bugün

özgüveni arttıran şeyler

* en başta ''elalem ne der, hakkımda ne düşünürler...'' gibi bizi kısıtlayan her türlü olumsuz düşünceleri zihnimizden atmak. elalem dediğimiz güruh zihin yapısı, ortalama 11-13 yaş arasında takılı kalmış, gündelik hayatında sebep-sonuç ilişkilerini kendi için bile çok nadiren sorgulayan, 0-1 mantığıyla işlem gören basit makinalardır. üstelik sadece menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda ''1'' olarak programlanmışlardır. dolayısıyla onlardan gerçek anlamda olumlu bir geri bildirim almanın sonsuz farklı davranış algoritması ve/veya imkansızlığı bir insanı delirtmeye yeterlidir, boşverin onları!

* ne yapıp edip kendine gülebilmeyi mutlaka öğrenebilmeli insan. biri yolda yürürken ayağı takılıp düştüğünde veya herhangi bir kalabalıkta komik duruma düşen birine nasıl gülebiliyorsa, aynı şekilde kendine de gülebilmeli bir insan. kendine gülebilmek; kendini her haliyle koşulsuz sevebilmeye açılan en büyük kapıdır fikrimce.

* daima temiz, özenli ve bakımlı olmaya çalışmak. insanlar kendilerini bakımlı ve çekici bulduklarında daha sık aynaya bakarlar. daha sık aynaya baktıklarında ise kendilerini daha güçlü ve daha çekici hissederler. aynalar siz gerçeği görebildiğiniz sürece dostunuzdur.

* size kendinizi zayıf ve değersiz hissettiren insanlardan uzak durun. kadınları gerçekten çözebildiğini düşündüğüm ve yaşadıkları dönemde çok para veya ün sahibi olamamış, üstelik kendilerini çok çirkin bulan iki yazar bukowski ve stendhal'in her ne kadar birbirinden çok farklı gibi görünse de aşağı yukarı hem fikir olduğu bir söz; ''zeki ve gerçek anlamda güzelliğe sahip olduğuna inanan kadınlar, çirkin bir erkekte çirkinlikten çok daha fazlasını görebilir ve ona kendini dünyanın en çekici erkeği gibi hissettirebilir.''

* çevrenizdeki insanlara olan davranışınız onlara ''bana böyle davranılmasını istiyorum'' gizli mesajını iletir ve zamanla ilişkileriniz aşağı yukarı tıpkı sizin bu tutumunuza benzer bir hal alır. yani kendinize nasıl davranılmasını istiyorsanız çevrenizdeki insanlara da öyle davranmalısınız. insanlar sizi en başta kibar ve yapmacık bulsalar bile zamanla bunu kabullenecekler ve tıpkı sizin onlara davrandığınız gibi kibar ve özenli davranacaklardır. veyahut mesafe koyacaklardır. ki işte bu tam da bizim istediğimiz şeydir zaten.

* kişi görüntüsünde, diyaloglarında veya davranışlarında kendine has, incelikle düşünülmüş, kendini bir anlamda farklı ve özel kılabilecek bir ayrıntı belirlemeli ve bunu özgün tarzı haline getirmeli fikrimce. örneğin, basit bir parfüm, küçük bir aksesuar, konuşurken veya çalışırken, sürekli tekrar eden, fakat asla gözden kaçmayan son derece basit ve küçük bir nüans... bu basit şey özel biri olması gerekmeksizin herhangi biri tarafından söylendiğinde bile insana kendini özel ve çekici hissettirebilir.

* geçmişe olan takıntıları ve geleceğe olan endişeleri olabildiğince unutmak. iflah olmaz bir carpe diem rahatlığı... düşünülmesi ve yapılması gereken tek zaman vardır ve o da şu andır. evrimin en üst basamağındaki en mükemmel canlı olan insan, ''an''ın içinde var olan koşulları optimize etmekle yine en mükemmel şekilde donatılmıştır. yani ''keşke'' diye bir şey yoktur ve gerçekleşmiş olan şey, gerçekleşme olasılıkları mümkün olgular içindeki en optimum sonuçtur. tıpkı ''belki'' diye bir şey olmadığı ve yine günü geldiğinde gerçekleşebilme olasılığı en optimum sonucun gerçekleşebileceği gerçeği gibi...hiçbir ceylan bir aslanla göz göze geldiğinde kaçmadan evvel düşünmez: '' böyle hayat mı olur? lanet olsun aslan olamadığım bir besin zincirine!''diye...

* insanın mutlaka sınırlarını zorladığı durumlarda kendini dizginleyebilecek güçte, üzerine kafa patlatıp, düşündüğü, kendisine varoluşunun nedeni hatırlatan bir ahlak ve değer sistemi olmalı.

* ve son olarak gerçek ne olursa olsun, siz onu göremeyecek kadar kör olduğunuzda etrafınızda bunu size söyleyebilecek mutlaka bir iki dostunuz olsun.