bugün

7 haziran 2015 milletvekili genel seçimleri

yarın olacak olan seçimlerdir. öncelikle her şeyin hayırlısı olmasını diliyorum herkes için. bir vatandaşlık görevi bu ve yarın sabah ilk iş olarak oyumu verip geleceğim.

aylardır gerek televizyonlarda, gerekse sosyal medya kanallarında seçim çalışmalarını takip ediyorum. mitingler olsun, reklamlar olsun ve kapı kapı yapılan ziyaretler olsun... bana soracak olursanız eğer bu seçim diğer seçimlere nazaran daha "sağlıklı" bir ortamda geçiyor.

ancak söylemek istediğim birkaç şey var. herhangi bir parti üyesi değilim ve açıkçası herhangi bir partiye de duyduğum ekstra bir samimiyet yok. ben hayatımı yaşadıklarım olaylara göre yöneten ve onlara göre şekillendiren bir insanımdır. bu seçimde de aynı şekilde hareket edeceğim.

bütün partilere bakıyorum herkesin derdi başka...

ancak bir de yaşadıklarım var demiştim.

sene 2001. 12 yaşındayım ve ortalama bir hayat idame ettiriyoruz. çok şükür kimseye muhtaç değiliz ve istediğimiz her şeye istediğimiz gibi ulaşabiliyoruz. hükümette dsp-anap-mhp koalisyonu var. o zamanlar aklım ermiyor ama haberleri izleyen babama bakıyorum yolunda gitmeyen bir şeyler var gibi hissediyorum. cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer. sesi soluğu pek çıkmıyor sadece işini yapıyor olarak görüyorum.

sonra bir gün milli güvenlik kurulu toplantısı oluyor. beklenenden erken biten toplantıdan bülent ecevit, mesut yılmaz, devlet bahçeli ve birkaç kişi daha çıkıyor bülent ecevit o tarihi sözleri söylüyor.

"sayın cumhurbaşkanımız bana anayasa kitapçığını fırlattı."

ve ertesi sabah hayatıma yeni giren bir kavramla uyanıyorum. ekonomik kriz. ne olduğunu bilmiyorum. ama babamın telaşesi çok büyük bir şey olduğunu gösteriyor bana. o zamanlar tek sevincim krizden 2 hafta önce para biriktirerek aldığım 50 mark'ın değerinin 2 katına çıkmış olması. babam da benimle beraber gülüyor "çok şanslısın oğlum" diyor ama kendisi sıkıntıda. daha sonra o 50 mark babamın borçlarını ödemesi için kendi elimle babamın elerine gidiyor.

bununla da bitmiyor; hayatıma tasarruf etmek, kemer sıkmak gibi başka kavramlar da giriyor. bunların daha sonraları gençliğimi istediğim gibi yaşatmayacak olan kavramların olduğunu öğreniyorum. kriz oluyor ve evimizin maddi kaynağı babam değişiyor, yaşlanıyor ve daha çok paraya önem vermeye başlıyor. hatta öyle anlar oluyor ki para için en azından ayda bir kere de olsa yaptığımız dışarıya çıkıp bir akşam geçirme keyfimiz, senede 1'e ya düşüyor ya düşmüyor. raflarda imrenerek baktığım şeyler es geçiliyor sadece ihtiyacımız kadar olanı alınıp evimize konuluyor ve ihtiyacım kadar kavramı ve hatta gerek varsa bile gerek yok deme kavramı hayatıma giriyor.

sene 2015 oluyor. bir seçim zamanı ve yazılanları okuyorum. okuduğum "gitsinler de gerekirse koalisyon olsun" cümlesi ile beynimden vurulmuşa dönüyorum. 2001 yılına geri dönüyorum. birbiriyle anlaşamayan 3 farklı partinin, tamamen zıt görüşlü 3 partinin bir araya gelip de hayatımı nasıl sekteye uğrattığını hatırlıyorum.

hayatım hiçbir zaman eskisi gibi olmadı o saatten sonra. evin içinde maddi konulardan tartışmalarımız babamla artık bir rutin haline geldi.

şimdi yazılanları okudukça korkuyorum inanın. anlaşamadığı insanlarla aynı ortamda dahi bulunmak istemeyen insanların, "koalisyon olsun ne olacak yeaaağğğğğ" demesini ise hele hiç anlamıyorum.

başa hangi parti gelirse gelsin. adını sanını bilmem ben ama kim gelirse gelsin tek başına gelsin ve bu ülkeyi tek başına yönetsin. çünkü benim ülkemde farklı görüşler bir araya gelip de bir karara varamazlar. bir karara varmaktan ziyade oturup insani bir şekilde konuşamazlar bile. çünkü burada herkes kendi düşüncesinde haklı ve o düşünceye ters çıkabilecek kimse yoktur.

ayrıca bir parantez de hdp için açmak istiyorum. kürt sempetizanı veya kürt düşmanı bir insan değilim. ülke içinde azımsanamayacak bir toplumun temsil edilmesi bence de en doğal haktır. ancak hdp'nin yaptığı tehdit siyaseti bir temsil şekli değildir. sadece 1 ismi karalama, 1 isme saldırma üzerinden seçim kampanyası yönetmek herhangi bir kampanya değildir. bir terör örgütünü arkasına alarak kurulan parti her şeyden önce, parti değildir. bu düpedüz tehdit siyaseti, hatta kan siyasetidir. eğer barajı geçemezsek ülkede kaos olur sözü bir seçim sloganı veya bir oy toplama yöntemi olamaz. bir katili başkan yapma isteği ve bunun için her yol mübahtır siyaseti hiçbir mantığa sığmaz. bu ülke sizi ve sizin gibileri artık çok iyi tanıyor bunun siz de farkındasınız. iç savaş çıkar tehditi bizim için sadece gülünecek bir tehdit.

benim vicdanım kesinlikle hdp'ye oy vermeye gitmeyecektir burası bir kesin. çünkü isteklerin altında yatan esas gerçeğin ne olduğunu görebiliyorum ve bu ülkenin, benim gençliğimi almış olan zamanlara geri dönmesini istemiyorum.

inşallah yarın akşama kadar en ufak bir olay çıkmadan bu seçimler biter ve sonuçlar hepimiz için en hayırlısı olur.

iyi olan kazansın...