bugün

Yarım kalan hikayelerin tamamlanamamasıdır aslında aşk acısı dediğimiz şey. Yaşanması mümkünken yaşayamadığınız mutluluklardır. Eğer yaşanıp da bitmiş olsaydı bu kadar acıtmayacaktı...

O kişiyi unutamama nedeniniz aslında onun eşsiz ya da size çok uygun olması değildir. Sizin ona biçtiğiniz değer ve kafanızda yarattığınız kurgudur. Zamanla o kadar büyür ki içinizde, aslında o kişinin kendisine değil de yarattığınız hayale aşık olduğunuz gerçeğiyle yüzyüze kalırsınız bir gün.

O yüzdendir ki eski aşkımızla seneler sonra bir yerlerde karşılaştığımızda, aslında o kişi olmadığının farkına varırız. Büyük bir balon patlar hem zihnimizde hem de kalbimizde.
sevdiğim insan ölmüş gibi, o'nu seven bende ölmüş gibiyim
aynı gözler, aynı dudaklar
kalplerimiz farklı ama
geçmişteki haline bile hasret değilim artık, bende değiştim çünkü
tarih tekrar eder demiştin, ediyormuş sende değiştin
seni özleme fırsatı bile vermedin bana
odanda otururken gözünün önünde canlanma fırsatı bile,
o kadar kötü bir şey yapmamıştım ben
neden arıyordun aynı zamanda bırakadamıyordun
şuan tek üzüldüğüm, senin yüzünden yapamayıp pişman olduğum şeyler
boşa gittiğini düşündüğüm vaktim
beraber dinleyip kirlettiğimiz şarkılar.
Mideme ve kalbime vuran acı.Her ne kadar karşımdaki insan inanmasa da.Çok da önemli değil.Bazen bir şeyler elinizde olmuyor.Yine de acı çekmek hissiyatla güzel.Bir ay boyunca işime odaklanamadım.Kulaklarım duymadı.Bedenimle ruhum yer değiştirdi.Bambaşka bir insan oldum.Değer miydi ona değil ama sevgi için evet derdim.
Sadece aşık olunan kişiyi elde edememe veya onu unutamamak ile açıklanabilecek kadar basit bir şey değildir.

Bundan çok daha fazlasıdır. Birisini özlemek veya unutamamak sürecin başında olur ve er ya da geç kaybolur. insana asıl koyan, asıl zaman alan mesele, güven duygusu.

insanlığa karşı güvenini yitirirsin. Gelecek planlarını beraber kurduğun, canından çok sevdiğin, seni en iyi anlaması gereken insan bile beni yarı yolda bırakıyorsa bu hayatta hangi duygu gerçek diye sorguluyorsun. O insan bile bunu yapmışsa kime, nasıl güvenebilirsin ki ?

işte bunu hazmedemiyorsun. Kalbinin orta yerinden kırılıp paramparça olmasını, bu şekilde yüz üstü bırakılmayı kabullenemiyorsun. inancın, güvenin sarsılıyor insanlara karşı.

Eğer biraz da çok düşünen, fazla merhametli bir yapınız varsa gün boyu bunları düşünüp duruyorsunuz. işte aşk acısı bu.
Ergen tribidir.

Seven adam gider çatır çatır alır istediğini, he hak Etmediyse sevgisini tek kalem de silinir.

Aşk acısı da ne la?
Her gece onu düşünmekten uyuyamama durumu, bu acıdan sayılıyorsa evet.

Aşk acısı çekiyorum.
Oyle bir sey yoktur. Insanların kendi kendine eziyetidir.
Dört senelik ilişkim bitmişti. Atlatmak bir yıldan fazla sürdü. O apayrı bir hikaye.. Bir kere daha denedim. Yine olmadı. Her şeyimi verdim. Mutlu olsun diye her şeyi yaptım. Olmadı.. Kuzumun bana bıraktığı miras dedim. ANlamlar yükledim. Duygusuz bir adammış.. Acı çekiyorum. Kuzumun ölümünün acısını, aşk acısını, yalnızlığı.. Her şeyi bir arada yaşıyorum. Oyalanmaya çalışıyorum. Çalışıyorum her şeyi yapıyorum. Hepsi yerli yerinde.
hayattaki en büyük mutluluklardan. aşk beslediğim bir insana ulaşamamak müthiş bir haz ulaşabilmek mutlu eder elbette ama ulaşamamakda bir o kadar güzel. hayır anormalde değilim. değer verdiğin bir insan yüzünden acı çekmek güzel diyorum. zor ama güzel enteresan bir lezzeti var.
Hani bir yara alırsın vücudunda, orada derin bir kesik olur. Sonra O yara kabuk bağlar, acısı diner. Ama o iz kalır. Her gördüğünde aklına gelir. Benim de kalbimde derin bir kesik var işte...
öyle bir şey ki aşkla ilgili olmasa da duyulan herhangi duygusalımsı müzikte ağlanır. ben annem instagramda gezerken bir arkadaşının paylaştığı ilahiyi duyup ağlamıştım hüngür hüngür.
Aşkın bize verdiği acılar hâlâ insan olduğumuzu hatırlatarak mutlu ediyor bizi. icabında değmeyecek biri için acı çekecek kadar yürekli olduğumuzu düşünüp kendimizle gizli gizli gurur duyuyoruz.

(bkz: Tuna kiremitçi)
çekme o gariyin amuha goyım çekme.
yıllarca kendime ve mutluluğuma dair ne varsa tüketmesine izin verecek kadar çektiğimdir. eskiden bu acımla ve birini yıllarca gerçekten sevmiş olmamla gurur duyardım. şimdilerde bu acıyı dozunda yaşayıp zamanı geldiğinde kaldırıp kenara koyabilseydim en azından birkaç yılımı kurtarır normal bir hayat - o normal hayat neyse artık- yaşardım diyorum.
bir ara çektiğimi sanıyordum. meğerse safra kesemde taş varmış. düşününce Şarlo gibi insanım
Bir zamanlar canımı yakan ve hayatımı cekilmez hale getiren acı. Kendimi kitaba verdim. Okumasaydım çıldırırdım. Hayatımın aşkı A.'yla tanıştım. Şimdi onunla çok mutluyum.
Hiç geçmeyeceğini keşke bilsen...
boş beleş acı. geçiyor arkadaşlar başkasıyla sevişince, dram yapmaya gerek yok.
Geçer zamanla yapmak gereken o düşünce döngüsünü kırmak.

Acı ama bil ki karşı taraf seni donunda sallamıyor hem de hiç bunu bil sonra emeklerine üzül bu aşamayı geçince siktiret verdiğin emekleri sen doğru olanı yaptın. Şimdi kendini de onu da affet herkes kendi değer yargılarına göre hareket etti. Sorunlar belki çözülebilirdi ama çözülmedi işte. Kabul et ve devam et bil ki güzel şeyler olacak inan umut et ve yaşa.
Güzeldir. insana yaşadığını hissettirir. Düşünsenize birini sevebilmişsiniz ve hâlâ seviyorsunuz. Enfess.
O da sevse güzel olur tabiî ama işte hepsini bize vermiyorlar çok lükse kaçıyormuş.
Acı verse de yaşamak zorundasınız. istediğiniz kadar bir şey hissetmiyorum deyin en azından birkaç gün içinizdeki kurt sizi kemirir. Fazla ilişki yaşamanın tek iyi yanı her ayrılmada daha duygusuz olmanız. Farklı açıdan bakarsanız bu yararlı aslında.
aşk acısını her yetişkin insan bilir zaten (bkz: her kalpte bir mezarlık vardır).
bünyeyi fiziksel darbe almışcasına yakan bir acıdır. aklınızı kaçırdığınızı düşünürsünüz, özlem duyarak yapılmaması gerekenleri yaparsınız. dişiniz ağrır kafanızı kesseler rahatlayacaksınız ya, biri kalbinizi söksün istersiniz buna maruz kalırken.

her acı gibi zamanla etkisini yitirir korkmayın. taze olunca oluk oluk kan akar yaranızdan, zonklar, bütün canınız parmağınızın ucundadır sanki. hemen bir parça bez parçası bulup üstünü kapatmaya çalışırsınız ama o ufacık kesik sanki şah damarınız kesilmiş gibi durmadan kanar ve o bez parçasını ıpıslak hale getirir, fayda etmez o anlık. zaman lazımdır kanın pıhtılaşması için. başka materyallerle akan kanı durdurmak geçici bir çaredir. bezi çekince yine kanar.

zaman çaredir derler ama işin aslı tam olarak öyle değil, alışkanlıklarınız vardır. her gün konuşup, görüşüyordunuz. her sabah artık anlamını da yitirse günaydın mesajları atıyordunuz. akşamları uyumadan önce en son onun sesini duyup uykuya dalıyordunuz belki. bir sabah uyanınca o "alışkanlık yeaa her sabah günaydın mesajı atmak" düşünceleriniz size sağlam bir kroşe yerleştirir. "ne kadar anlamlıymış ulan bir mesaj" deyip bombok uyanırsınız sabaha. her gün görüşmekten sıkılmışsınızdır, o günden sonra bir daha görüşmezsiniz ya bir aparkat yersiniz o an çenenizin altına. gece olur, uykunuz gelir ama ses seda yoktur, telefon çalmaz, mesaj gelmez. sessizlik çığlık atar kulaklarınızda o an. zaman geçtikçe ince ince işler içinize artık ilişkinizdeki bu basit görünümlü alışkanlıkların bir daha olmayacağı. onu anladığınız anlarda çektiğiniz acıdır bu "aşk acısı". ama zaman çare olmaya başlamıştır artık. önce böyle sarsıcı darbeler gelir, ağlamalar, uykusuz geceler, berbat uyanışlar, darbe yemiş gibi ağrıyan kaslarınız size "dönmeyecek, ikna ol buna dolstum" der.

ilaçlara ilk başladığınız an bünyenize ağır gelir de darmadağın hissedersiniz ya aynı böyledir iyileşme süreci. zamanla hatıralarınız teker teker hatırlayarak silinmeye başlar. onun sesini işittiğinizi sanıp arkanıza baktıkça o olmadığını anladığınız an, kokusunu yanınızdan geçen birinde duyarak, arkadan ona benzettiklerinize bakarak, rüyalarınızda yeniden beraber olduğunuzu görerek unutturur zaman. acıtır, yakar, delirtir. kolay mı senelerce beraber olup da bir anda çekip gittiğinde unutmak.

zaman umudunuzu parçalayarak unutturur. ondan umudunuzu kesmeniz için zamana ihtiyacınız bu yüzden vardır. yaşanan anıları parçalamak için, umudunuzu yitirmeniz için gerekli olacak ne varsa zamanla olacaktır bu yüzden.
"Çekilir mi" derler. Bilmem çekilir mi?
temel nedeni cinselliğin baskılanmasıdır. baskılanan cinsellik çarpıtılarak( yüceltilerek) aşırı duygusallık altında kendini dışavurur. bu abartı öylesine büyür ki kişi bunu dış dünyada asla elde edemez. sonrasında dışta bir doyuma ulaşamayan insan bu olayın yarattığı yoksunluk karşısında hüzne boğulur. aşkın acıya karşılık geldiği bilindiği halde insanın yine de bundan kaçamamasının nedeni aslında aşkın saplantılı bir hastalık olduğunun göstergesidir.
güncel Önemli Başlıklar