bugün

ölmek

insanların cani olduklarını düşündüğüm zamanlardı. şehrin cenaze kokan sokaklarında bir yenisi daha gidiyordu işte, gittikçe ayak sesleri küçülüyor yerini ağlayan kadınların yakarışlarına bırakıyordu. erkek olmayı da o zaman istemiştim ben, sadece taşıyorlardı, omuzlarında, akıllarında ya da her nerelerinde ise sadece taşıyorlardı onu. onun bunlardan haberli olma ihtimali sağırların koca bir ormanda düşen çınarın sesinin varlığını kabullenişi kadar olasıydı. yani olmayasıydı. ölmek yok olmaktı, oysa o ölmemişti, gömüyorlardı işte, bedeni vardı, küçücük aklım olanları almıyordu. insanlar cani olmalıydı bu şehirde.

yıllar sonra denize bakarken hatırladım, bir denize açılarak ölmek istediğimi. oysa ölümün anlık oluşu soğutuyordu her defasında beni bu fikirden. her deniz gördüğümde yeniden anımsıyor, bırakıyordum aklımı soğuk sulara, aklımın oltalarına takılıyordu diğerlerine göre sıradan bir ölüm hali. ne cesedim ne kokusu ne de yakaran kadınların seslerinin dokusu sinerdi bu şehre açılarak ölünen bir denizde. açılarak ölmek ve bu yazının sonunda "bakın!açıldım ve öldüm!" demek isterdim haykırırca, ama biraz daha yaşamaya karar verdim kollarında, biraz daha çok yaşamaya...