bugün

entry'ler (79)

gecenin şarkısı

muse - time is running out.

okuldan kacmak

hakkinda ilginc anilara sahip oldugum, heyecan verici eylem. degisik bir ergendim ben, oyle cok isim olmazdi okuldan kacma denen seyle. lise birinci sinifa gelene dek bir kere bile okuldan kacma tesebbusunde bulunmamistim. sonra bir gun hayatimi degistiren ve hayatini degistirdigim biriyle tanistim, birkac ayda can ciger kuzu sarmasi olduk. ben dusunce insaniydim, o ise hareket. beni bir gun okuldan kacmaya ikna etti bu serefsiz. okulumuz da izmir'in gobeginde, ama her nasilsa arka bahce bir brezilya yagmur ormani gibi. koskocaman bir duvar var okul bahcesi ile apartmanlari ayiran, o duvari asip bir apartman bahcesine atladin mi tamam, rahatsin. okulun son gunleriydi. baska siniflardan ismini cismini bilmedigim insanlari da takmis pesine bu salak, beni de ikna etti, guya okuldan kacacagiz. bana da plan yapmak dustu. yok nasil hareket edersek suphe cekmeyiz, yok kacar gibi degil rahat gorunmeliyiz falan, goren duyan da hapishaneden kaciyoruz sanacak, oyle bir ciddiyet hakim ortaliga. neyse efendim biz bir sekilde aldik cantalari esyalari gectik o duvari, yuruyoruz. yagmur ormaninin icinden geciyoruz baya bildigin. bir ara bu pesimize takilanlardan biri 'bedenci geliyor!' diye bir feryat figan etti, en yakin arkadasim dedigim beni ikna eden serefsiz beni camurlarin icine ederek bir depar atti... neyse, bedenci falan gelmiyormus, ben ciktim camurlarin icinden, buna soylene soylene yuruyoruz. ben de tam bir izmir teyzesi ruhuna sahip bir ergendim o zamanlar, cazgirdim, kavga etmeye her an hazirdim, 'bu kizdan korkulur' dedikleri biriydim yani. tek olayim da bagirmakti, baska bir sey yok. ama nasil bagiriyorum... neyse geldik duvarin kenarina, apartman bahcesine atlayacagiz, herkes tek tek atladi, ben bakiyorum yok arkadas cok yuksek ben atlayamam. etek falan da var, is zor yani. oturdum oraya agliyorum bildigin atlayamam ben diye. krize girdim bildiginiz. sonra apartmanin balkonlarindan birine atletli, sigara tutturen bir adam cikti, basladi bize bagirmaya... 'yok efendim cok gurultulusunuz vay efendim sizi okula sikayet edicem' falan filan derken, ben basladim bu adamla bir guzel atismaya. adam bir yumruk atsa direkt felc olacagim gercegi aklima gelmedi. sen misin biz ogrencileri sikayet etmekle tehdit eden, yok efendim alti ustu okuldan kaciyoruz (goren duyan da okuldan kacma konusunda profesyonel sanacak), vay efendim sen hic genc olmadin mi... neyse adam iceri girdi kufurler savura savura (izmir teyzesi kavgayi kazandi beyler, yaslaninca da otobuslerde kavga ederim artik), ben de o duvari bir sekilde atladim. her yerim camur tabii. bir daha da okuldan kacmamaya yemin ettim ancak cok kereler bozdum o yemini... serefsiz arkadasim sagolsun. 'serefsiz' sifati ustune yapisti tabii sonra, hep oyle cagirir oldum.

abla kardeş diyalogları

aylardir memleketten uzaktayim, kardesimle de cok gorusemiyoruz. aramiz da pek iyi degil, babamin kopyasi tam, bacak kadar boyuyla ne bicim yalanlar soyluyor... ama kardes iste, atsan atilmaz satsan satilmaz ahahah. neyse, ilk defa feysbuk video chat yaptigimiz zamandi, aramizda soyle bir diyalog yasandi:
hi asl: cok ozledim ablacim seni, burnumda tutuyorsun.
- 5 saniyelik sessizlik, kardes etrafa bakinir -
kardes kisisi: kitle iletisim araclarinda televizyon var mi?

8 yasindaki veletten ne bekliyorsam zaten.

izmir vs paris

iki sehirde de gustave eiffel'in eserleri bulunur. (bkz: eyfel kulesi) (bkz: konak pier)

babanın garip huyları

benimkinin cuzdanimdan bana sormadan para almak gibi garip huylari var.

1 lira ile yapılacaklar

simit + karper peynir alinir ustune para bile arttirilir. oh mis.

insanın büyüdüğünü anladığı an

dondurma yemek icin buyuk bir istek duymayi biraktigim an. kucuklugumde dondurma icin aglayacak durumda olan ben, simdi dondurmasiz yillar bile gecirebilirim.

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

kardesim annemin ogretmenlik yaptigi meslek lisesinin cocuk gelisim bolumunde anaokuluna giderdi, onu okuldan alma gorevi de bana aitti cunku annecigim issiz babamdan hayir gelmeyecegini bildiginden 5-6 senenin borcunu odemek icin okulda kalir, sinavlarda gozetmenlik yapmak gibi ekstra islere gonullu olurdu. eve aksam 8'den once gelirse sansli sayilirdik yani. bir gun okuldan erken cikacakti, erken cikacagi nadir gunlerden biriydi. bunu bildigimden okuldan ayrilmadim, kardesimle birlikte annemi bekledik, aklimiz sira birlikte gidecektik eve, birlikte donecektik. bir iki saat takildik oyle, mutluyuz falan, okul bitti, ogrenciler dagildi, annem kardesimle konusuyor, birden kadincagizin telefonu caldi. o telefon konusmasinin ardindan yuzunun ne sekil aldigini hala unutmam... arayan apartmanin kapicisiydi. icra memurlarinin evimize gelip tum esyalari bir bir goturduklerini soyluyordu... eve nasil donduk, annem o kapiyi nasil acti, goturulen esyalari nasil tespit ettik bilmiyorum. gitmisti hemen hemen her sey... yemek yapamiyorduk, ocagi bile almisti icra memurlari. oyle oturduk sessizce, soguk, bos evin icinde. babam o sogukta balkona cikip sigara yakti ardi arkasina. annemi ona bagirirken dinledik kardesim ve ben. babam kaba kuvvete basvurmaktan cekinmeyen bir adamdi ama sadece o gun onu ne sesini, ne yumruklarini yukseltmeden sadece dinlerken gordum. biliyordu cunku, haksizdi. zaten ne zaman hakli olmustu ki?

uykuyu 4 saate indirmek

guney kore'de lise ogrencisiyseniz, mecburen yapmaniz gereken durumdur. zira okula sabah cok erken saatlerde gidip aksam saat 10'da cikarlarmis. ben anlatanlarin yalancisiyim.

sözlük yazarlarının itirafları

insanlari sevmekten vazgecemiyorum. hayir diyemiyorum, kus kalamiyorum, intikam alma gibi tutkularim da yok, nefret de edemiyorum, biri bana cok buyuk kotulukler yapsa bile hep sempati duyuyorum. kotuluk edenlerden kosa kosa kacmak yerine, en sonunda yine kosa kosa geri donuyorum. insanlari kirmayayim, uzulmesinler diye kendimi zorlar hale geldim resmen. yoruldum artik ama bu is tamamen bende bitiyor, keske biraz bencil olsaydim.

100 yıllık ırk vs 1500 yıllık ırk

irklarin ne zamandan beri yili var diye dusundurur, irk ve millet ayri seylerdir zira.

gelmiş geçmiş en çok abartılan şeyler

(bkz: julius caesar)

ispanyol aksanlı ingilizce

invite - inbite
very - bery
investment - inbestment
candace'i kandas diye okurlar bir de. simdilik kulagima carpanlar bunlar. bir de have'i dogru duzgun telaffuz edemezler, "haeeaav" gibi bir ses cikartirlar a'nin baskili oldugu. curly'ye kurli dedi bugun birisi mesela. ahahah. cok seker bir aksandir, bagimlisi olursunuz hatta benim gibi asiri kacirip gidip bu aksani konusan bir yarimadaliya vurulursunuz falan. aman diyeyim cok kulak asmayin bu aksana, adama buyu muyu bir seyler yapiyor, sonra kirik kalbinizle kaliyorsunuz.

çocukluk kokuları

kestane kokusudur, sobanin ustunde cizir cizir cizirdayan, evin icini mis gibi dolduran kestane kokusudur... anneyle birlikte yapilan kekin kokusudur ve annenin pembe hirkasinin ustune sinmis kokusu.

liseli kız üniversite mezunu erkek ilişkisi

(bkz: aria montgomery) (bkz: ezra fitz)
pek de saglikli bir sey degildir efenim.

takıntılar

biriyle bulusmadan once bulusana kadar defalarca kez arayip yanlis giden bir sey olup olmadigini teyit etmek, hala bulusuluyor oldugunu garantilemek. benim gibi telefonla konusmaktan nefret eden bir insan icin buyuk bir sey bu arama olayi yalniz, kendime engel olamiyorum.
seker, cikolata gibi seyleri yerken disleri degdirmemeye calismak, eriyip gitmesine izin vermek.

çocukken yapılan şerefsizlikler

yeni dogmus kardesimi uyurken, goz kapaklarini zorla aralamak suretiyle uyandirmak, dudagindan opmeye calismak (hem ensest, hem pedofili hem de escinsel durtulerim varmis). sonra o da cok buyuk bir serefsize donuserek benden ocunu aldi tabii, orasi ayri.

facebook şivesi

begen duvarindayim.

aşık olunan dizi karakterleri

gaius octavian - rome.

iki sezonda da gideri vardi yani simdi.

sözlük yazarlarının itirafları

sadece birkac aydir memleketten uzakta olmama ragmen ozlem, gurbet triplerine girdim ustune ustluk muzede turkce konusan insanlari duyunca hemen "aa merhaba" diye atladim. iki saat de lafa tuttum insanlari, zaten beni ekip gittiler "isimiz var" diyerek. durun nereye gidiyorsunuz daha size cig kofteyi ne kadar ozledigimi anlatacaktim...