bugün

yanma, sanma ve son olarak da kanma demek istediğim arkadaş..
her çeşidi bulunan şeydir. bir insanın çevresini saran o kadar çok arkadaş türü vardır ki insan her geçen gün çevresinde yeni bir tür farkedebilir.
şahsımdan subjektif örnek: "bu dünyada bir solcu, bir de rockçı s.kmeden ölmicem" cümlesini sarfedilen yüzeysel milli görüş taraftarı arkadaş.
yönetmenliğini yılmaz güney'in yatığı 1974 yapımı film.

stv de salih abinin yaptığı özüne dön evladım çağrısını bu filmde azem(yılmaz güney) arkadaşı cemil'e (Kerim Afşar) yapıyor. imana gel demiyor da bu kokuşmuş,yozlaşmış hayattan kurtul diyor. çok bariz bir "yozlaşmışlık" eleştirisi yapılıyor filmde. modernleşme adına, açık fikirli olmak adına yapılan hareketlerin, özünde su götürmez bir yozlaşmışlık olduğunu vurguluyor azem abi.

örneğin cemil karısını öpen arkadaşına gülüyor. karısı güzel olan karımı öpebilir sonra bende onun karısını öperim diyor. azem e ters geliyor bu elbette. çekiyor cemili bi kenera: ''senin tutum ve davranışların, aile ilişkilerin hiç iyi değil. biz arkadaşsak açık konuşmak zorundayız. arkadaşların bu işe medeni olmak diyor sense açık fikirli olmak diyorsun bence dejenere olmaktır bu tavrın adı, yozlaşmaktır... ''

azem le cemil üniversiteden arkadaştır. cemil hırslı çocukmuş köşeyi dönmüş bi şekilde. azem ise hala devlette çalışmaktadır ve bir emekçidir o. bir yaz cemilin yanına yazlığa gelen azem onun pisliklerle dolu, çürümüş hayatını değiştirmeye çalışır. cemilin karısı onu aldatmakta, zengin arkadaşları türkiye'nin hiç bir sorunu olmadığını sanmaktadırlar. ayrıca da azemin civardaki işçilerle içli dışlı olmasına da fena bozulmaktadırlar.
bu zengin ve duyarsız patronlar bir yemekte şöyle buyururlar:
''türkiye bu gün dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline gelmiştir. bir tane yoksul köylü gösteremezsiniz. yolsuz okulsuz sağlık ocaksız köy kalmamıştır. işçilerde her gün zam zam diye gırtlağımıza dayanıyorlar. ne yapacaklar bu kadar parayı bilmem''

filmde cıvık, iğrenti kaltak karı gülüşünü tüm zengin hatunlar yapıyorlar. kulaklarını tırmalıyor insanın. acayip can sıkıcı zoraki ve sürekli cırtlak gülüşler... hatta sinirlerim o kadar bozuldu ki bende gülmeye başladım bir yerden sonra.

zengin vatandaşlarda acayip bir godoşluk, toplumsal ve kültürel konulara duyarsızlık var.

mazur görüyorum zira filmin yapıldığı dönemde malatyadan, kayseriden, konyadan çıkan muhafazakar orta sınıf (anadolu kaplanları ) henüz zengin olmamıştı. bu kesimin filmdeki zenginlerden bir çok konuda farklı olduğunu söylemek lazımdır. bir defa karılı kızlı ortamlarda enseye tokat olmamaları ve muhafazakar-gelenekçi çizgilerinin getirdiği yardımlaşma duygularını kaybetmemeleri ilk göze çarpan farklılıklarındandır.

dolayısıyla mevzu sadece ekonomik gelişmişlikle değil sosyo-kültürel yapıyla alakalıdır.
Bu sosyo-kültürel yapının zamanla kırılması, bozulması ve değişmesiyle ilgili olarak

(bkz: islami burjuva)

ve bir anekdot:

filmde reklamı yapılan (azem'in melike'ye tavsiye ettiği) kitaplar:

hasretinden prangalar eskittim-ahmed arif
100 soruda anayasanın anlamı- mümtaz soysal
gençlik için notlar - dimitrov
faşizme karşı birleşik cephe -dimitrov
felsefenin başlangıç ilkeleri- georges politzer
söylemesi basit olan kelime, bazen başına eski bir diye boktan birşey ekleyip olayı 'eski bir arkadaş'a da bağlayabilenler olabiliyor , hayat işte oda birgün eski bir arkadaş olacak , doktor ne isterse yapın diyene kadar .
çıkarların bir gün gelip kesiştiği noktada dostluğun sona erdiği kişidir. ne demişler: " önce can, sonra canan. "
bak bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar gibi toplama albümlerin nerdeyse hepsinde birden fazla kez yer verildiğinden insanın soğuduğu şarkı. gün yüzü görmemiş o kadar şarkı dururken şu şarkıyı sırf kendileri çok seviyor diye elli defa yayınlayan ossi müzik, odeon plak yetkililerinin bu işi nostalji sevdasından yapmadığı çok açıktır.
bir kıvılcım düşer önce büyür yava$ yava$
bir bakmı$sın volkan olmu$, yanmı$sın arkada$ !
olmasın hiç taa içten gülen gözlerde ya$, yollarımız ayrılsa bile seninle arkada$.
Benim babam yok. ben babamı hiç tanımadım. pek kimse anlayamasa da acınacak bir durum değildir. babayı hiç tanımadıysanız eğer, kısmen şanslı bile olabilirsiniz bir yandan. sorumluluk duygusu gelişir zira. ya da durduk yere cesur olmak zorunda kalırsınız.

işte arkadaşlık, en olmadık zamanlarda, insanların sizin için bazı şeylerden fedakarlık etmesidir. ve babası olmamak arkadaşlığın ne olduğunu çok daha iyi anlayabilmektir.

iyi ki varsınız. iyi ki sizleri tanıdım. iyi ki hayatımın tam da ortasındasınız.
bencilim.
çoğu zaman çekilmez ukalanın biriyim.

hayırsızım da aramam sormam. aranmayı filan da sevmem pek.

şu yalnız kaldığım şehirde fark ettim onlarla ettiğim iki kelimenin bana verdiği mutluluğu. çok değiller zaten.

birlikte büyümüş olmanın hazzı da ayrı hani. yeni yeni anlıyorum çok sevdiğimi onları. kendime bir aile kurmuşum yeni anlıyorum onun canı sıkıldığında nasıl huzursuz olunur yeni anlıyorum.

iyi ki varsınız iyi ki tanımışım sizi. iyi ki ağlamışım yanınız da, uyumuşum, sarhoş olmuşum , gülmüşüm, paylaşılacak her şeyi iyi ki sizinle paylaşmışım.

uzak düşsemde şimdi sizden iyi ki yanımda olduğunuzu hissedebiliyorum.
iyi ki o çekilmez şehri çekilir hale getirebiliyorsunuz iyi ki karşim siniz yahu.

herhangi bir alışveriş değil bu, başını omzuna yaslayıp ağlabilmenin huzuru.
dostla arasındaki farkı anlamanın zor olmadığı kişidir.
"arkadaş, cevap bulan gereksinimlerinizdir. o, sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır.o sizin sofranız ve ocak başınızdır. çünkü ona açlığınızla gelir ve onda huzuru ararsınız.arkadaşınız sizinle içinden geldiği gibi konuştuğunda,
ne 'hayır' demek zor gelir, ne de 'evet' demekten çekinirsiniz.

ve o sessiz kaldığında, kalbiniz onun kalbini dinlemek için sessizleşir.çünkü arkadaşlıkta, kelimeler susunca, tüm düşünceler, tüm arzular ve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde doğar ve paylaşılırlar.arkadaşınızdan ayrıldığınızda ise yas tutmazsınız;çünkü onun en sevdiğiniz yanı, yokluğunda daha bir berraklık kazanır, tıpkı bir dağın,dağcıya, ovadan daha net görünmesi gibi...

ve arkadaşlığınızda, ruhsal derinlik kazanmaktan başka bir amaç gütmeyin.çünkü, salt kendi gizemini açığa vurmak peşinde
olan sevgi, sevgi değil, savrulmuş bir ağdır ve sadece yararsız olan yakalanır.

ve arkadaşınıza, kendinizi olduğunuz gibi sunun.eğer dalgalarınızın cezrini bilecekse,meddini de bilmesine izin verin.çünkü salt zaman öldürmek için bir arkadaş aramanızın anlamı olabilir mı?
onu, zamanı yaşatmak için arayın. cünkü o gereksiniminizi karşılamak içindir,boşluğunuzu doldurmak için değil.

ve arkadaşlığın hoşluğunda,kahkahalar, paylaşılan hazlar olsun. çünkü küçük şeylerin şebneminde,yürek sabahını bulur ve tazelenir."

yukardaki satirlar ,menfaatlerin herseyin onune gecmedigi bir dunyanin dilinde halil cibran'in arkadastan anladigi kavramdir.oguttur.anlayana sivrisinek koncertosudur.
arkadaş sadece başbaşayken iyi olabileceğiniz, anlaşabileceğiniz, gülüp eğlenebileceğiniz insan değildir. gerçek arkadaş topluluk içinde size karşı davranışları değişmeyen arkadaştır. diğerleri arkadaş ayağına hayatınıza giren insanlardır sadece. yoksa herkes başbaşayken iyidir.
boşluğunu öz kanından insanların bile dolduramadığı senin için nacizane olan kişi.
çalıştığım hostele gelen iki alman.. 5 günde ne kadar samimi olabilir insan sorusunun cevabı olduk. giderken deftere yazdıkları yazıdan bir parça :

Here we drink three cups of tea: the first you are a stranger,the second you became a friend and the third you joined our family''-One more cup to come.See you again,our brother.

Max & Fabi
"yek diğerinin aynasıdır."
geçen bunların , içmeden sarhoş olunabilinen türlerinden üç dört tanesiyle birlikteydik.güzel saatlerdi, iyiydi hoştu.
Çirkin kral'ın başrolünde olduğu ve emekçilerede konunun bağlandığı bir film.
hep aranandır arkadaş.
neden aramak yerine, olmak istenmez ki? önce kişi hak etmeli, arkadaş olunmayı.
herhangi bir yanlışında veya soysuzluğunda kafası parçalanması gereken insana yakın kişi ya da kişiler.
dostun bir kademe altıdır.
iyi gündede kötü gündede kişinin arkasında olan gerekinde arkadan fordlayan kimi zaman aile bireylerinden daha yakın görülen tanıdık kişi.
bir yılmaz güney efsanesidir.
adı üstünde arka-daş;
arkanı döndüğünde vurmayandır. sıtını rahat rahat dayayabileceğin bir dağ gibidir. Sırdaştır, yeri geldiğinde yar' dır, bazen sadece sen olur. Şöyle de bir hikâyesi vardır:

Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. aşk, kendinden emin bir şekilde sorar:
--Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsin ki bu dünyada?

Arkadaşlık cevap verir:
--Sen gittikten sonra biraktığın gözyaşlarını silmek için.
böyle bir şey vardı sahi.
kötü gününüzde sirtinizi sivazlayan, iyi gününüzde sizinle eglenmesini de bilen güzide insandir.