bugün

bir yusuf atılgan romanı. kitap sürekli olarak bir arayış içinde yaşayan, tek düzelikten nefret eden, herşeye karşı; ama bütün bu karşı duruşlarının da farkında olan aylak adam c'yi anlatıyor. yazar kitapta bilinç akışı tekniğini şaşırtıcı derecede iyi kullanıyor. okuyucu kitabın başında c'nin hayatına eğlenceli bir oyunmuş gibi bakarken, c'nin hayatını şekillendiren şeylerin onun ruhunda nasıl travmalara neden olduğunu görerek şaşırıyor.

yazar kitabın kurgusunu yaparken freudyen bir bakış açısıyla bakmış. c'nin mavi gözlü kadınlardan hoşlanması, bıyık takıntısı, kulağını kaşımak tiki ve bacak korkusu konusundaki yaklaşımı hep freud'u hatırlatıyor. kitabın en çok hoşuma giden tarafı ise ravel'in bolero'sundaki gibi yavaş ve tatlı bir havada başlayıp okudukça daha etkileyici ve sarcısı bir görünüme bürünmesiydi. ayrıca yusuf atılgan öyle bir karakter yaratmış ki, çoğu zaman okurken roman kahramanı c ile birlikte düşünmeye başlıyor ve garip bir şekilde bu sıradışı karakteri seviyorsunuz
(bkz: holden caulfield)
oğuz atay'ın meşhur "tutunamayanlar"ına giriş niteliğinde bir başyapıt.
bu kitap, canlıymış gibi soluk alır kitaplığınızda. Nefesini hiç kımıldamasa bile ensenizde hissettiriverir. Elinize aldığınızda göz kamaştıran bir ışık huzmesinin içinden C.'nin çıkıvereceğini ve vücut bulacağını zannettirir. Öyle bir vücut bulma ki, elbet elinde bir şişe şarabı da olacak C.'nin. Serecek gazete kağıdını masaya; sonra portakalı, elmayı soyacak. Siz onu seyrederken belki konuşur, gevezelik eder sıradanlığın boktanlığı üzerine; belki ağzından tek kelime çıkmaz. Gözleri anlatır herşeyi. şişenin dibini görmek de isteyebilir o an; elini şişeye uzattığı anda çıkıp gitmek de. Ne yaparsa yapsın kalbinizin daimi mukimidir C, eski bir dost gibi. Siz onu ne kadar görmezden gelseniz de o bir şekilde varlığını duyurur.
eli paketlilere olan bir isyandır bu kitap, tüm sıradan insanlara olan öfkedir: çünkü c. olanla yetinerek, aramadan, düşünmeden yaşanılsın diye yaratılmış bir dünyada yalnızdı.
--spoiler--
biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınızdır. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok. neden ben de sizin gibi olamıyorum? bir ben miyim düşünen? bir ben miyim yalnız?
--spoiler--
yusuf atılgan' ın harika kitabı. her okunuşta daha çok sevilen kitap. c.,tespitleri ve arayışlarının öyküsü.
kanımca yusuf atılgan'ın en güzel kitabıdır. yusuf atılgan zaten iki eşsiz kitabını bırakıp erken yaşta aramızdan ayrılmıştır, o kadar iyi bir kitaptır ki arkadaşlar arasında birader aylak adamcı mısın? anayurt otelci misin? sorusunu sordurur. kitap yapı kredi yayınlarından çıkmıştır.

diğeri için (bkz: anayurt oteli)
Yusuf Atılgan'ın muhteşem eseri. insanın kitapta kendinden bir şeyler bulması daha da sevilesi yapıyor kitabı. Hem ne demişler, Selim ileri'den önce Aylak Adam vardı.

http://betusens.blogspot....010/08/aylak-adamdan.html
selim ışık ve turgut özbenden önce varolan.
--spoiler--
işte yirmibirinciyüzyıl bu!: asfalta kusmak!
--spoiler--
sizi alıp yirminci yüzyılın ortasına götüren, geri getirmesini de hiç istemeyeceğiniz bir roman. bittikten sonra balayından dönen çift mutsuzluğunu tadıyor insan.
--spoiler--
dünyada gereğinden çok kadın vardı; ama yalnız bir teki yoktu.
--spoiler--
herşeye karşı olan zihinlerdeki normlara ''karşı'' yaşam sürdüren, salt sevgiyi arayıp her seferinde buldum diyerek zaman geçtikçe özünü kaybeden sevgilerde 'onu(B.'yi)' arayan C.'yi anlatan yusuf atılganın romanı.
"sustu. konuşmak luzumsuzdu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu anlamazlardı."
yusuf atılgan'ın c.olmak isteten, her kelimesini tekrarlatan, kitabı okuyunca aslında ben de c. yim yok ya c olmak zor iş dedirten 2 muhteşem kitabından ilki. bir de karaköy'de o kahvehaneyi aratan... belki de c. b.'dir olamaz mı? olabilir. yani bence. a.
"insanlarda anlamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba? futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu.'ya ötekiler? binlerce gazete satılıyor bu şehirde. örneğin şu yaşlı adam! yoksa fatih'te iki ev yandı başlığını görüp, iyi benim orda evim yok, diye düşünebilmek rahatlığı için mi okur? bir adam karısını öldürdü. iyi etmiş, kimbilir ne namuzsuzdu. çin'de isyan. beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. bize dokunmasınlar da!... bu biz dediği daha çok ben değli miydi? ben, benim, bana, beni!...'"
bulantı ile üst üste okunması gereken, türk edebiyatındaki en iyi roman.
sözlükte nickim için yardımcı olmuş kitaptır.
(bkz: aylak madam)
b.'nin ne kadar her kadından birazcık alıntı olduğunu görseniz de iş sahnede oynamaya gelince, psikolojik bunalımı sizi sizden alır götürür. bir gece okunacak kadar da nefes kesicidir ve tam orta yerinde okuyanı çaresiz, aç bırakıp hüngür hüngür ağlatır..
--spoiler--
aylak olmak için de çalışılmaz ki.
--spoiler--
-Nasıl kolayca söyleyiveriyordu bunu. Sevmek!
Kelimelere herkes kendine göre bir anlam,bir değer veriyor galiba.
Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
-Evlenmek!
Can sıkıcı dairelerden birinde,tanımadığımız bir adamın bizi birleştirmek görevine boyun eğmek...

-Yoksuldan çalıp tanrıya verdi!
-Tanrıya değil,bilirsin.Hem ben çalmadım.
-Ama verdiğin çalınmış paraydı.
-Ne yapsın insan,kaldırıp denize mi atsın kendini?Bu dünyada onun başka türlüsü yok!
-Var! Alın terinin kazandığı...
-Sus! Onları da bilirim.
Çalamadıkları,kolayını bilmedikleri için terlerler...

-Eve gelirken on paket sigarayla bir deste kibrit aldı.
Odasının ışığını yaktı.
Elindekileri karyolanın altına, boş bavula koydu.
Çevresine bakındı,yoktu.Oturma odasını da aradı.Orada da yoktu.
Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu.
Kadınlar da böyleydi.Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama,yalnız bir teki yoktu...

Bir Yusuf Atılgan şaheseri. Beklentilerin,tutunamayanların romanı.
O günden sonra bir 'B'nin varlığı sarar,kemirir içinizi.
Hiç olmadık kişilere yüklersiniz bu sıfatı, hiç olmadık beklentiler taşırsınız,
ve hiç olmadık kırılmalar yaşama ihtimaliniz bir hayli yüksektir.
halen üzerinde çalışmakta olduğum lisans tezimin konusu olan roman.esasında yusuf atılgan romancılığı ve romanlarındaki tematik kurgu ve yapı üzerinde çalışıyorum.halen bitirmediğim tezimde bu eser için tasarladığım başlık:nevrotik bohemizmin romanı.türk edebiyatının en özel ve özerk karakterlerinden biri olan c. yi anlama ve çözümleme süreci komplike olmasına rağmen keyif verici.
9 ekim 1989'dan beri bizi yalnız bırakan yusuf etılgan'ın en güzel romanlarıondan bir tanesi.
"kulağını kaşıdı" ibaresinin altında bir şeyler yattığını hep bildiğim hatta hangi cümleden sonra gelmiş diye dikkat ettiğim bir türlü anlamadığım sonra karşıma çıkınca tüylerimi diken diken eden kitap... sonuna gelene dek anarşist, rahat bir hayat okuyorsunuz güz olunca nedenlerini...
Depresyon öncesinde okunmaması gereken roman. Kitabı okuma zevkini daha uzun yaşayabilmek için bir sonraki kısmını en merak ettiğim zamanlarda bırakıyordum. Şahsımda sultanahmet durağından nişantaşı'nda inmek niyetiyle maçka tramvayına binmiş, dışarıya baktığı anda ne sevdiği kadını, ne de eski bir tanıdığı görmemiş olmasına rağmen yarı yolda inmiş bir eski istanbul beyefendisi olma özlemi yaratmıştır. bazen insanı bi yangın kulesi de çağırır.

--spoiler--
sultanahmet durağından, nişantaşı’nda inmek niyetiyle maçka tramvayına binmiş bir adam, dışarıya baktığı camdan ne sevdiği kadını, ne de bir tanıdığını gördüğü halde yarı yolda neden iner? bazen insanı bir yangın kulesi de çağırır...
--spoiler--

Not: yaşam durumunuza göre Manik depresyon ve bipolar bozukluk tetikleyici etkisi vardır.