bugün

türk basınının usta kalemi cüneyt arcayürek'in detay yayıncılıktan yayımlanan kitabı.

özellikle demokrat parti döneminde büyük baskılar görmüş, hapislere atılmış muhalif bir gazetecinin okunması kolay, faydalı kitabı.
cevabı "aptallıgımız sayesinde" olması gereken soru cumlesi.
Özellikle AKP dönemi için şunları söyleyebiliriz:

Hikaye Ergenekon ve “EVET ama yetmez” referandumlarıyla TSK, laikler ve Yüksek Yargı’nın düzenleyici-denetleyici-frenleyici etkisinin bertaraf edilmesiyle başlar. Fed ve ardından AMB’nın benimsediği QE politikası sayesinde, global para arzı burnumuzdan taşmakta, TUIK’in bol keseden revizyonları sayesinde hormonlu büyüme artık rakamlara sığmamaktadır. Arap Baharı ile bölge rejimleri domino taşı gibi devrilirken Türkiye bölgenin güven ve huzur vahası olarak öne çıkar.

AKP tüm başarıları kendine mal eder. Ona destek veren seçmen de bu ülkenin gerçek efendisidir. Cumhuriyet bir reklam arası, bir parantezdir. AKP ve seçmeni başarılarının büyük oranda şansa bağlı olduğunu kabul etmez, çünkü içine kapalı ve şüpheci-kadercidir, Aydınlanma Devrimini tamamen inkar etmiştir. Dünya tecrübesi yoktur, erdemin olmazsa-olmazı özeleştiri ve tevazudan arındırılmıştır.

Şimdi bu başarıları mitolojiye döküp, kolektif bilinçte nesilden nesle aktaracak bir efsane gerekir. Bunun da adı bulunur: “Yerli ve milli Türkiye”. Globalleşmenin göbeğinde yaşayıp, ondan beslenen bir millet için bu safsatayı benimsemek nasıl bu kadar kolay olur? Cevabını verdim, özeleştiri ve tevazu olmayınca, kendi yalanlarına kapılmak çok kolaydır.

Bernanke’nin “taper” kelimesini kullanmasıyla global konjonktür aleyhimize değişmeye başlar, AKP’yi iktidara taşıyan ana unsurlardan biri olan fetö Cemaati kancıklık yapar. Ardından Kürtleri Barış Süreciyle asimile etme projesi sandık aritmetiğinin azizliğine uğrar. AKP’yi sırtında taşıyan ABD ve AB’ye “artık size ihtiyacımız yok, güle güle” denir. Bir ayda Şam’ın büyük camisinde namaz kılma hayali ömür tüketen, daha yıllarca bitmeyecek kanlı bir bataklığa döner, istemeden o girdabın göbeğinde buluruz kendimizi.

Erdem ve tevazu sahibi birey, hele Aydınlanma geleneğine vakıfsa, işler ters gittiğinde önce “BEN neyi yanlış yaptım?” diye sorar. Ama, yok AKP ve seçmeni hiç bir şeyi yanlış yapamaz. Demek ki? işler ters gidiyorsa, milli ve yerli Türkiye mucizesini hazmedemeyen Haçlı-Zionist ittifakının komplosu olmalıdır başımıza gelen.

Ve bir sabah uyandığında dolar/TL 4.70, şirketlerin havlu atmış, bankacılık sistemin tıkanmış, dünyada tek dostun kalmamış (pardon, Maduro var), anketlerde rakiplerin sana fark atmış bulursun kendini. Kefaret ödeme zamanıdır. Ya faiz artırıp tükürdüğünü yalarsın, ya da öyle bir kur dayağı yersin ki, Arjantin bile ağlar haline...
Gerizekalı orospu çocuklarına akp dönemine ilişkin olarak diye başlık atarak anlatılmaya çalışılan ama öküzlerin hala götünden okuduğu için anlayamadığı soru. Yavşak oğlu yavşak sen de 90 ları anlat madem laçka götünü tutan mı var. Bosna markını da hayatında ilk defa duydun kabul et sallama çay tadındakı itoğluit. Zaten orda belirtilmiş akp seçmeninin aptallığı, hiç de şaşırtmıyorsun.
Hala sadece döviz korelasyonu var diyen yalama olmuş cıvataların zevahiri kurtarmaya çalıştığı soru. Allahın embesili entry'i okusa orada şunu yazdığını görecek: Fedin ve AMB'nin politikaları yüzünden döviz kulaklardan fışkırdı AKP ise bunu kendisine mal etti diye. Stabilse bu sebeple stabil okuduğunu yorumlamaktan aciz kımıl zararlısı.

Japon yenini örnek vermiş bi de mal. Lan Japonya'nın dış ticaret fazlasından haberin var mı? Adamların ihracatı ne kadar kaç tane dünya markası haberin var mı Hollanda menşeili büyükbaş? Adamların parası leş olsa nolur. Bugün dünyada en ufak bir sarsıntı olduğunda yatırımcılar akın akın güvenli liman olarak Japon yenine hücum ediyorlar. Peki bunların karşısında Bosna hersek kim? Tunus kim? Suriye kim? Suriye karşısında bile değersiz lan paramız. Azıcık şerefin olsa utanırsın da biz buralara nasıl geldik diye düşünürsün ama pardon düşünme toynaklılara özgü bir özellik değil.

Al bak "döviz" dışında sorunu olmayan Türkiye'nin karnesine birkaç küçük örnek. Şaşı şaşı değil de gözlerini düzelterek bak:

https://www.siyasetcafe.c...kacinci-sirada-30352h.htm
http://www.idemahaber.com...asinda-turkiye-42-sirada/
https://www.sozcu.com.tr/...sinde-157-sirada-2369853/
http://amfiweb.net/turkiy...ralamalarinda-ne-durumda/

Daha sayayım mı? Dünyanın en yüksek faiz veren 4. ülkesi Türkiye. Herkesin enflasyonumuz artsa diye ağladığı bir ortamda resmi (yalan) enflasyon %12, sokaktaki enflasyon en az %25. Cari açığın GSYH'Ye oranı %6.8. Daha ister misin? Yetmez ama evet mi?

işinize gelmeyince Ötötörküün Ökmöğünü Yömöyün dersin ama senin o dübürünü yalayıp durduğun parti işine gelince oy almak için Atatürkçü kesilir ama karaktersizliğinden ağzını açıp da onlara tek laf edemezsin.

Yargıda laiklikten (zaten yargı deyince götüne elektrik verilmiş şempanze gibi zıplamışsın yarası olan gocunur hesabı), yurtta sulh cihanda sulh, devletçilik ve Atatürk'ün zamanının ilerisinde öngörüp anlatmaya çalıştığı bir yığın ilkeyi çiğnersen bugün anca tek diyebileceğin senin gibi din bezirganlanlarının dedelerini astı demek olur.
(bkz: cebren ve hile ile)
açık ve seçik olarak 2. dünya savaşı sonrası alınan dış yardımlar başlangıç olmuştur.