bugün

travian

biri köylerime mancınıklarla saldırsın, yıksın artık da beni kurtarsın dediğim oyundur.
başlarda hammadde azken, asker yokkken o kadar önemsememiştim burayı, lakin hammadde seviyeleri yükselip yağma yemeye başlayınca hep köyümü düşünür oldum.
evet evet. bu köy beni deli edecekti. paso yağma paso hammadde kaptırma.
sonra bir gece sohbet odasına girdim. orada oyunla ilgili tüyolar almaya başladım. benden daha tecrübeli bir oyuncu ile aramda şu diyalog geçti.

+ya arkadaş ben paso yağma yiyorum, güçlenemiyorum dolayısıyla.
-sığınak bas!

hiç duymamıştım o güne kadar bunu. evet bir sığınağım vardı ama kullanmıyordum. sığınak basmak demek meğersem sığınak seviyesini yükseltmek demekmiş. her sığınak seviyesi yükseltildiğinde, düşmana daha az hammadde vermeye başlamıştım. elimde kalan hammaddeleri de asker yapmaya harcamaya başladım. lakin yaptığım askerleri yağmaya gönderemiyordum. dolayısıyla gelen saldırıda hepsi şehid oluyorlardı. bu sorunu da gene sohbet odasında dile getirdim. orada sonradan yaşı 17 olduğunu öğrendiğim bir velet bana nasıl yağma yapacağımı anlattı ve bu brifingi şu cümle ile bitirdi;
"anladın mı koçum"
ben de "anladım abi"(!) diyerek uzaklaştım. tabii 17 yaşındaki o veledin koordinatlarını almayı ihmal etmedim.

o günü izleyen günlerde çevre köyleri yağmalamaya başladım. ilgisizlikten mi? yoksa sürekli yağma yediklerinden midir nedir girdiğim köylerde hiçbir dirençle karşılaşmıyordum.
ordum sürekli büyüyor, yağmaladığım köy sayısı gün geçtikçe artıyor. adeta köyüme hammadde yağıyordu. bu arada tek tük yağma yiyor olsam da bastığım sığınaklar sayesinde düşmana 1 tane bile hammadde vermiyor, bir de mesaj çekip "hadi naş başka kapıya, bu köyden sana ekmek yok" diye dalga geçiyordum.
izleyen günlerde sürekli büyüdüm, bölgenin en güçlü köyü oldum. hal böyle olunca da birlik teklifleri almaya başladım. ama baktım ki hiçbir birlik bana uygun değil kendi birliğimi kurmaya karar verdim ve kurdum. çevre köyleri bana tabi olmaya ikna etmeye çalıştım. 5 köy bana biat etti, biat etmeyip uzattığım eli havada bırakanlar ise çok geçmeden tokmak sallayanlarımın meşhur yağmalarıyla yüz yüze kaldılar.

artık oyun hayatımda önemli bir yere sahipti.
işyerimde sürekli açıktı ve ben bir yere gidecek dahi olsam köyümü elemanlardan birine emanet ediyor, ne zaman ne yapması gerektiğini sıkı sıkıya tembih ediyordum.

bu yağma işi öyle zevk vermeye başlamıştı ki, hedef büyütmeye nüfusu daha fazla olan köylere yağma yapmaya başladım. lakin kurnazlık yapıp birkaç benden güçlü köyü birbirlerine düşürdüm önce. onlar birbirini yerken ben de köylerini yağmaladım.
hammaddelerim sürekli artıyor, üretimim devasa boyutlara ulaşıyordu kısa sürede. ama benim için şimdi önemli olan şey zamandı. o işi de kredi kartıyla plus hesabı satın alarak çözdüm.
hemen hammadde üretimlerini arttırdım.
paladin bastım. bunların uzun yetişme süresini beklemeyerek verdim 3 altını bastım anında paladinleri.
böylece ordumun hareket ve yağmalama kabiliyeti fevkalade arttı. düşmanlarım ne olduğunu anlamadan acımasız paladinlerimin kılıç darbeleri altında inim inim inlemeye başladı.
şimdi çevremdeki 13*13 lük haritada(13*13 ne diye sorma. al plus hesap gör ne olduğunu) en güçlü köyüm ve sömürge köyümü oluşturmakla meşgulüm.

buradan ilgililere sesleniyorum;
benim gibi 34 yaşında yaşını başını almış birini bu kadar meşgul eden bu oyun, hayatının başındaki gençlerin hayatını karartabilir. lütfen kısıtlayın, yaş sınırı koyun. insanlar günün 20 saatini köyünü düşünerek geçirmesin, dünyadan izole olmasın...