bugün

yanlıştır.
(bkz: yazarlar hatları karıştırınca)*
(bkz: yargiyi kullanan darbeci akpliler)
demokrasi bu cümleyi gördüğümde gerçekten şaşırdım.uzun bir zamandır bu cümlenin ne anlama geldiğini bile unuttum, doğrusu.akp ve demokrasi kelimelerini aynı cümlede bile kullanamıyoruz.sokaklarda demokrasi desem benide tutuklayacaklarından korkuyorum doğrusu, ve benim gibi başka insanlarında bu şekilde olduğunu düşünüyorum.kısacası bu entry doğrudur akp demokrasi düşmanıdır.
düşman olarak değerlendirilemeyecek safsata, ön yargı hatta günah almaktır. sadece kendilerine göre tanımladıkları bir kavram vardır. ona da demokrasi demek işlerine gelmektir. başka memleketlerde böyle bir yönetimin adı monarşidir.
daha geçen gün yazar ve patronlarını tehtit ederek, bir kez daha kanıtlanan, acı gerçektir.
(bkz: demokrasi bizim icin bir tramvaydir)
demokrasi düşmanı olan bir partinin genel başkanının ve partisinin özgeçmişine bir gözatalım bakalım.

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, siyasî yeteneği, ekip çalışmasına verdiği önem, insan kaynakları ve malî konulardaki başarılı yönetimiyle dünyanın en önemli metropollerinden biri olan istanbul'un kronikleşmiş sorunlarına doğru teşhis ve çözümler üretti. Su sorunu, yüzlerce kilometrelik yeni boru hatlarının döşenmesiyle; çöp sorunu ise dönemin en modern geri-dönüşüm tesislerinin kurulmasıyla çözümlendi. Hava kirliliği sorunu Erdoğan döneminde geliştirilen doğalgaza geçiş projeleriyle son bulurken, kentin trafik ve ulaşım sorununa karşı 50'den fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşa edildi; sonraki dönemlere ışık tutacak birçok proje geliştirildi. Belediye kaynaklarının doğru kullanımı ve yolsuzluğun önlenmesi amacıyla olağanüstü önlemler alan Erdoğan, 2 milyar dolar borçla devraldığı istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin borçlarını büyük ölçüde ödedi ve bu arada 4 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Böylece, Türkiye'nin belediyecilik tarihinde yeni bir çığır açan Erdoğan, bir yandan diğer belediyelere örnek olurken, bir yandan da halk nezdinde büyük bir güven kazandı.

Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkum edildi ve istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.

Recep Tayyip Erdoğan, 4 ay kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra kamuoyunun ısrarlı talebi ve gelişen demokratik sürecin bir sonucu olarak 14 Ağustos 2001'de arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu ve Kurucular Kurulu tarafından AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı seçildi. Milletin teveccüh ve güveni AK Parti'yi daha kuruluşunun ilk yılında Türkiye'nin en geniş halk desteğine sahip siyasî hareketi haline getirdi ve 2002 yılı genel seçimlerinde üçte iki parlamento çoğunluğuyla tek başına iktidara taşıdı.

15 Mart 2003 tarihinde Başbakanlık görevini üstlenen Recep Tayyip Erdoğan, aydınlık ve sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle, hayatî öneme sahip birçok reform paketini kısa süre içinde uygulamaya koydu. Demokratikleşme, şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük mesafeler katedildi. Buna paralel olarak ülke ekonomisi ve toplum psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve onyıllardır çözülemeyen enflasyon kontrol altına alındı, itibarını yeniden kazanan Türk Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Devletin borçlanma faiz oranları aşağı çekildi, kişi başına düşen millî gelirde büyük artış gerçekleştirildi. Ülke tarihinde daha önce görülmemiş hız ve sayıda baraj, konut, okul, yol, hastane ve enerji santrali hizmete girdi. Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı yabancı gözlemciler ve Batılı liderler tarafından "Sessiz Devrim" olarak adlandırıldı.

Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülke tarihinin dönüm noktası olarak nitelenen başarılı girişimlerine ek olarak, akılcı dış politikası ve yoğun ziyaret-temas trafiğiyle Kıbrıs sorununun kalıcı çözüme kavuşturulması ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle verimli ilişkiler geliştirilmesi konularında önemli adımlar attı. Tesis edilen istikrar ortamı iç dinamikleri harekete geçirirken, Türkiye'yi bir merkez ülke haline getirdi. Türkiye'nin ticaret hacmi ve siyasal gücü, yalnız içinde bulunduğu coğrafî bölgede değil, uluslararası alanda da hissedilir düzeyde arttı.

bunların haricinde sosyal güvenlik reformundan, sağlık alanında yapılan diğer reformlardan hiç bahsetmiyorum bile...

Recep Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde %46.6 oy alarak büyük bir zafer kazanan Ak Parti'nin Genel Başkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 60. Hükümeti'ni kurdu ve tekrar güvenoyu aldı.

peki bu zamana kadar diğer parti başkanları ve liderler sadece ve sadece ceplerini şişirmekten başka ne yaptı? varsa sizin bilip de bizim bilmediğimiz birşey yazın da hepimiz öğrenelim. bakalım neler yapmışlar demokrasi adına onlar...

edit: imla.
gerçek demokrasi savunucularının kapalı kapılar ardında iktidarı alaşağı etmek için türlü senoryalar yazdıklarını düşünürsek doğru bir önerme.
demokrasi anlayışı sadece işine gelmeyen yönetim şeklini indirip işine gelenle devam etmek olan ve bu tutumu millete reva görenleri fütursuzca savunanların ipliğini pazara çıkaran bi hükümet demokrasi düşmanıdır evet.
böyle gelmiş böyle gidecek zihniyetine karşı çıktığı için, bin yıl sürecek denen sürecin 10 yılda bitirdiği için demokrasi düşmanıdır. 25 yıldır 45 bin insanın canına mal olan ve ülke ekonomisine 300 milyar dolar gibi bi rakama mal olan terörün silahla topla tüfekle bitmeyeceğini anlayıp siyaset yoluyla bitirmeye çalışan en azından bunun için bişeyler yapmaya çalışan bi hükümet kesinlikle demmokrasi düşmanıdır.
sahi ya demokrasi neydi gerçekten?
--spoiler--
sahi ya demokrasi neydi gerçekten?
--spoiler--

(bkz: demokrasi bizim icin bir tramvaydir) *
demokrasi ordunun tekelinde sanan postal yalayıcı zihniyetin gerçek demokrasiyi öğrenme sürecindeki sancılarıdır bu serzenişler.
demokrasiyi yıllardır kendi kılıflarına uydurup her yolu mübah görenler bugün gerçek demokrasiyle yüzleşmekten korkuyorlar.
neden? çünkü işlerine gelmiyor. alışmılar yalamaya. kendilerini demokrasinin yılmaz bekçileri sanıyolar. hangi demokrasi? götlerinden uydurdukları demokrasi.
demokrasilerde ordunun yeri kışlasıdır. siyasetle işi olmaz. olamaz. halkın seçtiği başbakanın emrindedir.
ama bunların demokrasi anlayışı işlerine gelmediği şekilde ülkeyi yönetenlere müdehale etmek ve bunu yaparkende demokrasinin gereği demek. bunu yapanlara da çanak tutmak yaptıklarını meşku hale getirmek vs.
işte bunların zihniyeti bu. demokrasinin d sinden haberleri olmadığı savunduğu zihniyetten bellidir.
vehasılkelam;
hadi gitin götünü yaladığınız, yardakçılık yaptığınız şakşakçılığın kralını yapıp başkalrına bok attığınız zihniyetinizi en derin kuyulara gömün.
ve görün gerçek demokrasi nedir? nasıl yaşanır? *
işte gerçek akp demokrasisi;

(bkz: iktidar karşıtlarının kanı bozuk)
(bkz: demokrasi bizim icin bir tramvaydir)

lan hala savunanlar var ya cidden bu adamlar ameliyatla mı böyle oluyor akıl alır gibi değil.

bi de şu vardı geçen seçimlerde;
(bkz: ben ceketimi koysam seçtiririm)

şanlıurfa seçimlerinde tayyip'in demokrasi anlayışı.
gerçi menderes de odun koysam seçtiririm demişti.
ee kuşaktan kuşağa demokrasiden nasip almayınca doğal şeylerdir.
taa en başında tayyip erdeoğan bizzat demiştir "demokrasi bizim için amaç değil araçtır"diye ..
(bkz: demokratörlük)*