hiç arkadaşı olmayan insan

Benim yakın arkadaş olarak gördüğüm hiç kimse olmadı şu ana dek, ne erkek olarak ne de karşı cins olarak. Zaten karşı cins olarak herhangi bir arkadaşım hiç olmadı ne lisede ne üniversitede ne de sonrasında fakat erkeklerden olmuştu, üniversite zamanlarında okulda irtibat kurduğum ve telefonumda numarası kayıtlı olan birkaç kişi mevcut o anlamda hiç arkadaşım olmadı diyemem. Fakat bence yakın arkadaşlık ya da hakiki arkadaşlık kavramı başka bir şey, pek öyle belirli süre sonra iletişimsizliğe dönüşen ve devamlılığı ortama ve koşullara bağlı olan bir olgu değil, yani birini yakın arkadaş olarak görebilmek için en genel anlamda o kişi hayatımızda kalıcı olmalı diye düşünüyorum. yani bir zaman için irtibat kurduğumuz ve vakit geçirdiğimiz kişilere arkadaş olarak bakabiliriz fakat bu okul veya iş arkadaşı olarak kalır öteye geçmez, birini gerçek anlamda yakın arkadaş veya dost olarak görebilmemiz için o insanın hayatımızda değerli bir etkisi olması, bize önemli şeyler katması, hatrı sayılır bir yeri olması gerekir. O kişide kendimizden bir şeyler bulabilmemiz gerekir, yani herkes gibi olmamalıdır. Bahsettiğim bu anlamda benim yakın veya gerçek bir arkadaşım hiç olmadı hayatım boyunca, ne lisede ne üniversitede ne de sonrasında.

Aslında 2021 senesinin başlarında bitirdiğim ve beni oldukça etkileyen bir kitap kendimle ilgili bu durumu fark etmeme ve geçmiş yaşantımı irdelememe sebep olmuştu. Kitapta geçen o kısımlardan birini paylaşmak istiyorum:

görsel

' öyle ya, demin sözünü ettiğim Mary Ann Wilson benim ilk arkadaşım kadar asil ruhlu değildi. O ancak eğlendirici öyküler anlatmasını, ilginç, bazen de açık saçık dedikodular etmesini biliyordu. Oysa Helen, kendisiyle konuşmak mutluluğuna eren kimselere çok daha soylu duygular, fikirler aşılayabilecek olan bir insandı. '

Jane Eyre, 111. Sayfa

Bu yazı bana arkadaşlıkla alakalı önemli düşünceler hissettirmişti kitabı okurken, gerçek arkadaşlığın nasıl bir şey olduğunu düşünmeye ve sorgulamaya başlamıştım, geçmişi düşünürken tam da bu noktada benim bakış açıma çok benzediğini fark ettim o tespitin, gerçek arkadaşlık/yakın arkadaşlık kavramıyla ilgili düşüncelerime dair oldukça benzer yönler içermesinin yanı sıra fikirlerime çok yakın ve muvazi bir bakış açısını yansıttığını düşünüyorum. Evet ne erkek olarak ne de karşı cins olarak Helen karakteri gibi bir arkadaşım olmamıştı benim hiç hayatım boyunca, aslında bunun ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu hissettim, olsaydı o kişiyi gerçek arkadaş olarak görebilirdim ve hiç yakın arkadaşım olmadı diyemezdim. bu yüzden son derece değerli görüyorum bu alıntıyı ve bu şekilde burada paylaşmak istedim.
Kitaptaki o yazıyı her okuduğumda gerçek arkadaşlık kavramını anımsayacağım gibi fikirlerimi bakış açımı muhafaza ederek yaşamımda uygulayabileceğim ve bana kötü etkisi olabileceğini sezinlediğim arkadaşlıklardan kaçınabileceğim bu sayede, bu anlamda kişiliğime de önemli bir katkısı olacaktır kitaptaki o kısmı zaman zaman tekrar okumanın. Aslında fark ettim de arkadaş olmak için illa ki insana gerek yok belki de en iyi arkadaşım veya tek gerçek arkadaşım kitaplardır, tümü olmasa da en azından bazıları için böyle bir fikir yürütebilirim çünkü oldukça büyük faydalarını görüyorum gerçekten bazı kitaplardaki sözlerin, bunun da aslında insanın bakış açısını yükseltmeye ve kendini daha iyi keşfedebilmesine dair önemli katkılar sağladığını düşünüyorum.