bugün

attila ilhan'ın elde var hüzün şiir kitabının ikinci bölümü ve aynı adlı şiir serisi. tıpkı yasak sevişmek'teki biraz paris ve böyle bir sevmek'teki jilet yiyen kız şiirleri gibi cinsel çelişkileri ve cinselliği konu almaktadır. bölüm iki seri halinde düzenlenmiştir. ilk seride dört şiir bulunmaktafır. rast zenci peşrevi adını taşıyan bu serideki şiirlerin her biri farklı bir isim almıştır. ayıp resimler adını taşıyan seri ise, birbirinden rakamlarca ayrılmış altı şiirden oluşmaktadır.

ilk şiirde kazığa çakılmış çıplak bir kadını görürüz. kazığa çakılı duruşta bile cinsellik vardır. burada tarihte kadınlara yapılan zulme ve kadınların cinsel meta gibi görülmelerine atıfta bulunulduğunu söylemek mümkündür. çünkü ateş ve kazık tarihi olanı akla getirir. yalnız kadının da cinselliği tüm bedeni ile yaşaması, işkence ile yani sadomazoşist tavır ile zevkin birleşimini hatırlatmaktadır. zaten attila ilhan'ın bu bölümdeki bütün şiirlerinde bu tavır dikkati çekmektedir.

ikinci şiirde erotik bir ilişki anlatılmaktadır. önce bir mekan dekoru, sonra bu mekanın içerisinde bir kadın, kadının pençesindeki oğlan çocuğu ve kadının zevk dünyası ile karşılaşmaktayız. bu şiir de cinsel ilişkilerde yaş farklılıklarının getirdiği çelişkiyi işlemektedir. ilişkiden zevk alan oğlan çocuğu değil kadındır. on üç yaşlarındaki erkek çocukla, kırkına yakın kadın arasındaki ilişkiyi şair bir bakıma tenkit etmektedir.

attila ilhan, gerek ayıp resimler'de gerekse jilet yiyen kız'da; dikkatini toplumsal olanadan ayırarak, ferdin iç dünyasına yöneltmiştir. bu da şairin erotik olanı yansıtmasına zemin hazırlamıştır. bu arada şairin cinsel çelişkiler üzerinde önemle durduğunu da belirtmeliyiz. attila ilhan, insanın toplum tarafından görüldüğü kadarıyla kalmadığını, iç dünyasıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği kanaatindedir. bu iç dünyada, şairin ifadesiyle 'bireysel diyalektik''te cinsellik ve cinsel çelişkiler oldukça önemli yer tutmaktadır. *

elde var hüzün'ün ikinci bölümü ayıp resimler'in girişinde baki'den şu mısralar bulunur;

''can lâ'lin eyler ârzû yâr içmek ister kânımı
yâ rab ne vâdidir bu kim can teşne canan teşnedir''

ayıp resimler

''ders-i aşkın müşkilin yahya nice halleylesin
söyleyenler kendini bilmez bilenler söylemez''
şeyhülislâm yahya

1.
ateşten köpekler yalıyor
sütlü meme uçlarını
zebaniler kazımış cehennem yalazı saçlarını
azrail gelir
nefes nefese teslim alır elbet
yanardağ ağzı cinselliğinden
kazığa çakılmış kadını

2.
camların ardında çınar
camlardan yemyeşil yığılan güneş ışığı
acı sarı bir arı vızıldar
vurup kendini o duvardan bu duvara

kadının bütün gözleri ışık bulaşığı
erimiş gümüş mü dökülmüş
öyle parıltılı ve yoğun
tırnaklarının yaldızı güneşi yansıtıyor
parmaklarını kımıldattıkça
sanki alüminyum

kadının pençelerinde oğlan çocuğu
on üç yaşlarında ancak
sarışın akça pakça
soyulmuş muz dersiniz
kokulu ve yumuşak
kadının altın dişleri her yanına batıyor
her değdiği yeri yakarak soluğu
dilinden kulak içlerine
ışık zerrecikleri bırakarak

kadın iri çekme burunlu
kırkına yakın
çıplak
ışık sızıyor hücrelerinden ter yerine
körpe erkekliğini kapmış oğlanın
- kendini tutmasa -
koparıp yutacak

3.
zümrüt bir oğlan singapur gözlü
gözkapakları yorgun
kirpiklerinin ağırlığından
kaşları kıl incesi kalem eğrisidir
vampir alı sürmüş dudağına
sesi umutsuzluğunun
dargın sesidir

aynasından kopabildiği saat
erkek girer yatağına
kadın uyur fakat

bir aygır yaratır sevdiği kadından
memelerinin arası kıvırcık tüylü
kasları düğüm düğüm halat
bir pipo yakmış ağzına
köpek dişleriyle gülümser
ay ışığı yansır dazlak kafasından

4.
tuhaf şey
memeleriyle solur
bin kocalı kadın
memeleriyle koklar
bulur avını
ateş kusar böğürtlen uçlarından
alevden birer portakal
içlerinde dönüp duran
sanki arı oğuludur
iki salkım bal ve süt
buğulu uğultuludur
damarları mayi ve kalın
gizlice ağuludur

geceleri
ağır bir hırka gibi
yatağında bırakır uykuyu
kumsalda sevişmeye gider
bin kocalı kadın
dişiliği sarmal bir kuyu
bir canavarın ağzı obur
erkek yutar aralıksız
işitilmemiş doyduğu
çıra gibi yağlı ve sert
çıra gibi sarışın
bir yiğit
fena kıvırcık altın yüzüklü
lacivert üzerine iki it
bir kopuk kara ama yağız
kara bir yılandan farksız
aklı kıt
erkekliği cömert

daha bir sürü herif girer çıkar
kaygan küçüklü büyüklü
genizlerinde köpek hırıltıları
salyaları yapışkan
bıyıkları köpüklü

tenhada
ıslık yalnızı bir kadındır
erkek eli değmemiştir
ömründe eline

5.
epeyce yaşlı
hantalca biraz
kapılardan sığmaz
erkek güzeli kadın
omuzları geniştir bilekleri kalın
gülmesi ısırmayı andırıyor
ensesi tıraşlı
külrengi saçlarını 'erkek' kestirmiştir
sık sık
arkaya tarıyor

balkonda rakı sofrası her akşam
eski hovardalar gibi 'ahkâmla' içer
'felekten kâm alıyor'
radyoda hüzzam faslı
çamlıca'da mehtap
tamam
arasıra çok fena dalıyor
cıgara paketinin arkasına hesap
aybaşında emlak vergisi
hisar'daki arsaya ne verirler
bekir'e yaş günü hediyesi
bakkalla hesap
beşer biner

kıvırcık
gece mavisi kirpikler
bunlar göz müdür göl yansıması mı
kadın güzeli erkek
gizli aynalarda kaşlarını alıyor
her defasında incelterek
bulutlarda kaçıcı bir ışık mıdır
şüpheli bir erkekliğe karışması mı
tehlikeli bir kadınlığın
zehirli bir sarmaşık mıdır
yaprakları nemli
salyası yapışkan
bir türlü tutamadığın

erkek güzeli kadın
kadın güzeli erkek
dibinde fosforlu bir karanlığın
sabahlara kadar boğuluyorlar
nefes nefese sevişerek

6.
loş aynalarda durur
koyu kızıl izleri dudaklarının
aynaları doldurur
kurt gibi uluyan diri göğüsleri
girip aynalara dişlerini boynuna saplar
aynalarda çoğalan
o gözleri kanlı kırmızı
yeşil kirpikli kadın