bugün

-binbir türlü yemeğin sıralandığı,aç olmayan insanı bile kendine çeken yemek alanlarıdır.
-ayrı ayrı bölümlerde çorbalar,ara menüler,ara menüler,tatlılar,tuzlular,soğuk ve sıcak içecekler,beyaz ve kırmızı et çeşitleri,deniz ürünleri bulunur.
-açık büfeyi kullanma alışkanlıkları farklı olan 2 tip insan grubu vardır.
1:yemek için yaşayanlar
-açık büfe bu insanların kontrol sistemini al aşağı eder ve kişi gözüne hoş gelen her şeyi aç olsun,olmasın tepeleme bir tabağa doldurur.
-aynı tabağa doldurulmuş tatlılar,tuzlular birbirine girer.
-yeterince zekiyse her farklı besin grubunu farklı bir tabağa doldurur.
-yemekleri seçince kişi hala ısrarla büfeye bakar ve "keşke şundan da alsaydım" der ama daha fazla açgözlü gözükmemek için masasına oturur.
-sonra yemeğini yemeğe koyulur ama aklı hep açık büfededir.
-bir zaman sonra tıkanır ve tabaklarının hala dolu olduğunu görmezden gelerek masadan kalkar.
-büfeye son bir kez iç çekerek bakar ve gider.
2:yaşamak için yiyenler
-açık büfeyi sadece yiyecekleri kadar yemek alma amaçlı kullanan kişilerdir.
-gayet sorunsuz bir şekilde yemeklerini alırlar,masalarına geçerler,yemeklerini yerler ve kalkarlar.
"seç,beğen,al" mantığının yemeklere işlemiş versiyonudur.
hızlı ve çok yemek yerine tadı çıkartılarak yavaş ve az ama uzun süreli yenmelidir bu büfe çeşitinde.
binbir çeşit yemeğe aldanıp hepsinden bolca alarak yemeklerin elde patlamasına yol açan büfedir. tabak tabak yemek geri götürülmeyeceğine göre bitirilmeye gayret gösterilir. hem mide fazla dolar, hem de yediklerinden bir şey anlaşılmaz. ihtiyaç duyulan kadar alındığında ise şahanedir açık büfe.
insanın ben bunların hepsinden yerim mantığıyla gittiği fakat biraz yedikten sonra tıkanılan, a dan z ye yemek çeşitlerinin bulunduğu büfe.
Davetlilerin veya müşterilerin önceden hazırlanmış büfedeki yiyecek ve içeceklerden dilediklerini, istedikleri miktarda alabildikleri düzenleme biçimi...
kısa sürede obez olmak için bulunmaz fırsat yaratıcısı.
müşterilerin gözünü doyurmaya odaklı bir uygulamadır. lakin aç gözlü insanların tabaklarına yiyeceğinden fazla yemek alarak yemek israfına yol açarlar.
türklerin ve rusların bol olduğu bi oteldeyseniz eğer dakikalarca sıra beklemenize sebep olan hede.
bi tabak yetmez en az 3 tabak tepeleme doldurulur. tatlılarda seçim yapılmaz hepsinin tadına bakılır. et veya döner varsa bağırsakları bozana kadar yenir. "param boşa gitmesin, yediklerim kar kalsın" mantığının kırbaçlanmasına sebep olur.
sanki her sabah mısır gevreği ve sütle kahvaltı yapılıyomuş gibi, otelde kaldığın süre boyunca illaki her sabah corn flakes yenir. salatanın tadına bile bakılmaz. çünkü ucuzdur ve gereksiz yere midede yer kaplar. amaç en pahalılarıyla mideyi doldurmaktır. ama malesef yediklerini götüremezsin evine, bırakıcağın yer yine aynı otelin tuvaletidir nihayetinde.
kilo kilo yiyeceklerin her gün çöpe atılmasına sebep olan şımarıklığı teşvik edici sistem.
dünyadaki açlığın çözümlerinden biridir. açık büfe uygulaması nedeniyle meydana gelen gıda israfını dahi önleyerek açlık sorununu çözebiliriz.
tarihteki ilk açık büfe 1946 yılında las vegas ta el ranccho kumarhanesi tarafından uygulanmıştır. amaç kumarhaneye gelen müşterileri çok cazip yemek fiyatları ve sınırsız menü ile kumarhanede tutmak.
tüm dünyaya ve otellere yayılan açık büfe uygulaması insanlığın lanetli icatlarından biri olarak tarihin sayfalarına not düşülmüştür. kültürümüzün yokolması ardından, gelecek nesiller bizi ve kültürümüzü bu salakça tüketim çılgınlığımızla hatırlayacaklar. çünkü onlara sömürülmüş ve heba edilmiş bir çöplüğü miras olarak bırakacağız.
israfın bir diğer adıdır.
antalyada bir yaz boyu yenmeyen açık büfe yemeklerle afrikada bir ülke doyar en az bir sene.
demokrasi bilincinin gelişmesine en büyük katkı sahibi uygulamadır.

önce, her şey beleş, mantığıyla hayvan gibi doldurursun tabağı. ondan biraz bundan biraz... sonra büyük bir kısmını tabakta bırakmak zorunda kalırsın. bir süre sonra tabanındaki yiyecek miktarı azalmaya başlar. ve zamanla gereken kadar almayı öğrenirsin.

demokrasi de böyledir. önce bir sürü saçmalık olur. eğer bu saçmalıklarla bir süre tahammül edilirse olmadı gerekene doğru bir yönelim olmaya başlayacaktır. ancak bizim gibi sabırsız toplumlar, bu saçmalama sürecine tahammül edemez ve buna sebep olanı eleştirir de eleştirir. sonra da totalitarizme biat eder.
trt haber'de ara ara denk geldiğim, sokakta insanların içinde yemek yapılan mini yemek programı. mini diyorum çünkü sıkmadan kısacık bir süre içinde gerçekleşiyor her şey. ve yapılan yemekler de uzak olduğumuz, yapamayacağımız şeyler değil. dışarıda, açık havada yapılıyor olmasından mütevellit bazı sıradışılıklar da olmuyor değil. iskender et ya da tavukla değil de alabalıkla yapılıyor ve yoğurt yerine beşamel sos kullanılıyor. aynı şekilde daha önceki bir programda da tantuni için alabalık kullanılmışlığı vardır, bu programda.
Sözlük kızlarının klavye fantezisi mantığı gibidir. Her karakterle sürtüşebilir.
görsel
Tanrı askına. Yeyin için benim ülkemde. Bal seker olsun.

Emme iskandinavya'da bir yana balık, bir yana çorba, bir yana et. Bre git gel sonra ye.

Böyle yapacaksaniz yeyip gelin.
çoğu kişinin yiyebileceğin fazla aldığı, göz doyumu sağlayan uygulama.
pişmanlıktır.
görsel

Bazıları için farklı anlam taşır.
orospu evladı gibi her şeyden çifter çifter aldığım için gözüm doydu öylece masayı izliyorum şu an.
yasaklanması gereken hepsini yemeniz zaten mümkün değil biyolojinize aykırı.
Cem Yılmaz'ın deyişiyle Yayla Çorbası'nı içerken Revani'yi kestiğiniz servis şeklidir.
görsel