gün sen evden çıkıp giderken.
cebindeki son parayı düşünmeden okul gezisi için çocuğuna verdiği andır.

(bkz: ben bunu yaşadım)
bir gece yarısı aniden fenalaşmanız, ölüme yürüdüğünüz hissetmeniz, yanınızda oluşu,elinizi hiç bırakmaması, çırpınışı, 1.60 boyu 70 kilosuyla 1.76 90 kiloluk bünyeyi sırtına alışı, gözleri dolu dolu size bakması, beraber ağlayışınız ve sizi hastaneye yetiştirmesi. akabinde uyuşturucuların bünyeyi kendine getirmesi ve babanızla alkol muhabbeti yapışınız, sabaha kadar başınızda beklemesi.
ucuz atlatılan trafik kazasının ardından gidilen hastanede, hemşirenin seruma bağlı iğneyi bir türlü damarınıza oturtamayaşı karşısında can acısından iç çeke çeke ağlarken karşındaki o çok güçlü babanın da çenesinin titrediği, gizli kapaklı göz yaşını sildiğini gördüğünüz andır.
kanepede uzanıp çok tatlı bir uykuya dalındığı vakit, 2,5 yaşındaki oğlunuzun annesi mutfakta iken gelip sizden su istemesi ve akabinde kalkıp onun elinden tutup mutfakta suyunu içirmektir. * *
hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide, yoğum bakımda nefes almak için mücadele ederken, narkoz etkisiyle sadece sizin adınızı söylediği andır. o an da anlarsınız ki hayatınızdaki bu insan sizi kendinden daha çok seviyordur.
evin babası şehir dışında çalışmaktadır, pikacu ve bir ablası vardır evde ve pikacu 3 yaşında, baba eve gelir ama gidicidir.
pikacunun ablası çok sevinir, babasının kucağından inmez, öpüşürler, koklaşırlar.
pikacu bir köşede oturur, bilmez etmez bu adamı, korkar ve annesine:
-anne bu adam kim der?
herkesin tadı kaçar.
işte benim babam böyledir, hayatımın her anı babamı sevdiğim andır, onun sevgisini hissettiğim andır.
sırf çocukları daha iyi bir geleceğe sahip olsunlar diye bunu bile yapabilmiştir.
kendi çocuğuna bile yabancı göstermiştir kendini.*