bugün

yokluk

valla derin düşününce insan, varolduktan sonra bikere birşeyin yokolamayacağını anlıyor.yav mesela bilincimizin açılmaya, olgunlaşmaya başladığı o çağlar varya; o ilk çocukluk anılarımız, ilk aşklarımız,yani bazı olaylar vardır ki uzun zaman geçmesine rağmen hatırlarız ya işte öyle olaylar.ondan sonra birine karşı duyduğumuz güçlü kin veya nefret.bu hissin kuvvetini kin duyan herkes bilir mesela.bir gülün kokusu, sevimli bir kedi,sayısız kez soluduğumuz hava ve opis ya da temiz koku(bulunduğumuz yere göre),o yediğimiz nefis, herbirinin tatları ayrı olan yiyecekler... sonra.. karşı cinsle olan beraberlikler ve o zevkin doruklarına çıktığımız o haz anları,partnerine-eşine karşı duyduğun tutku..

ulaşılan hayaller bi de ulaşılamayan hayaller.tabii herkes sonsuz sayıda ve sonsuz olasılıkta şey ister, hayal eder demi bunu herkes kabul eder. işte içimizde ukte olan bu yarım kalan yaşanmışlıklar.ee sonra biz biz,ahir zamanın şanslı evlatları,uzayı ve dünyanın dört bucağını keşfedebilmiş neslin çocukları,evrenin muazzam büyüklüğü ve düzenini kavradıktan sonra, sayısz, ve herbirinin şekli mükemmel bitkiler ve hayvanlar barındıran bu dünyayı gördükten sonra, nasıl nasıl yokluk?

bunca zihin süreci geçirdikten sonra bilinç bu deneyimleri tatıktan sonra nasıl olurda insan yok olur? bilakis bu tatların ve zevklerin fazlasını ister.bazı insanlar yokolmayı istediklerini söyleseler de aslında hiçkimse bunu istemez,herkes sonsuz yaşamı arzular.