bugün

kaybedenler kulübü

filmi izledim.

Evet sevgili dostlar. Aradan 7 yıl geçmiş ama hakkında iki çift kelam etmeden geçemeyeceğim ne yazık ki. Evet ne yazık ki, çünkü emek verilerek yapılmış bir şeyleri yermekten hiç haz etmem. Üstelik parasını ödemeden elde ettiysem. Ama yasal yoldan izledim, Ekip Film kendi kanalından paylaşmış Youtube’da. Neyse. Emek verip Türk sinemasının kalite standartlarına göre “iyi” denebilecek bir teknik başarı koymuşlar ortaya ama hiç kusura bakmayın kardeşim, sizin o emeğinizi sikeyim!

“ilk sahnede filmin nasıl olduğuna dair gayet net bir diyalog koyduk zaten, filmi terk edebilirdin” diyeceksiniz şimdi. Ne münasebet? Asıl o sahneden sonra daha bir merakla izledim filmi. “hele bi dur bakalım ne halt etmiş bu uşaklar” dedim.

Radyoda telefon açan her kadına “sizinle yatmış mıydık” diyen iki sümsüğün hikâyesini anlatmışsınız. Canlı yayında kadınlara seks teklif eden, “yalnızım lan ben” diyen, sonra “yalnızım ağbiiğğ…” diyen, sonra “ama harbiden yağllnızığmm..” deyip viski içip geğiren, seks hikayeleri anlatan, evvelsi gece yattığı kadına on kişinin içinde pişkin pişkin “ya senin adın neydi?” gibi bir soru sorabilen iki adet yavşak ana karakter var elimizde. Gayet cool ve derin adamlar ama… Böyle atarlı ve giderliler, “hayat boktandır, aşk dediğin budur, yalnızlık dediğin şudur” edebiyatı yapıp ergen kitlesi tarafından aydın kimse olarak nitelendirilirler. Eğer birisi bunların yüzüne karşı “hayvansın” derse bunlar sadece bakıp sırıtırlar. Anlamıyoruzdur çünkü biz onları, bu hayatta hayvanlar gibi yaşamak aslında büyük marifettir, onların bilip de bizim bilmediğimiz bir takım şeyler vardır bu hayatta.

“herkesin aklından geçirip dışarı yansıtamadığı şeyleri” söylüyorlarmış, “ne varmış” ki bunda? Oldu o zaman, herkes yollarda birbirine aklından ne geçiyorsa söylesin, ana avrat küfür etsin, gitsin senin eşine bacına seks teklif etsin, aklındaki hayalindeki fantezileri anlatsın! Dünya daha eğlenceli mi olurdu o zaman?!

En sinir olduğum şey ise o sefil manipüle etme çabasıydı. Radyoda telefon eden bir kadına “sizinle yatmış mıydık?” deyince kadın “ne gereksiz bir soru bu böyle” diyor. Adam da diyor ki “peki bana gereksiz olmayan bir soru söyleyebilir misiniz sayın dinleyen?” Kadın “öyle bir soru yok ki” diyor haliyle, adam da gayet cool bir şekilde, “cevabı olmayan herhangi bir şeyin sorusu da olmaz zaten sayın dinleyen. sorular sadece cevabı duyma isteği ile var olurlar.” gibi okkalı bir cevap yapıştırıp çıkıyor işin içinden!

Peki manipüle neresinde bunun? Söyleyeyim: O kadının orada temsil ettiği kişi benim. Güya senarist öyle bir sahne koyarak benim o “çekilmez varlığıma” cevap vermek istemiş ve o kadına “ne kadar gereksiz bir soru bu” dedirtmiş. Ama yanlış soruyu sordurmuşsun koçum, çünkü orada benim tartışacağım konu “sizinle yatmış mıydık” sorusunun “gereksizliği” değil, o sorunun boktanlığı, haysiyetsizliği, utanmazlığı, arlanmazlığı! Şimdi sen zaten her sorunun gereksiz olduğunu söyleyip bana okkalı bir cevap verdiğini sanmışsın ama olmamış!

Bir de diyaloğun sonuna “ölümün olduğu bir yerde daha ciddi ne olabilir” klişesini yapıştırıp ultra cool olmuşsunuz ya… Yani diyecek sözüm bitti, sizin artizliğiniz bitmedi amk…

Her şeyi geçtim. Asıl anlayamadığım nokta; bu kaybedenler kulübündeki uşaklar neyi kaybediyor? Kafalarına göre geyik yapabildikleri bir radyo programı sunuyorlar, barlarda on numara bira-viski içiyorlar, her gece başka kadınlarla birlikte oluyorlar, her gün kafalarının etini yiyen bir patronları da yok, kafalarına göre özgürce yaşıyorlar işte, şimdi bu iki şımarık burjuvazi adam neyi kaybetmiş Allah aşkına? Bunlar kaybedense dolmuşçuya verdiği paraya bile acımak zorunda olan ben neyim amk? Hadi beni geçtim, bu zamanda asgari ücretle ailesini geçindirmeye çalışan insanlar ne? Hadi onları da geçtim, can güvenliği bile sağlanmayan işlerde; maden ocaklarında çalışıp hayatını kaybeden adamların aileleri ne? Peki çocuk işçiler ne? Peki iç savaş veren ülkelerdeki çocuklar ne? Buna fakir edebiyatı demeyin sakın! Bi gidin Allah aşkına!

Kadın olduğu halde bu filmi beğenen ablalarımı da ayrı tebrik ediyorum. Bu kadar aşağılandığınız halde; yani açık açık seks objesi olarak lanse edildiğiniz, “derin” ve “cool” erkeklerin yanında sadece onları arzulayan bir oyuncak gibi gösterildiğiniz ve aşık olabilecek karakterli biri olsanız bile asla öyle “derin” bir erkeğe sahip olamayacağınızın yüzünüze vurulduğu bu saçmalıklar silsilesini hala beğenebiliyorsanız, size diyecek sözüm yok. Harbiden yok.

Belli bir yaşın üzerinde olanların bu filmi beğeneceğini de sanmıyorum zaten. Siz bu filmle ergenlik çağında olup bir şeylere özentilik kasan çocukların nezdinde efsane olursunuz ancak. Bu filmi izleyen çocuklar buradaki adamlara özenip orada burada “ne yapalım işte pompaya devam” derler, 18 yaşını doldurmadığı halde içki alabilmek için tekel bayisindeki adamlara dil dökerler anca. Sonra tumblr da orada burada klişe laflar paylaşıp ortamın içine ederler.

Özetle. Açık sözlüsünüz ve bunu çok seviyorsunuz, yüceltiyorsunuz anladığım kadarıyla sayın yapımcı. Ben de gayet açık bir şekilde şunu söyleyeyim o zaman, yapımda emeği geçen herkesinyapacağı işi sikeyim.

Kusura bakmayın.
Teşekkürler.