bugün

yozlaşma

mucizeleri ve gizleriyle meşhur lakin sonu, aydınlığı meçhul, karanlık bir ormanda kaybolmuş gibiyiz. ağaçlar kökleriyle arzın kalbini hiç nedamet duymadan, sızısına kayıtsız kalır kanatırken, çiçekler yapraklarıyla soluğumuzu zehirliyor.

patikalar korkularımızda kaybolduğundan, handikaplar ötesi bir çığırın yoldan çıkmasıyla büyüyor derin kederlerimiz.

ve çığlıklar büyük ayaklarıyla koşuyor bize doğru. yüzümüze, ağzımızın büyüklüğündeki kuşkuları yumurtluyor.

kısa anlamlar beliriyor tozlu tümcelerde. kadim ataların manidar kavramları; süper, oha, felan deyip, metal çerçevelerin kesiklerine zuhur eden tesirlerini yitiriyor, sırf bizim yüzümüzden.

daha öfkeli, daha suskun, daha gölgeli bir hal ile karşılıyor ormanın derinlikleri. içtihatlarımız karışıyor gök gürültülerine ve dış kainat bize iç alemi anlatamıyor artık. alemi yadsıyıp kainatı kirlettiğimizden.