bugün

çingene

vaktiyle orta okula giderken köyde yaşadığımızdan ötürü uzunca yol katetmemiz gerekiyordu. her ne kadar veliler tarafından servis arabası da tutulmuşsa da öyle günümüzdeki gibi okuldan çıkan çocuğun bokuna kadar ilgilenen servis şoförüne sahip değildik biz köyümüzde. okul ile ev arasında yaklaşık olarak 12-13 km kadar falan fark var.* büyük şehirler için bu farkın hiç bi önemi yoktur çünkü her an her saniye heryerden kalkan bir dolmuş bulabilirsiniz. yine de o dönemde kimi arkadaşlarımız
da bizden çok daha yol fazla yürümek zorunda kalmaktaydılar.

yani 12-13 km uzakta şehir merkezinde bir orta okul olsa ne ise ancak gittiğimiz okulun bulunduğu mevkinin de bir köyden farkı olmadığını da belirtmek isterim hani. maksimum şu anda 2000 nüfuslu bir kazadır.
servise ulaşmak ve servisin bizi indirdiği yerden okula ulaşmak için bile yine 1 km yürürdük. servisi kaçırdın kaçırdın siki tutmuşsun demektir. 60 haneli köyden o kasabaya çalışacak arabanın ihtimaline kalmışsın anlamına gelir. giderken sorun olmuyordu pek, o gün okula gidemezdin olur biter.
ancak eğer okuldan eve dönüşte servisi kaçırdıysan gerilimli saatlere hazılanmalıydın.

zira yürüyeceğin bu 12-13 km'lik yolun uzunca bir kısmının kenarında çingene çadırları yer tutardı. zaten okuldan çıkmışsın saat 6 olmuş, soğuk bir sonbahar akşamındasın. akşamın yanaşmasıyla yerden en fazla 6-7 metre yükseklikte uçan yarasa sürüleri, güneş batmamış da katledilmişçesine gökyüzüne bölük pörçük yayılmış kan rengi kızıllık bunların hiçbiri normal bir insanı etkileyecek şeyler değiller ama çingeneler.!?

tırsıntının asıl sebebi küçüklüğümüzden beridir bize öğretilen "çingene kaçırır", "kolunu keser dilenci yapar", "paranı çalar" gibi yemeğini yemediğinde korkutmak üzere "öcü" alternatifi cümlelerden mütevelliddi.

şimdi hatılarım da; ben o yoldan yürürken allah için hiçbir çingene rahat durmazdı özellikle genç kızları, kadınları.
"şşş yakışıklı nereye gidersin gel bi çayımızı iç", "lan domuz ne başını öne eğersin adam mı yeriz biz ?" erkekleri ise "bilader ateşin var mı be ?" şeklinde tacizlerde bulunurlar taşaklarını geçerler, arkamdan gülerlerdi. benim onlardan korktuğumu, benim onlardan korkmam gerektiğinin çevremce bana öğretildiğinin de bilincinde oldukları hallerinden belli olurdu zaten. ne arasın o yaştaki velette ateş.

ancak seneler geçti, devran döndü, iş sahibi olup para kazanmam gerektiği bana yine toplum tarafından empoze edildi bende "bu yol doğru yol olmasa herkes böyle yapmaz" diyerek o minvalde ilerledim.

şimdi düşünüyorum, salak bi patronum var ve zengin kibirli insanların küstahca bakışlarına maruz kalmak zorundayım.

çingeneler mi ? onlar hala aynı, dünya siklerinde değil müzik yapıp dans ediyorlar ve tüm tabulardan uzaklar.

keşke diyorum şimdi, bana çingenelerden korkmamı öğütleyen, para kazanmak zorunda olduğumu söyleyen toplumun dediklerine uymasaydım da bir çingene beni kaçırıp dilendirseydi.
param olmazdı haa, ama dans edip şarkı söyleyen, bazen kavga eden, hayatla ve hayatı çok ciddiye alanlarla taşak geçen mutlu biri olurdum.