bugün
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- suriyeliler suriye'ye dönsün10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- evli kadın kaçamak yapabilir mi9
- icardi190524
- alınan en güzel iltifat9
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- erkeğe ne hediye alınır32
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- uzağı göremeyen insan15
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
artık hakkında ne diyeceğimi bilemediğim yazar. ilk başta hemen şunu belirtmeliyim ki; hayranı idimm. böyle bir kalem türk edebiyatı'nda çok az var der idim. bunun değerini bilmeliyiz der idim. çünkü pinhan ve mahrem öyle her yazarın yazabileceği kitaplar değildir. dil zenginliği en üst noktadadır. anlatımda birçok yol denenir. ve bu denemeler başarıyla gerçekleştirilir şafak'ta. vecd halinde yazar, ben de vecd halinde okurum. (ki ingilizce yazmaya başladığından beri bu kayboldu)
ben sezgisel bir güçle tanıştım onunla. bir gün kitapçıya gittim. adını daha önce hiç duymamıştım. pinhan'ı gördüm. ki şehrin aynaları ve mahrem'de çıkmıştı o zaman. iç sesim "olum bu yazara bayılacaksın kronolojik sıra ile oku kitaplarını" dedi. öyle yaptım ben de. önce pinhan, sonra şehrin aynaları, sonra mahrem, bit palas, araf, med-cezir, baba ve piç, siyah süt ve derken aşk. her eserini ayrı ayrı değerlendireceğim lakin şunu söyleyebilirim ki mahrem benim için özel ötesidir. aynı zamanda üniversitede tez konumdur, postmodern edebiyat açısından analiz olarak. pinhan ve bit palas'ı çok etkin ve yetkin bulurum. siyah süt'ü çerez, araf ve baba ve piç'i ortalamanın üstünde görürüm. şehrin aynalarını sevmem, aşk'a ne diyeceğimi bilemem. med-cezir yayımlanmış yazılarının toplamıdır. şekerleme gibidir. ilk eseri olan kem gözlere anadolu'yu ise bulamadığımdan okuyamam. yazar (elif olan) bu eserini beğenmediğinden yayımlatmaz. sorulur kendisine, siz beğenmiyorsunuz ama belki biz beğeniriz denilir. belki biz de beğenmeyiz ama o beğenmeme halini beğeniriz denir. güler ve o öyküleri çok ham bulduğunu piyasaya sürmeyeceğini söyler. eyvallah denir ne denir ki. ama sinir bozan şey aynı kadının yarım saat önce yazarların egolarının yüksek olduğunu ama olmaması gerektiğini savunmasıdır. susulur.
şimdi geriye bakıyorum, yıpranmış bir sürü kitabı var bende. altını çizmekten, defa kere okumaktan hatıralarım ve mutluluklarım yıpratmışım hepsini. şimdi şimdiye baktığımda öfke duymaya başladım ben kendisine. ciddi bir öfke.
kendisine şunu sorma fırsatım oldu: "ortaya çıkardığınız eserin reklamının ve tanıtımının sınırı var mıdır. varsa bu sınır nerde başlar, nerde biter dedim. yine sükunetle güldü. (öyle ruhsuz tepkiler verir ki zaten. bir cimdik atasım gelir. ya da bazen o iki yanındaki saçını tek hamlede kafasının tepesinde toplayasım gelir, yapmam ama) her yazar gibi ben de çok okunmak istiyorum dedi. sustum.
ama ben neden onu bir esra ceyhan'da, bir seda sayan'da görsem şaşırmayacağım. neden...abartmış olmuş olabileceğimden olabilir mi...(mış muş olmuş bilmiş)
ama ben neden inanamıyorum artık ona. neden bana samimi gelmiyor artık. aylarca kanal kanal, sayfa sayfa kitabını ve kapağını anlattıktan sonra neden gri kapak piyasaya sürülüyor. nerde kalıyor samimiyet. neymiş biz erkekler okuyamıyormuş. yazık sana. hem de çok. o zaman ne yapacaksın canım sen biliyor musun...o çok sevdiğin ötekiler-azınlıklar bir diğer deyişle eşcinseller için de mor kapaklı kitap çıkaracaksın. çıkaracaksın "aa evet diyelim bari" inancımızı daha az sarsalım bari.
zaten doğan kitap'a geçiş faciası yaşanıyor içimde. ki tencere kapağını buldu durumu. bana neyse...
bunlarla boğuşuyordu zihnim bu aralar. hala yazarın eseri benim için daha önemli diyordum tıpkı kendisinin de dediği gibi. ama duyduğum şey gerçekten tüylerimi ürpertti. yeni bir kitabı çıkıyor genç kadın yazarımızın. adı: kağıt helva.
daha önce yayımlanan eserlerindeki cümleler yer alıyormuş kitapta.
"bu aşk burada biter,
ve ben çekip giderim" dizeleri belirdi gözbebeğimde.
tüm gün nasıl yani dedim. nasıl. artık işin nedenselliğinden geçtim ben. nasıl diyorum ben.
ben yine sağda solda manidar cümlelerini göreceğim, duyacağım. ama artık ne desem kendi kendime boş olacak. biliyorum.
yıllar önce bana dediğini yapacağım artık. ne yazık ki...
"mahremin gitti mi elden
sen de gitmelisin tez elden"
ben sezgisel bir güçle tanıştım onunla. bir gün kitapçıya gittim. adını daha önce hiç duymamıştım. pinhan'ı gördüm. ki şehrin aynaları ve mahrem'de çıkmıştı o zaman. iç sesim "olum bu yazara bayılacaksın kronolojik sıra ile oku kitaplarını" dedi. öyle yaptım ben de. önce pinhan, sonra şehrin aynaları, sonra mahrem, bit palas, araf, med-cezir, baba ve piç, siyah süt ve derken aşk. her eserini ayrı ayrı değerlendireceğim lakin şunu söyleyebilirim ki mahrem benim için özel ötesidir. aynı zamanda üniversitede tez konumdur, postmodern edebiyat açısından analiz olarak. pinhan ve bit palas'ı çok etkin ve yetkin bulurum. siyah süt'ü çerez, araf ve baba ve piç'i ortalamanın üstünde görürüm. şehrin aynalarını sevmem, aşk'a ne diyeceğimi bilemem. med-cezir yayımlanmış yazılarının toplamıdır. şekerleme gibidir. ilk eseri olan kem gözlere anadolu'yu ise bulamadığımdan okuyamam. yazar (elif olan) bu eserini beğenmediğinden yayımlatmaz. sorulur kendisine, siz beğenmiyorsunuz ama belki biz beğeniriz denilir. belki biz de beğenmeyiz ama o beğenmeme halini beğeniriz denir. güler ve o öyküleri çok ham bulduğunu piyasaya sürmeyeceğini söyler. eyvallah denir ne denir ki. ama sinir bozan şey aynı kadının yarım saat önce yazarların egolarının yüksek olduğunu ama olmaması gerektiğini savunmasıdır. susulur.
şimdi geriye bakıyorum, yıpranmış bir sürü kitabı var bende. altını çizmekten, defa kere okumaktan hatıralarım ve mutluluklarım yıpratmışım hepsini. şimdi şimdiye baktığımda öfke duymaya başladım ben kendisine. ciddi bir öfke.
kendisine şunu sorma fırsatım oldu: "ortaya çıkardığınız eserin reklamının ve tanıtımının sınırı var mıdır. varsa bu sınır nerde başlar, nerde biter dedim. yine sükunetle güldü. (öyle ruhsuz tepkiler verir ki zaten. bir cimdik atasım gelir. ya da bazen o iki yanındaki saçını tek hamlede kafasının tepesinde toplayasım gelir, yapmam ama) her yazar gibi ben de çok okunmak istiyorum dedi. sustum.
ama ben neden onu bir esra ceyhan'da, bir seda sayan'da görsem şaşırmayacağım. neden...abartmış olmuş olabileceğimden olabilir mi...(mış muş olmuş bilmiş)
ama ben neden inanamıyorum artık ona. neden bana samimi gelmiyor artık. aylarca kanal kanal, sayfa sayfa kitabını ve kapağını anlattıktan sonra neden gri kapak piyasaya sürülüyor. nerde kalıyor samimiyet. neymiş biz erkekler okuyamıyormuş. yazık sana. hem de çok. o zaman ne yapacaksın canım sen biliyor musun...o çok sevdiğin ötekiler-azınlıklar bir diğer deyişle eşcinseller için de mor kapaklı kitap çıkaracaksın. çıkaracaksın "aa evet diyelim bari" inancımızı daha az sarsalım bari.
zaten doğan kitap'a geçiş faciası yaşanıyor içimde. ki tencere kapağını buldu durumu. bana neyse...
bunlarla boğuşuyordu zihnim bu aralar. hala yazarın eseri benim için daha önemli diyordum tıpkı kendisinin de dediği gibi. ama duyduğum şey gerçekten tüylerimi ürpertti. yeni bir kitabı çıkıyor genç kadın yazarımızın. adı: kağıt helva.
daha önce yayımlanan eserlerindeki cümleler yer alıyormuş kitapta.
"bu aşk burada biter,
ve ben çekip giderim" dizeleri belirdi gözbebeğimde.
tüm gün nasıl yani dedim. nasıl. artık işin nedenselliğinden geçtim ben. nasıl diyorum ben.
ben yine sağda solda manidar cümlelerini göreceğim, duyacağım. ama artık ne desem kendi kendime boş olacak. biliyorum.
yıllar önce bana dediğini yapacağım artık. ne yazık ki...
"mahremin gitti mi elden
sen de gitmelisin tez elden"
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar