bugün

babanın kucağına atlayamamak büyük acı vermeye başlamıştır, ne o eskisi kadar güçlü ne siz eskisi kadar hafif değilsiniz çünkü...
yürek ne kadar çocuk kalsa da kişinin büyüdüğüne işarettir... büyümek zorunda olduğuna... yoksa kim ister ki büyümeyi, yaşlanmayı...
siz büyürken onların küçülmesi * demektir. korkuyla karışık hüzün verir.
çok değil bir kaç yıl önce cıvıl cıvıl olan evin huzur evi haline geldiğini görmek, tv sesinin kulak zarlarına zarar verecek dereceye kadar açılması, evlenmem için baskıların çoğalması ve kaybetme korkusunun tavan yapmasına neden olan durum.
sizin de yaşlandığınızı fark etmenizi sağlayan nefret edilesi durumdur. artık mahalle içinde benim babam senin babanı döver diyemiceksinizdir zira ne siz bunu söyleyecek yaştasınızdır ne de babanız birini dövebilecek durumdadır. anneniz ise artık eskisi kadar güzel ve çekici bir kadın olamadığı için komplekse girmiş ve yerli yersiz ağlama krizleri yaşamaktadır. kısacası çocukluğunuzda sevdiğiniz bazı şeyler artık hayatınızdan çıkmıştır. özellikle de 10-15 sene sonra olacakları düşündüğünüzde ağlamak dahi istersiniz ancak ağlamamak için kendinizi zor tutarsınız. *

edit: bu entry girildikten hemen sonra anne ve baba aranmış sesleri duyulmuştur. kişisel bir bilgidir ama paylaşmak istedim.
artık onların sizi değil, sizin onları hastaneye götürmenizdir. çocukluk sırası değişmiştir.
unutulmamalıdır ki herşeyin başı sağlıktır. Genç ve hasta olmalarındansa yüzlerinde üç beş kırışıklık oluşmasının bir anlamı yoktur aslında.
kabullenmesi zor durumdur. hele onların sizi birgün bırakıp gideceğini düşündüğünüzde daha da kabullenilmesi zorlaşan durum.
kişinin kendisinin dahi yaşlandığını sanmasına sebep veren olay.
şöyledir, böyledir.
mutlak gerçektir, değiştiremediğimizdir. ama burar, ekşitir. beynimizin derinliklerindeki perde aralarından ölüm'ü gösterir.
eski fotoğraf albümlerine bakınca farkedilen bir olaydır. insanı yaralar. hayat hakkında düşünmeye iter.
şanstır.

yazık ki elleri buruşamadan ayrıldı hayattan anacım... oysa ne güzel anneanne olurdu eminim ondan. güldüğünde ağzında; gözlerinde oluşan kırışıkları görecek kadar beraber kalabilseydik keşke... merak ediyorum nasıl olurdu yaşlanabilseydi... eminim kırışıklıklar bile bozamazdı güzelliğini...
bunların yaş alıp yaşlanmayanları da mevcuttur. sizle rekabet etmekten büyük zevk duyarlar. genelde galip çıktıkları içinde moral bozarlar.
(bkz: babanın sözlük yazarı olması)
(bkz: büyümek istemiyorum annem babam yaşlanır)
her çocuğun korktuğu durumdur, fakat maalesef hüzünlü son kaçınılmazdır..

(bkz: karizmatik entry girmek)
üniversite sebebiyle evden ayrılma vaktiniz gelmiştir. o ev ki çocukluğunuz, büyümeniz, ortaokul, lise çağınız, iyisi kötüsüyle herşeyinizdir. sizin hayatınızın o ana kadar ki özetidir. giderken anneden babadan kurtulacağınızı düşünüp sevinçlenirsiniz, artık özgürüm düşüncesiyle ayrılırsınız o evden. o ev bile derken içim sızlıyor. çünkü ben o evden hiç bir zaman ayrılmayacağım, o resimler annem babam belki dört dörtlük bir aile değildik ama bir aileydik.
derken bir gün tatilde gelirisiniz eve artık üniversitede eski tadı vermemektedir. eve her gelişinizde hüzünlenirsiniz. odanız bomboş, duvarlar sessiz, dolabınızda eşyalar sanki artık bir daha hiç kullanılmayacakmış gibi kaldırılmış hafif bir rutubet kokusu.
ne denilebilir ki. annen bıraktığın gibi artık o evin bir ferdi olmadığını hissedersin yavaştan. onların akıp giden hayatlarında değilsindir. üzülürsün biraz. hafiften bir burukluk gelir diline damağına. akşam olsa da hep beraber bi akşam yemeğine toplansak dersin belki içinden. o sırada çok uzun zamandır. televizyon sehbasının onundeki masada duran ailecek çekildiğiniz resim gözüne ilişir. halbu ki o resim sen bu evden gitmeden deliler gibi koşturduğun kavga ettğin annene babana kızdığın, 'şu üniversitey kazanıyımda siktirip gidiyim' dediğin zamanlarda oradaydı hep.
artık hiç bir zaman o resimde ki baban koyu ve daha gür olan saçlarıyla bakmayacak sana. belki hala akmakta olan zamanın şu an ki kıymetini zamanı durdurmak isteyip de durduramamanın acısıyla ağlarsın. belki de için ağlar. anneni, babanı seversin. o evi duvarlarını seversin. her zaman belki 1000 kez 10000 kez açtığın demir bahçe kapısını daha çok seversin hiç sevmediğin kadar.
artık bundan sonra her değişiklik acı vermekten başka bir şey getirmeyecek sonrası hüzün olacak hep. o yüzden dursun siktiğimin zamanı annem, babam yaşlanmadan daha fazla.
ben onları yaşlı görmedim, görmekte istemıyorum. çok erken daha bunlar için çoooook.
+ya anne, baba yaslanmasanıza kapıya be! çıkıcam şimdi tuvalletten iki dakka.