bugün

edmondo de amicis

Osmanlıların kente girdiğini duyan Bizanslılar yağma ve tecavüzden kaçarak Aya Sofya'ya sığınır: "Papazlar, rahipler, senatörler, manastırlardan kaçan binlerce bakire, servetlerini yanlarına alan asil aileler, devlet memurları, hanedan prensleri, halk, köleler, zindanlardan kurtulmuşlar, üstüste yığılıyor, bazilika yangın çıkmış tiyatro çılgınlığı içinde korku feryatlarıyla çınlıyormuş. Kapılar kapanmış, ölümün soğukluğunu hissederek Tanrı'ya sığınmışlar. Osmanlıların baltalarıyla kırılan kapılar devrilmiş ve toz içinde, kan içinde, vahşi bir yeniçeri, sipahi, tımarlı ve derviş güruhu, savaşın, yağmanın ve tecavüzün şiddetiyle heyecanlanmış olarak eşikte görünmüş. Pırıl pırıl ihtişamı görünce zafer naraları atmış, içeriye sel gibi boşalmışlar. Bazıları korkuyla kollarını kendiliğinden zincirlere uzatan bakirelerin, asil kadınların, kıymetli kölelerin üzerine atılmış, diğerleri de kilisedeki servetlerin üzerine konmuşlar. Heykeller kırılmış, fildişi haçlar parçalanmış, mücevher olduğunu sandıkları mozaikler palalarla sökülerek pırıl pırıl bir yağmur gibi yayılmış, peşine düşen istilacılar birbirlerine dişleriyle, kılıçlarıyla saldırmışlar.. Az sonra heykel kırıkları, parçalanmış inciler, ve azizlere ait kutsal eşyayla dolmuş döşemeyi çiğneyen ganimet yüklü develerle atların ortasında, ellerinde kutsal şarap kadehleriyle ekmeğin konduğu gümüş kapları sallayan, başına taç, üstüne ruhanilerin elbiselerini giymiş sarhoş haydutlardan oluşan baş döndürücü bir girdaptan başka şey görülmez olmuş, zafer naralarının korkunç gürültüsü, tehditler, kahkahalar, genç kızların çığlıkları ve boru sesleriyle beraber zıvanadan çıkmış bir cümbüş ve küfür, Tanrı'nın intikamı gibi mağrur ve sakin duran II. Mehmet at üstünde görünene kadar devam etmiş. Sultan gürleyen sesiyle 'Allah yerlerin ve göklerin nurudur' demiş."

Edmondo de Amicis, Istanbul, Türk Tarih Kurumu Yayınları, IV. Dizi, Sa.14.