bugün

otogarları mahveden, insanların işlerinin, zamanlarının ağzına sıçan rezalettir asker uğurlamaları.

bu işi doğru düzgün yapanlara bir şey demiyorum. 2-3 sene önce biz de garajdan davulla, zurnayla asker uğurladık. ama ülkemin geneli bu işi yaparken çevresindekileri hiç düşünmüyor.

6 eylül 2011, salı akşamı. saat 22.00'da esenler otogar'dan çıkacak metro turizmin denizli arabasına bilet aldık. alibeyköy'den bineceğiz araca, bilete göre 22.15'te. ama bir şey var tabii: asker uğurlasının ne tür bir rezalet yaratabileceğinin en büyük öreği.

alibeyköy'de nerden baksan 7-8 tane asker uğurlaması var. saat 22.15'te anons geliyor "asker uğurlamaları nedeniyle otobüsler 30-45 dakika arasında gecikmeli gelecektir. diye. yersen tabii. saat gece yarısını buldu, ben ve yanımdaki ablam çıldırma noktasındayız artık. sırf otogarda oturduğum sandalyeyi başkası almasın diye kalkıp yazıhaneye gidip kavga çıkarmıyorum. arka arkaya havai fişekler, zaten her yerde bir davul sesi, ben sürekli küfrediyorum metro turizm'e. benimle aynı otobüsü bekleyen biri yanaşıyor yanıma, otobüsün geldiğini ama kapıdan giremediğini söylüyor. "sürse ya kalabalığın üzerine" diyorum ama ne kadar yanıldığımı birazdan anlayacağım.

işkence gibi iki saatin sonunda 00.30'da araba perona yanaşıyor. oturduğumuz sandalyelerden otobüse kadar gitmek apayrı bir işkence kalabalık yüzünden. insanlar cidden hiç umursamıyor başasının işini, halaylarını, havaya atığ tutmalarını hiç sallamıyorlar. zaten bu yüzden her arabanın yolcusu birleşe birleşe çük kadar otogar'da 2000 kişi falan var ya.

neyse arabya biniyoruz, son yolcuyla birlikte şoför'ün talimatı geliyor: kapat şu kapıyı hemen gidelim. kapı kapanıyor ama otobüs gene çıkamıyor, çünkü insanlar çekilmiyor aracın önünden. üzerlerine de süremiyor şoför korkudan çünkü b saygısız, karaktersiz töreni düzenleyenler bir değil iki değil, nerden baksan 50-60 kişiler. üzerlerinde silah, bıçak falan da olduğu belli, şoförün de ödü kopuyor doğal olarak. o anda şöföre ya da metro turizm'e ettiğim küfürleri geri alıyorum.

garajdan çıktığımızda olayın ne boyutta olduğunu anlıyorum. metro başta olmak üzere 6-7 otobüs firmasından nereden baksan 150 otobüs garajın kapısında kuyruk durumda. elbette arada servisler ve sivil arabalar da var. 150 araba nedir yahu? her arabaya ortalama 10 kişi binecek alibeyköy'den desen 1500 kişi eder. bunun aynısını anadolu yakası'dak samandıra tesisinde de yaşadım. hadi orada sadece metro'nun garajı var, üzerine 500 kişi koy. 2000 kişinin mağduriyeti eder bu, artısı var eksiği yok.

bu nasıl bir vurdumduymazlıktır? bu nasıl bir terbiyesizliktir? tesislerde gördüğüm kavgaları bile yazmadım ki bu da asker uğurlayan ailelerin çıkardığı rezaletler içinde. istanbul'dan çıkışımız 3 saatin üzerinde sarkma yaşadı şu rezalet asker uğurlamaları nedeniyle. normalde en geç dokuzda varacağımız denizli'ye saat 12.30 civarında varabildik. ablamın o günkü vardiyası akşam değil de öğlen olsaydı bir de neler yaşayacaktık acaba? o geç kalan otobüsler içinde vardı mutlaka çarşamba sabahı işi olanlar, onlar neler yaşadı daha düşünmesi bile hoş değil.

askere, silah altına gitmek zaten zor bir şey olsa gerek. insanlar neden bir de tam gidecekleri gece arkasından bir ton küfür yiyip, beddua alacakları bir şeyler yapmaları tuhaf. tuhaf olduğumuzu bliyordum millet olarak da düşüncesiz olduğumuzu da o gece anladım.

edit: yok la eksileyenlere yorum yapmayacağım, öylesine ekledim.
Askerlikten sogutan gereksiz ve bilincsiz isler
dün gece istanbul'da denk geldiğim ve gece 12'deki otobüsümün 1 çeyrekte kalkmasına neden olan saçma olay. tamam, kutlarsın atarsın genci havalara problem yok; ama o alibeyköy'deki otobüs garajlarına giden yolların halini görmeniz lazımdı. hadi zar zor servisle girdik garaja ama ya ordaki asker uğurlamaya gelen tipler? kesinlikle ziyan gençlik ne demek dün gece bunu gözlerimle gördüm. boş beleş ve tesadüfen doğup mecburen yaşayan ne kadar tip varsa arkadaşını uğurlamaya gelmiş, etrafa sataşarak "makara" yaptığını zannetmekte ve olabildiğince rahatsızlık vermekteydiler. yanında erkek olan hatunlara sarkmaktan tutun da; bağırarak küfür etmeye, insanların dik dik suratına bakmaya ve "bişey dese de kavga çıkartsam"cı tavırla davranmaya arkadaşları gidene kadar devam etti gençlerimiz. birine birşey desen cevabını 27 kişiden alacağın için sesini çıkartmayıp mecburen izlemek zorunda kalıyosun ya muhabbeti, ona çok sinir oldum. sen nasıl olur da kendinden yaşca büyük adama "dayı iyi yolculuklar, rahat dur otobüste haaa kehkehkehkeh" diyerek sataşabilirsin ki? bu nasıl bir uğurlama biçimidir? yahut bu hakkı sana kim veriyor? bu şekilde uzar gider bu liste. velhâsıl, dün gece orda otobüs beklerken ben kendi adıma orda olan tiplerden utanç duydum, çünkü yaktıkları oksijen bile zarardır o adamların.
istanbul - Esenler otagarinda olduğu zaman festival havasında geçen olay.
açık formülü şu şekilde olan rezilliktir:
doyasıya kornaya basma rezilliği + her türlü kural ihlalini yapma rezilliği + her türlü kendisinin ve başkalarının hayatını riske atma rezilliği + meçhule giden birini bayrama gider gibi uğurlama tuhaflığı
türk erkeklerinin "erkekliği vurgulama" sevdasından kaynaklanan rezilliktir. hani "erkek adam" diye başlayan cümlelerin sahibi, sünnet düğünü gibi bi' saçmalığın başrolü erkeklere ait. ne kadar bağırır, ses çıkarırsanız o kadar erkek olursunuz. yersen.
korna gürültüsü ve en büyük asker bizim asker oooo diye bağırıp çağırma eklenince rezillik iki katına çıkıyor.. sokakta yapılan kürt düğünü kadar berbat ve rahatsız edici..
askere giderken davullarla kutlamak yapmak, fakat askere gidince dönmek için gün saymak gibi bir çelişki başlı başına bir rezilliktir.
uğurlamada hüzün vardır,
ayrılık vardır.
yine de severim uğurlamayı.
kavuşmanın yeniden muştusudur uğurlamak.
su dökerim ardından, gidenin.
su önemlidir. su gibi git, su gibi gel.
özlem dolar daha el sallamadan.
otobüsün, trenin sesi duyulmadan.
otomobil aynı hissi yaratmıyor nedense. belki uçak da.
ama otobüs, hele tren tam mizansen ayrılık, uğurlama üzerine.
çok ayrıldım, çok el salladım.
sanılır ki, uğurlayan el sallar.
belki,
ama ben hep gizliden el sallamıştım geride bıraktıklarıma.
vuslat kolları açar.
kucaklar özleneni.
sarılırsın, sanki susamış.
eskiden de davullar çalardı,
gümbür uğurlamalar.
anneler mendil ucu,
gizlenmiş göz yaşı.
baba hep çekiniktir,
içi ağlar belki, ama dik bakar.
evlat baba ocağından asker ocağına.
aklına gelir sıkıntılar, yabancılıklar.
hissettirmez, dik.
ritüel gizlidir.
bazı kına yakar oğlunun saçlarına,
ana kuzusudur o daha.
kuzucuk mahzunlaşır kınalı.
şimdi her şey çıplak.
havaya atıp tutmalar.
en büyük çığlıkları.
ayrılık ayrılıktan kopar yabancılaşır.
kornalar, sağır kulaklar.
sanki gidene değil başka hedeflerde bağırışlar.
çocuk artık ne kuzu ne anasının oğlu.
şaşkın ama.
gürültüyü ardında bıraktığında
ağlar mutlaka.
eski ayrılık başlamıştır yalnızlıkta.
eskiden yavukluya eli çenede, ille de saat görülecek resimler yollanırdı.
şimdi boynunda fişeklik, gözleri kısık.
ne haller yarattık.
düşündükçe ürperiyor içim,
üşüyorum korkularda gidenler oğlum olmasa da.
ne diyeyim, allah nazardan saklasın.
başka?
(iki oğlumu da aynı korkularla uğurlamıştım askere, meçhul yalnızlığa, şimdi sağ. her hakka yürüyene rahmet, yakınlarına sabır)
gerizekalılıktan başka bir şey değildir.
mevcut durumda, tek gidişlik bilet olma olasılığı yüksek bir yolculuktur askerlik. evladını türlü zorluklarla askerlik yaşına kadar getirmiş anne-baba için her türlü uğurlama mübahtır, haktır. evet, abartılıdır. ama kimse onlara kızamaz. kızanların ise; (bkz: amlarına koyayım ben onların çok ayıp ediyorlar)
Bu türk milleti davul zurnayla gider askere, ölüme güle oynaya, çünkü bilir ölürse şehit, kalırsa gazi.
Seviyoruz sizleri, Allah a emanet olun.
güzelim incirli/bursa semtimizi 3 gündür gürültüleriyle mahveden uğurlamadır. kesinlikle karşı değilimdir, ama saat gece üçte de insanda sabır kalmıyor.
bazı durumlarda boku çıkartılan uygulama. gece yarılarına kadar mahalle aralarında korna çalma, trafik kurallarını hiçe sayma vs. vs. bunların e-5 i trafiğe kapatanlarını bile gördüm ki evlerden ırak.

not: genelde kullandıkları araba tüplü şahindir.
Ankara otogarında bu rezilliği görene kadar sadece konvoylarla insanları rahatsız ediyorlar sanırdım. Orada onca insanın, bayanlar dahil o kadar erkeğin içinden sıkışa sıkışa geçişini görünce bu rezilliği tam anlamıyla kavradım. görgüsüz, kro, abazan, kadınlara laf atan yüzlerce gerizekalı. biri çıkıp bir şey demeye kalksa mümkün değil o derece kalabalık zaten adım atmaya yer yok. Ağzımı bozmak istemiyorum ama o piçlerden vatana gelecek fayda gelmesin.
krallar gibi uğurlanır, havalara atılır, uğruna şarkılar söylenir. sonra yolcu edilir.

eee sonra? sonrasını ben söyleyeyim; alırsın eline paspası doğru tuvalete mıntıkaya. nerde kaldı o dünkü artist kral?

ben nerden mi biliyorum? bir zamanlar çavuştum da ondan. çok yaptırdık haliyle.
seyahat yapılacak otobüsün rotarlı kalkışına sebeptir.
hele bir de uğurlamadan bir gün önce,şahin marka arabayla (üstünde envai çeşit kamyon arkası yazısı tarzı yazılar yazan)şehir dolaştırmazlar mı zıpkın delikanlılarımız,müstakbel askerimizi..
egedeki bir kasabadan "istiklal marşı" eşliğinde kalkarsınız, yolculuk ankara'ya olunca varışınız "benim elvan dalton"la son bulur. benim oldu.
berbattır. göt oğlanları o şahinlerle meydanda arabayı bağırttırıp, silah sıkıyorlarlar bir de birisine isabet atsa ne olacak lan !!. allahın cahilleri.