derse üç saniye geç kalanı bile derse almayan hoca

gafhayı yimiş hocadır.

efendim vardı bizim eğitim hayatımızda da böylesi. derslerde, sınavlarda anamızı ağlatırdı. kapıyı kapadığı an dışarıda kalanı almazdı içeri. ara vermek için saniyeleri sayardı bir de.

- hocam ara versek?
- daha 47 saniye var höröcan.
- hocam ama?
- bak zamandan çalıyosun şu anda.
- tamam hocam tamam. *(senimnagodumunung...)
- efendim?
- yok bi'şey hocam.

ertesi sene rektör değişince, ideolojiler de değişti. bunu aldılar kadrodan, biraz aşağı çektiler paçasından. ne olduysa herif kadayıf kıvamına geldi. sene boyu imzaları kontrol bile etmedi. ilk derse girdikten sonra tüyerdik yok saymazdı, aynı haftada 8 imza atardık bir şey demezdi. tavırlar da değişti, dersi dinleyecek olan benden önce gelsin tripleri, ders bölünüyor benden sonra girmeyin falan yalan oldu. hatta sınavdan önce önemli yerleri not aldırmalar, ders boyu süregelen şakalar, yok efendim tatlı dil güleryüz falan...

okul bitip de ayrılırken son ders topladı tüm sınıfı, çıktık bahçeye. gitmiş marketten koliyle topkek, kola-fanta neyim almış. millete dağıttı, geçti ortaya bi' de veda hutbesi okudu. şaka maka duygulandık lan. hayır üç sene anamızı ağlatan adam bu muydu yani, nasıl böyle bir anda değişti, ne yaptılar yavrum sana, gece rüyana ak sakallı dede mi girdi; bir türlü anlam veremedik.

sonra ne mi oldu? vallahi akıbetinden haberim yok, ama bu gazla bırakmıştır da akademik hayatı.