bugün

entry'ler (298)

dota underlords

dota 2'nin popüler modu olan dota chess gereğinden fazla ilgi görünce valve oyunu direkt kendi yapmış ve şu an dota 2 battle pass alanlar oynayabiliyormuş. bir de sanırım battle pass alanlara bu oyun için 2-3 tane key veriliyormuş. fazla keyi olan varsa seve seve kabul edebilirim. benim gibi oynayamayıp izlemek isterseniz de giriş seviye için https://www.youtube.com/watch?v=zS6kjKjKTvQ&; şöyle türkçe kaynaklar var. ha bu arada galiba battlepass bittiğinde herkese ücretsiz olacakmış bu underlords.

koca koca adamların bilgisayar oyunu oynaması

oyun oynayanları neden evde kalmış veya işsiz olarak adlandırırsınız ki? https://www.youtube.com/oyuncukarikoca böyle insanlar da oyun oynuyor. kadın öğretmenmiş adam tasarımcı. size göre herkes işsiz herkes evde kalmış amk.

apex legends

kısa sürede diğer bütün battleroyalleri ağlatan oyun. çoğuna göre karmaşık bir yapısı var öğrenmesi biraz zaman alıyor. sürekli ölsem de en keyif aldığım br oyunu oldu. https://www.youtube.com/watch?v=SFZugSZKRo4 ihtiyaç duyuyorsanız şöyle bir kanal türkçe kaynak yapıyor bana baya faydalı oldu.

25 yaşına gelip hala üniversiteyi bitirmemiş tip

(bkz: yaşı değil işlevi)

yazarların son aldıkları iltifat

guş.
eşim diyor her gün.
not: boyum 1.93

akp ye oy veren dindar

Saygıdeğer dindar kardeşim, ben sana dinden çık demiyorum, "ibadetini et yine et ama hafta sonları et" de demiyorum. Beş vakit namazını kıl, bütçen el veriyorsa hacca git, fitreni zekatını ver, cumaları, bayram namazlarını kaçırma, çocuk sevindir, yoksula yardım et, istersen kapan, eşini, çocuğunu kapat. Benim anneannem, annem, babaannem de kapalı bi zararlarını görmedim bu güne kadar ama bu dini devlet işine karıştırma n'olursun. Sırf inşaallah (2xa) diyor diye, türbanlı bacını diline pelesenk etti diye belediye başkanı bile olamayacak, olduğunda da hapis yatacak ("halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçundan hem de) bir adamı gelebileceği en yüksek mertebeye getirme. Onunla da yetinmeyip peygamber muamelesi, dinin kurtarıcısı muamelesi yapma. Madem din senin için bu kadar önemli; hırsıza, katile ulvi lakaplar yükleme, doğduğu şehre kutsal muamelesi yapma. Eğer dini kaybetmekten korkuyor da bir kurtarıcı arıyorsan sen zaten kaybetmeye yüz tutmuşsundur. Din bireysel yaşanan bir şeydir ve seni bağlar. Allah ile senin aranda olacak veya olmayacak bir hukuktur o. Dinin elden gittiği veya kurtarıldığı da yok zaten sen rahat ol yeter ki. Bira, rakı, şarap, votka ve hatta viski içerken gördüğün muhalif insanlar iktidara gelirlerse; camileri yıkmayacaklar, ezanı yasaklamayacaklar, her yer fuhuş, zina olmayacak, ilişkiler, dostluklar ecnebi filmlerde gördüğün gibi geniş, edepsiz bir hal almayacak ki onlarda da göründüğü gibi geniş değil bu ilişkiler. Hatta az irdeler de ülkendeki izdivaç programlarını izlersen genişlik kelimesine tam bir karşılık bulabilirsin. Edepsizlik kelimesi için de 13 yaşında evlendirilen çocuklarla bir konuş derim. Öyle olmaktan korktuğun veya "aman evlatlarım öyle olmasın" dediğin, din ve devlet işlerini birbirinden ayırabilen ülkeleri biraz incele, korkacaksan yine kork. Altındaki arabanın, üzerindeki kıyafetin, yediğin yemeğin, içtiğin suyun, hatta içinde yaşadığın evin betonunun harcındaki çimentoya kadar o korktuğun, Hristiyan, Yahudi, ateist veya ineğe tapan adamlardan satın alındığını unutma ama. "Aman öyle olmayalım dinimiz elden gitmesin" diyip, bu endişeni mükemmel bir şekilde kullanan insanları kendine kurtarıcı belleme. O korktuğun ülkelerdeki devlet başkanları maden faciasında istifa edebiliyorken, senin kurtarıcının yine "Allah'ın işi, olur öyle" dediğini; gelişimde, teknolojide çığır açan iktidarın kendini 100 sene önceki rakipleriyle kıyasladığını unutma. Yaptığı her türlü pislikten, eline bulaşan kanlardan sonra en azından dindar adam deme n'olursun. Benim ateist arkadaşlarım, tanıdıklarım var bak. Kızlı erkekli hem de. Kızlar kötü yola düşmediler. Aksine sağlam mevkilerde güzel işler yapanları var. Hatta insanlara öyle faydaları dokunuyor ki, uzaktan baksan "ah canııım ne büyük sevap işliyor" dersin. Erkekler de aynı. Sandığın gibi kedi kesmiyor kanını içmiyorlar, hep bi fayda peşinde keratalar. Neyse, diyeceğim o ki dinini yaşa, istediğin kadar inançlı ol, ibadet et ama bunu her şeyin, tüm değerlerinin önüne geçirme yoksa dinini yaşayabileceğin bir ülken olmayacak.

asya motor

asya motorun rx 250 modeli vardır. olmaz olasıdır. garajlardan ırak olsun istediğim motordur. cbr 250 kullanıcısıyım, mevzunun benimle alakası yok. arkadaş çevresinden dolayı bir çok motoru gördük, kullandık, sevdik. uzun boylu bir arkadaşımızın tercihi oldu rx 250, allah belamızı vereydi de o kararı almasaydık. motoru düzce'den getirdik, sıfır ayarında nerdeyse 100km idi. dışarıdan bakınca ağzı gözü güzel, makyajı yerinde, yerden oldukça yüksek, ilk denemelerde insanı güvenli ve yüksekte hissettiren bi hali vardı. fakat azııııcık km yapınca rengini belli etmeye başladı. en bariz ve en sık karşılaşacağınız problem egzoz, rx'in ilk kronik problemi, yaklaşık 300km de egzoz dağıtması. vidaların ve bağlantıların sıkılması ile alakası yok, önce içi dağılıyor aletin, sonra içeride ki titreşim dağılım egzozun dışına yansıyor, iki günde bi şasi bağlantı vidalarını sıkarak egzozun dağılıp yolda düşmemesi için dua ediyorsunuz. sevgili asya'nın bu duruma tepkisi, alışığız biz pampa yolla egzozu yenisi gönderelim garantiden oluyor. yani 3-4 ayda bir egzoz değiştirme derdiniz var. onun dışında ikinci mevzu ise sağ arka sinyal, baya baya evlere şenlik bi durum var, sevgili asya'nın mükemmel endüstriyel tasarımı sayesinde, egzoz sağ arka sinyale doğru üflüyor. sinyalin altında ki hafif erimiş plastik, şehir içinde ufak ufak gezip sağa sola gidince oluşuyor, fakaaat ilk uzun yolunuzda emin olabilirsiniz ki molada durup motora baktığınız an sağ arka sinyalinizi göremeyeceksiniz, çoktan eriyip düşmüş olacak. sinyal konusunda bir dandikliği daha anlatayım, dağa taşa gireyim, o da olmuyosa bari azcık bi kaldırıma inip çıkayım diye aldığın motorun sinyalleri siktiriboktan bi plastik ile tutturulmuş. cbr'nin sinyale yukardan aşağı şamarlar gibi vur, icat 8 kere yukarı aşağı esner aslan gibi kalır yerinde mesela. bu öyle değil, kırılıyo, eğiliyo, bükülüyo. bu arada sağ arka sinyal ve egzoz sıkıntılarını yaşarken bi yandan gösterge sıkıntısı yaşadığımızı da anlatıcam. niye bu cümleyi kurdum, çünkü sıkıntılar tek tek çıkmıyor, yeni motorunuzla, motor kullanmayı öğrenirken bu sorunların hepsi ile aynı anda karşılaşacağınızı belirtmek istiyorum. ulan zaten motor sürmek kafaya yumurta koyup sırat köprüsünden geçmeye benziyor, e bi de algı yolda değil, en ufak bi koku gelse aha motorum mu patlayacak derdinde oluyorsunuz. gösterge mevzusu ise bizim motorumuza has olabilir, aldığımızda gösterge çalışmıyordu, asya yetkili servisine gittik, gösterge değişicek dediler. değiştirdiler, çalıştı. bu az önce bahsettiğim ilk uzun yol var ya hani, işte o yolda gösterge tekrar gitti, hatta arkadaşın gösterge tekrar çalışsın diye büyük çukurlara girip çıktığını gördüm. neyse tekrar gösterge için gittik, yan grenaj sökülüyo, depo sökülüyo gösterge kablosu için malum, alet o kadar narin ki, onu yaparken ön lamba patladı mesela. bi motor cenabetse cenabet abi ne yapsan olmuyo, bu olayın üstünden 3 ay geçti şu an ön far yine iptal. evet en can alıcı kısıma geliyorum, bu saydıklarım bi şekilde yapılır, yapıldı da zaten, fakat bu dandik motorun çok ciddi karbüratör sorunu var. sorunun ortaya çıkış zamanından başlayayım, motorun pipisi dediğimiz atık borusundan haddinden fazla benzin damlamaya başladı, motor yakşalık 250km idi o zaman. yine yetkili servise gittik, sevdiğimiz de bir ustadır kendisi, sevgili rx250'nin plastik deposunun kırçılları olsun, benzin kapağını açıp kapatırken oluşan, yada daha önceden oluşmuş olan o ufak plastik parçacıklar olsun, bunlar zamanla filtreyi de geçerek karbüratörümüzü tıkıyoooor, sonra çevre yolunda 130la araba sollarken motor öksürebiliyor, bu ne demek? sizi düşürebilir demek, bu ne demek? sizi öldürebilir demek! karbüratörü temizlettik, usta motorun sağlıklı olabilmesi için bu işlemin zaman içinde 3-4 kere daha yapılması gerektiğini söyledi, biz de e yok artık ebesinin dedik. velhasıl biz ettik siz etmeyin. uzun boy, supermoto yada cross yelpazesinde iseniz gidin yamaha wr 125 falan alın, kafanız rahat etsin.

mevzu bahis "arkadaş, durumzede" benim. alıntıdır.

berkin elvan

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanına yeni bir satır ekledi. Nasıl bir destansa kan kaplı bütün satırları. Genç ölümlerle dolu. Çatıdan düşeni var, kafasına kurşun yiyeni var, ara sokakta polis ve "halktan" büyükleri tarafından linç edilip beyin kanaması geçireni var ve en acısı 15 yaşında olup ekmek almaya çıkıp dönemeyeni var.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. Destan ya bu, kalabalığı dağıtmak kadar basit bir misyonu olamaz. Kafasına, gözüne sıkmalı ki destanı destan olsun. Öldürmeli ki adından söz ettirsin, namı yürüsün. Gözünü çıkarmalı ki iz bıraksın, iz bırakanlar unutulmasın.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. Bu destan yazılırken kameralar ya kayıtta değildi ya da arızalıydı. 14, 19, 23, 29 yaşlarında gençler ölürken destan senaryosu gereği terörist ve bölücü oldular. Kimi belki daha önce adını bile duymadığı bir örgütün mensubu oluverdi.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. Akpli vekilin oğlu "bana kim çelme taktı" diye o destan yazanların 23'ünü sıraya dizip, silahlarını hatta apoletlerini çıkarttırıp polisi itin götüne sokarken, o destana maruz kalan halk "polise uzanan eller kırılsın" diye bağırdı sokaklarda.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. Öyle ilginç bir destan ki, terazinin bir tarafının ölçü birimi ölüm yaşı ve kilosuyken diğer tarafın ölçü birimi liralar, dolarlar, avrolar hatta gemiler oluverdi.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. Berkin Elvan 14 yaşında 45 kiloyken komaya girdi, 15 yaşında 16 kiloyken hayatını kaybetti. 269 gün direndi. Yaşına bakmadan en çok direnen o oldu.

Polise emri o verdi. Emri alan o polis kahramanlık destanı yazdı. 15 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti. Kanı tüm polislerin ve emri verenin ellerine bulaştı.

18 yaşını geçmiş insanın özel hayatına karışmak

türkiye'de yaşayan her birey 18 yaşını doldurmamıştır, bu kafayla da hep daha onyedi kalacaktır.

hayatını kaşar hatunlara adamış erkek

tost olmayı haketmiş erkektir.

otobüste bayan yanına oturmanın verdiği haz

hayattan haz alamayıp hazı otobüste aramaya biraz da fortçuluk serpiştirirsek alınacak hazlar topluluğudur.

cepteki son iki tl

paran varkenki 200tl'den değerlidir. canım son 2tl.

sözlük yazarlarının garip huyları

işeme anımın başlamasıyla birlikte uzanıp sifona basıyorum. genelde tam denk geliyo ikisi de aynı anda bitiyo hiç sorun olmuyo ama bazen işeme faslım uzun sürüyor ve tekrar sifonu çekmem gerekiyor. evet suya zulmediyorum.

boşa yaşadağınızı hissettiğiniz anlar

saatlerce aradığım kumandamı buzdolabında bulduğum anın akabinde hay sikiyim böyle hayatı dediğimin sonrasındaki birkaç saniye.

marmaray

ulan madem insanlar suyun altından yürüyerek karşıya geçsin istediniz, koduğumun tünelini neden şeffaf yapmadınız? ne güzel balıkları, yosunları, türlü türlü deniz şeylerini izlerdi insanlar.

aldatılan sevgilinin hiç tepki vermemesi

belki de tepki vermediği için aldatılıyordur.

vergisini ödemekten kaçan vatansever

allah vergisi yeteneklerim var. bunları da elektriğe suya doğalgaza benzine eklerler diye kaçıyorum. vatanını sevmek ayrı bir konu, vatanının vergi şekline bürünüp * vatandaşını sikmesi ayrı bir konu. doğal olarak çözümü kaçmakta bulmak yadırganmayasıdır.

neden evlenmedim

neden evlenmediğini açıklayan bir kompozisyonun giriş cümlesi veya başlığı olabilecek cümle. akabinde gelecek açıklamalarla "evlen artık" baskısı yapan anneyi, halayı, dayıyı, teyzeyi ve bu türdeki insanları ikna etme potansiyeline sahip bir cümle.

uyanamama problemi

o problem uyanamama değil erken yatamama problemidir aslında. kimine "ohaa saat 12 olmuş lan" iken kimine "daha 3 lan erkenmiş"tir. işte o adam uyanamaz.

önce müslümanlık mı gelir türklük mü

(bkz: önce insan)