eğer bir şekilde kolay anlaşılamayan tuhaf bir ironi denemesi yapmıyorsa acilen "burjuva"kelimesinin tanımına göz atmasında yarar olan yazar.

(bkz: moose peynirini küflü diye çöpe atan burjuva)
(bkz: yemek yerken köpek gibi bakan aç burjuvalar)
sözlük yazarlarının çoğunluğunun hassas noktası olan türklük ün geçmişi ve osmanlı ya saldırarak trollük yapmayı tercih etmiş bir vatandaş. yazdıkları boktandır, ona karşı bir hışım ve nefretle yazılan şeyler de baya komiktir.
bayağı provokatör lakin düşünmeye sevk ediyor.
türk düşmanlığı yapan yazarımsı büyük ihtimal türkler tarafından kuyruk acısı var.. bunun gibi insan artıkları zaten gerçek hayatta böyle konuşamaz anca internetden atıp tutarlar.
1.85 boyunda sarışın renkli gözlü melez birisi olarak kendisinin karşısına geçip genellemelerinin ta...

(bkz: #17305207) şu entrysiyle iki tane troll abazana nasıl da provake olduğunu göstermiştir. fiziksel özelliklerini de eklemiş ablamız. özgüven patlaması demek bu. ama genellemesine kobay olan erkekleri(kendisine iş atan abazanlar) hariç tutarsak normal bir insan bu kadar narsizme gelemez. doğal yani çevresinde gerçek bir erkek görmemesi*
yeni bir troll. yemiyo be hafız maalesef.
geçen , saidi nursiyi övüyordu bu kez mevlanaya garip garip şeyler yazıyor çocuk işte...
büyük filozofun adını kullanan trollümsü yazar. yazık la kimin bebesi ise.
efendim kendisi göttür. bildiğin göttür. palto'nun öğrencisiyken plato'ya karşı çıkmamıştır. hocası öldükten sonra eleştirmeye başlamıştır. az önce politika kitabının bir kısmını okudum beyin amcıklaması geçirdim. anlaşılması zor yazmış neyse orası ayrı. ne diyorduk... aristo göttür diyorduk. politika kitabına girerken hocasını eleştirerek girmiş zaten. bunun dışında erkeklerin kadınlara karşı üstün olduğu, ırkların devamlılığını sağlamaları için başka milletleri ezip onları köleleştirmeleri gerektiğini yazmıştır. bununla da yetinmemiştir; köleliği şiddetle savunmuştur. neymiş efendim köleler üzerindeki efendinin hakimiyeti, mülkiyetle açıklanabilirmiş. köle eşyaymış. yetmedi onlar bunu hake derlermiş. yaratılışta zaten bazı insanlar yöneten bazıları da yönetenmiş. falan filan. hayır her şey bir yana bir çok millete barbar demesi de sinir bozucudur. bunlar "aşağı" halklarmış, bunları köleleştirmek meşruymuş. kitabın başında olduğum için belki ani reaksiyon vermiş de olabilirim. bilemedim.
felsefe yazarken bir elinde ağır bir demir top tutan filozof.

Uyumaya başladığı an parmakları gevşiyor ve top yere düşüyormuş. Çıkan ses onu uyandırıyormuş ve o da çalışmaya devam ediyormuş.
''insan politik bir hayvandır'' gibi radikal bir cümlesi vardır. haklıdır. işin içine siyaset girince, insanlar birçok insani değerlerden ödün veriyor, günümüzde de birçok örneği mevcut.

ayrıca platonun öğrencisidir.
"birçok arkadaşlık konuşma eksikliği yüzünden bozulur."
tespitlerine kurban aristo.
hocasının kadın erkek eşitliği düşüncesine karşılık kadını 'eksik bir erkek' olarak tanımlamıştır.
kıyaslama gibi çok temel bir insani niteliğin üzerine felsefesini temellendiren filozof.
yerinde olmak istediğim kişilerden biridir. gerçi yerinde ben olsam aristo aristo olamazdı.
demokrasinin küçük ülkeler için,
aristokrasinin orta büyüklükte ülkeler için,
monarşinin de büyük ülkeler için var olduğu savunur.
dünyanın en büyük insanlarından biri.
üç sayfa okuyunca saatlerce uyuyabileceğiniz müthiş bir adamdır aristo.

organon, önermeler'den kısa bir alıntı: ( son cümleye dikkat. )

Varolanın varolduğu zaman olması, varol¬mıyanın varolmadığı zaman olmaması, iste ger¬çekten gerekli olan budur. Fakat bu demek de¬ğildir ki olan her şeyin gerekli olarak varolması, ve olmıyan her şeyin de gerekli olarak varol¬maması gerekir. Çünkü her varlığın varolduğu zaman gerekli olarak varolduğunu söylemekle mutlak surette gerekli olarak varolduğumu söy¬lemek aynı şey değildir. Varolmıyan her şey için de bu böyledir. — Çelişik önermelere uygun gelen ayırt ta aynıdır. Her şey gerekli olarak vardır veya yoktur; olacaktır veya olamıyacak¬tır. Bununla beraber bu almaşlar ayrı ayrı göz önünde tutulursa ikisinden hangisinin gerekli olduğu söylenemez. Bir örnek alıyorum: gerekli olarak yarın bir deniz savaşı olacaktır, veya ol¬mıyacaktır; ama yarın bir deniz savaşı olması gerekli değildir: olmamasının da gerekli olma¬dığı gibi. Fakat yarın deniz savaşının olması veya olmaması: işte gerekli olan budur. Öner¬meler nesnelerin kendilerine uydukları kadar doğru olduklarından bundan şu çıkmaktadır: bu nesneler belirsiz bir halde iseler ve güç halin¬de zıd ilseler, bunlara karşılık olan çelişik öner¬meler için de bunun böyle olması gerekir. Her zaman varolmıyan veya her zaman yokolmıyan varlıklar için de olup biten tamamiyle budur. Gerekli olarak o zaman iki çelişik önermeden birinin doğru, öbürünün yanlış olması gerekir, fakat gerekli olarak ne o, ne de öbürüdür. Ger¬çekte, birinden biridir; ve her ne kadar biri öbüründen daha doğru olsa da, henüz doğru ve¬ya yanlış değildir.. Bunun sonucu olarak tasdik ve inkâr gibi birbirine zıd olan iki önermeden birinin doğru, ötekinin yanlış olması, şüphe yok, gerekli değildir. Gerçekte, henüz varolma¬makla, yalnız varolmak veya olmamak gücünde olan nesnelerin hali varolan nesnelerin haline benzemez; bu bizim şimdi açıkladığımız gibidir.
"Evrendeki herşey, kendi formunu, özünü mümkün olduğunca mükemmelleştirmek ve tamamlamak amacına yönelmiştir. Tanrı; tamamlanmış ve tümüyle eksiksiz bir varlıktır bu sebeple de evrendeki diğer varlıkların nihai amacıdır. " der.
dehaların en dehasıdır, çünkü yoğurdu keşfeden kişidir. Yoğurdu keşfetmekle kalmamış, kendisinden sonra gelen filozofları meyveli yoğurdu keşfetmek konusunda etkilemiştir.

Bugün onun şerefine yunanistan'da aristo marka yoğurt satılır
görsel
Bir bulutla kış olmaz, bir çiçekle yaz gelmez diyen platon'un öğrencisi ünlü filozof.

Yani diyor ki nasıl açan bir tek çiçek veya yaşanan tek bir sıcak gün yazın geldiğini kanıtlamazsa, size haz veren birkaç anın ardından gerçek mutluluğu bulduğunuz söylenemez.
Bu adam hakkında saatlerce, sayfalarca yazabilirim. Felsefeyi bana takdim eden ilk filozoflardan. 13 yaşında tanıştım. Düşüncesi, aklı çağının ötesinde olup zaten çağının sonrasındaki felsefenin yapıları içerisinde hareket ettiği filozof.

Öyle ki onun kategori görüşü tüm Ortaçağ ve alman idealizmin temel taşı olmuş, zaman görüşü kant'ta dahi etkisini büyük oranda hissettirmiş; sanat alanındaki düşünceleir diğer anlayışların ortaya çıkmasında kaynak görevi görmüş son derece karizmatik bir filozof.

Bugün kendisi üzerine etik dışında neredeyse çalışma yürütülmez. Hakkında söylenecekler bittiği için mi? Kesinlikle hayır. Geçenlerde bir akademisyen ile otururken neden Aristoteles üzerine çalışılmadığı sordum, o da "benim profesörlerim daha çok prim yapacak şeylere yönelmemi söyledi" dedi. işte akademi dünyasının içinde bulunduğu felsefeye aykırı rezil durum.

Aristoteles'in metafizik başta olmak üzere birçok görüşü bugün hala ancak diğer filozoflardan dolaylı olarak açıklanır. Bu adam üzerine gerçekten çalışılmadı. Tamam, ben de fazlaca eleştiririm: kategori-eksistensiyal, bilgi-temsil, zaman-mekan, fenomen-öz vs... Hususlarda sürekli bir eleştiri hedefimdir ama bu onun saygınlığı ve felsefi anlamda yetkinliğinden bir şey kaybettirmez.

Eğer felsefe ile ilgilenen ya da ilgilenecek olanlar varsa kesinlikle Aristoteles'e yönelsinler. Katılsın ya da katılmasınlar ama bu adam çalışılsın.

Yoruldum.
https://yadi.sk/d/annrYLiiZDLrP/Aristoteles
yirmi yıl platon'un akademisinde öğrencilik yaptı. kendisini hocasından (platon) ayıran en büyük özelliği doğayla iç içe olmasıdır. yani şöyle diyebiliriz:

platon, duyular dünyasından uzaklaşmış, hatta kopmuştu. idealara dalmıştı. ideaların ebedi dünyası ''seyretmek istiyordu''. aristo ise, bunun tersini yaptı. doğaya çıktı. kurbağaları, atları, balıkları, çiçekleri inceledi. zaten kendisi avrupa'nın ilk büyük biyologudur.

yani platon gibi izlemekle yetinmeden ''olaylara'' işledi. içine girdi, gözlem yaptı.

bir konu var ki, denmeden geçilmemelidir. kadınlar hakkında aristo, kadının 'eksik bir canlı' olduğunu düşünüyordu. kadını, ''tamamlanmamış bir erkek'' sayıyordu. üreme sürecinde kadın pasif bir alıcı idi. buna değin erkek ise, aktif ve veren taraftı.
"bir bulutla kış olmaz, bir çiçekle yaz gelmez."

aristoteles'in pek fazla ünlü olmayan sözü. çok edebi bir derin anlamı olduğundan, sözü genellikle william shakespeare yazmış gibi geliyor insana, normal. bu söz ile aslında kastedilen şey: nasıl açan bir çiçek ya da bir sıcak gün kış aylarının artık bittiğini, yazın geldiğini kanıtlayamazsa, size haz veren bir kaç anınızın ardından da hakiki mutluluğu bulduğunuzu söyleyemezsiniz. aristoteles'e göre hakiki, gerçek mutluluk kısa süreli bir haz değildir.

çoğu insan dünyanın en mutlu kesiminin çocuklar olduğunu söyler. öyle değil midir gerçekten? hayatın acılarını tatmamış olan çocuklar, elbette dünyanın en mutlu kesimidir. ama aristoteles'e göre, şaşırtıcı bir şekilde böyle değildir. ona göre, çocuklar yaşamlarına daha yeni başlamışlardır ve bu yüzden herhangi anlamda eksiksiz bir yaşam sahip değillerdir. aristoteles hakiki mutluluğun daha uzun bir yaşam gerektirdiği yönünde düşünmektedir.

aristoteles, platon'la birlikte çalışıp, büyük iskender'e hocalık yaptıktan sonra atina'da lykeion adı verilen okulunu kurdu. o dönemler en ün sahibi olan okulların arasındaydı. modern üniversitelere oldukça benzer bir sisteme sahipti. aristoteles'in talimatıyla dışarı ülkelere araştırmacılar oralardan kendilerine bilgiler buluyor, bunları not edip okula geri dönüyordu. muazzam bir kütüphaneye sahipti.

kısa bir not olarak şunu ekleyeyim: raffaelo tarafından ünlü bir atina okulu tablosu vardır. platon,formlar dünyasına doğru yukarıyı işaret ederken, aristoteles tam tersi olarak elini önündeki dünyaya uzatır.

felsefesinin en büyük sorusu "nasıl yaşamalıyız"dı. cevabı "mutluluğu arayın" olan aristoteles, bunu bir kaç farklı argümana bağlıyor.

(bkz: eudaimonia)

yararlandığım kaynak: nigel warburton - felsefenin kısa tarihi