bugün

kuru otlar üstüne

nuri bilge ceylan'ın 9. filmi. altın palmiye için yarışmış ancak merve dizdar'a en iyi kadın oyuncu ödülü verilerek gönderilmiştir.

izledikten sonra uzunca düşünüp "sevmediğime" kanaat kıldığım bir film oldu.

--spoiler--
karakterler ve diyaloglar, nuri'nin önceki filmlerindeki kadar derinlikli değil, film bir olay hikayesi gibi başlayıp durum öyküsü kıvamında ilerliyor ve girişteki sevim'in mektup hikayesi için seyirciye tatmin edici bir final sunulmuyor.

belirgin bir politik mesaj içermeyen bir hikayede politikanın ucundan geçen, etliye sütlüye karışmayan 1-2 diyalog bulunması bir filmi politik yapmaz. yani 10 ekim tren garı patlamasında bacağını kaybeden nuray da var, pkk terörü yüzünden akrabasını kaybeden karakter de var. haliyle net bir politik film değil.

çoğu kapalı mekanda geçen bir filmde, manzaraların tanıtımlarda fazlaca kullanılmasını biraz samimiyetsiz buldum. yani düşünün fragman ve teaser'larda adıyaman, ağrı, erzurum her yer var ama filmin hangi şehirde geçtiği net belli değil. sırf bir iki sahnede görsellik olsun, fragmanlara koyarız diye mi oyunculara doğu turu yaptırdınız?

ayrıca anlatım biçimi olarak ilk defa nuri'nin iç sesi kullandığını gördüm. filmin ilk 3 saati boyunca hiç iç ses yok, birdenbire samet'in ağzından bir veda mektubu okur gibi hikaye ile vedalaşıyoruz. biçimsel anlamda da sanki aceleye getirilmiş bir final gibi geldi bana. nuri'nin ilk 3 filmi arasına sokamam ama yine de türk sineması standardında oldukça iyi film tabiki.

--spoiler--