bugün

hayretler içerisinde tanık olunan durum.

bana göre bunun sorumlusu, kesinlikle türkiye'deki vahşi sistemdir. zira, yeteneğin gelişmesi çalışmakla olur, sporla olur. bakıyorsun, adam 5 yaşındaki çocuğu okula göndermeye çalışıyor. çocuk o yola bir giriyor zaten ondan sonra kurtuluşu yok. hayatı boyunca, aptal saptal adamların hazırladığı, hiçbir işe yaramayan dangalak müfredatları ezberleyip sınavlara hazırlanıyor. öyle bir hazırlanmak ki çocuk o sınavı kazanamazsa şayet, bir hiç olacağı yanılgısına inandırılıyor. e bu çocuk, bisiklete binmedi, top oynamadı, yüzmedi, koşmadı, arkadaşlarıyla çocuk oyunları oynayıp fiziksel gelişimini tamamlayamadı. e sonra, türk futbolunun sol beki ibrahim üzülmez, sağ beki sabri sarıoğlu oluyor işte. biz böyle yetişmedik allah'tan. ucundan yırttık. her birimiz kames topla en azından bir bakkal camı kırmışızdır. bir kuzenim var, 8 yaşında falan. yemin ediyorum çocuk geri zekalı olacak. başka hiçbir ihtimali yok. okula gidiyor, yemek yiyor, karton tv izliyor ve bilgisayar oyunu oynuyor. üniversiteye gidiyorum, 5 ay memleketten ayrı kalıyorum, 5 ay sonra çocuğu ilk kez görüyorum, -doğal olarak o da beni- çocuk benim yeni geldiğimi algılayamıyor yahut o türden tepkiler veremiyor. neden, çünkü beyni köreliyor. aynı ben, köye gidiyorum. hiçbir akrabalık bağımın olmadığı köy çocukları birer birer hoş geldin diyor, bir şey getirdin mi diyor, konuşuyor en azından. neden? çünkü çocuğun ayağı toprağa değiyor toprağa. bizim kuzenciğin ayağına bir damla su değse acile zor atıyorlar çocuğu.

konuyu dağıttık madem biraz devam edelim. şimdi malumunuz, çoğaldıkça gelişeceğimiz yanılgısını dayatan bir adet (1) başbakanımız var. 3 çocuk mevzuları falan. hatta seçim kampanyasında bir ara bir ilde "siz biraz daha üreyin sizi büyükşehir yapacağım" gibi bir şeyler söylemişti. hiç unutmam televizyonu götüme sokmuştum o an. şimdi size osmanlı'nın duraklama devrine girmeye hazırlandığı dönemin nüfusuna ilişkin bir tablo gösteriyorum. görüldüğü üzere, en önemli silahın sayıca üstünlük, savaşacak asker sayısının fazlalığı olduğu bir dönemde bile kalabalık popülasyon pek bir işe yaramamış. dolayısıyla başbakan hazretleri yanılıyor, artık lütfen korunun.

nüfus diyorduk. bu nüfusun fazlalığı insanların başarıyı, birbirlerinin başarısızlığında armaya ittiğinden insanların düşüneceği en son şey spor oluyor maalesef. üniversitede bile, vizeler bitsin spora başlayacağım lafını duyuyorsak varın siz düşünün öss'ye lgs'ye (yeni adları her neyse artık) hazırlanan gençlerin halini.

bir de türk insanının kimyasal yapısı var tabii. o da çok etkili. her şeyi sisteme yıkıyoruz da iğneyi de kendimize ucundan saplamakta fayda var. şu sözlükte bile troll dediğimiz adamın açtığı başlık -ki ben birkaçı hariç, trollerin bilinçaltını buraya yansıtan sorunlu kimseler olduğunu düşünüyorum- 30 yaşından sonra utanmadan bisiklete binen insan oluyorsa bu ülkede bir sığırlaşma, bir öküzleşme peyda ediyor demektir. hollanda'ya gidenler bilir, özellikle amsterdam'da bisikletten adım atacak yer bulamazsınız. her yerde bisikletli insanlar, bisiklet yolları vardır. tabii bu sadece
hollanda'ya özgü bir durum değil, birçok avrupa ülkesinde hal böyledir. almanya'da steyşın kasa bmw'lerin, mercedes'lerin, karavanların arkasında, bisikletler görürsünüz. 70 yaşında çift, bmw'sine biner arkasına da yükler bisikletini kampa gider. bizde adam megane bile alacak olsa tek kapısı var mı diye sorar. yani cidden büyük sıkıntılar var. ben türkiye topraklarında yabancı plaka hariç steyşın vagon bmw görmedim. aynı şekilde mercedes de görmedim. çünkü kafa farklı. araba bir ihtiyaçtan ziyade, gösteriş unsuru.

hadi bunu geçtim bisiklete binmeyi bırakalım. 3 büyük şehir ve sahil kesimleri dışında bu ülkede sabah koşusu yapan insana rastlayan var mı? e peki bu o adamların suçu mu? bence değil. makarna cumhuriyeti'nde yaşayıp, bulgur, yağ, şeker, nohut karşılığında oy verip sosyal devlette yaşadığını zanneden insanların suçu değil bence.

bunların hepsini topladığımız zaman aslında karşımıza resmin tamamı çıkıyor; olimpiyat yok, futbol yok, atletizm yok, kış sporları yok (18 yaşında oduna çarpıp ölen kızcağız hala aklıma geliyor) su sporları yok hiçbir şey yok. yahu 3 tarafı deniz olan ülkede adam gibi 3 tane yüzücü yok. bence suat kılıç'ın aga bu nedir demesi gerekiyor biraz. yani insana gülerler. hem avrupa birliği'ne aday ol, hem de hindistan'dan bir farkın olmasın. şu ülkede insanlar öğretmen, doktor, mühendis olmanın dışında da bir şeyler hayal edebilsinler. büyüyünce futbolcu olacağım diyen ilköğretim öğrencisine, sınıf öğretmeni bir kez de tokat atmasın. belki o zaman, bu ülkede daha güzel şeyler yaşanır.

son olarak boğaz köprüsü'deki maraton'dan ironik bir enstantane. http://ulu.so/utp1ha
1 buçuk milyarlık çin ve 1 milyar 300 milyonluk hindistan' dan çıkmaması kadar ilginç değildir.
74 milyonun alayının da keyif pezemengi olmasından kaynaklanır. sıkıya gelemeyiz, hemen iki saniye içinde sonuca gitmek isteriz. birimiz bu düzeni bozmaya çalışınca da elimizden ne geliyorsa yapıp adamı aşağı indiririz.

2009 yılında imiş sanıyorum, türkiye 1.liginde oynayan yerli futbolcuların yarısı altyapıda dışarıda yetişmişler. bu akşam televizyonda bir yorumcu söyledi bunu, metin tekin'di sanıyorum. neyi konuşuyoruz daha?
1 tane adam gibi başbakan çıkmamasından ilginç değildir.
1 tane (bkz: kate upton) çıkmamasından ilginç değildir.
samsunun deniz kıyısı bi şehir olmasına rağmen yaz turizminin gelişmemesi kadar üzücüdür.
tamamiyle yetenekele alakalı değildir.futbolu yönetenlerin sistemi oturtmamasından kaynaklanıyor.şu an euro 2012 de yarı final oynayacak portekizin on biri ümit milli takımdan beri aynı o takımı bizim ümit milli takımı kaç defa yenmiş bide cafercan ile caner ile nuri ile sorun burda işte sisteme koyamıyoruz futbolu zira bütün alanlarda da bu böyle ama neyse..
nasıl lan dedirten başlıktır.

milli takım 11'i: volkan, hasan ali, bekir irtegün, gökhan gönül, semih kaya, selçuk inan, arda turan, nuri şahin, mehmet topal, burak yılmaz ve umut bulut.

bu kadro 2014 dünya kupasında yarı final görecek amk ne diyonuz siz.
bir tarafta çin'e, hindistan'a; bir tarafta da hollanda'ya, portekiz'e, bakarsak iyi futbolcu çıkarmanın kuru kalabalıkla alakası olmadığı anlaşılır.