bugün

arabesk muzik dinliyor olmakla ovunmek

özellikle 90'ların ikinci yarısından sonra türk entelijansiyasının en azından bir kısmının yaptığı şey.
bu konuyu kendimce irdeledim ben. 80'ler boyunca tu kaka sayılan, minibüs müziği, varoş müziği, alt kültür müziği diye aşağılanan arabesk, nasıl oldu da, özellikle müslüm gürses ve orhan gencebayisimleri etrafında, türk entelijansiyası tarafından kült mertebesine yükseltildi, anlamaya çalıştım.
sanırım bu da batıdan edinilmiş, öğrenilmiş bir şey. ve ne yazık ki, pek çok başka durumda olduğu gibi geç kalınaraktan. aydınlarımız, çok daha erken dönemlerde ufuklarını misak-ı milli sınırlarının ötesine çıkartabilseydiler, dünyaya açılabilseydiler, oralarda arabesk benzeri müziklerin aşağılanmak yerine önemsendiğini, ciddiye alındığını görebilecekler ve böylece arabeskin daha doğduğu dönemde ona gereken önemi verebileceklerdi. ama aydınlarımız ancak 90'lardan sonra dünya hakkında kapsamlı fikirlere ulaştıkları için, geçmişin utancını da temizlemek adına hor gördükleri bu müziği biraz da gereğinden fazla kutsadılar ve malesef aşk tesadüfleri severgibi iğreti sentezler ortaya çıktı.
bir ikinci nedenden bahsetmek gerekirse aydınlarımızın bilinçaltına inmek faydalı olabilir. taa tanzimattan bu yana aydınlarımız en çok neyle suçlandı sorarım size? kendi halkına ve değerlerine uzak olmakla elbette. hatta bir çeşit aşağılama ifade eden entel kelimesi tam da bu anlama işaret ediyor. işte arabesk müzik dinlemek ve hatta bununla övünmek, futbolla ilgilenmek, aydınlarımız için halktan ve değerlerinden kopuk, bohem bir hayat yaşamadığını önce kendine, sonra da başkalarına ilan etmenin bir yolu gibime geliyor. hayır hayır, ben züppe entelin teki değilim, bakın tıpkı sizler gibi orhan babayla efkarlanıyor, fenerbahçe'yi alkışlıyorum...