bugün

asala

Asala Nasıl Çökertildi.
1980 sonrasında özellikle ASALA terörü konusunda MiT tarafından gerçekleştirilen ve bu terör örgütünü ortadan kaldıran operasyonlar, bugün de çok sıcak bir şekilde etkilerini tartışma sahnesinde tutmaktadır. MiT, Ermeni terör örgütü ASALA ile mücadelede onun kullandığı silahı kendisine çevirmek için özel bir tim görevlendirir. Bu timin başına asker kökenli bir MiT elemanı getirilir. Bu birimin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ASALA'nın yok edilmesine ilişkin görüşleri doğrultusunda kurulduğu, bunda asıl etkenin o dönem Çankaya Köşkü ile MiT arasındaki bağı sağlayan ve aynı zamanda Kenan Evren'in damadı olan Erkan Gürvit olduğu ifade edilmektedir. Yeni ekip aslında hem MiT içindedir hem de dışında. Yani çok gizli ve sınırlı insanın bilgisiyle yapılır operasyonlar. MiT'in dışında faaliyet gösterilir. Emekli istihbaratçı ve asker olan MiT mensubu Metin G. (Soyad güvenlik gerekçesiyle buraya konulmamıştır) olayla ilgili yurtdışı organizasyonu gerçekleştirir. Olayın planlandığı yer o zamanki adıyla Devlet Başkanlığı köşküdür.

Önceleri Metin G. ve arkadaşları olayı kendileri gerçekleştirmek üzere yurtdışına çakırlar. Ancak bu girişimlerinden bir sonuç elde edemezler. Bunun üzerine olayda taşeron olarak kullanılmak üzere 12 Eylül öncesinde yurt dışına kaçan ve o dönem Fransa'da bulunan, Ankara Bahçelievler'de 7 TiP'li öğrencinin öldürülmesi olayı başta olmak üzere pek çok suçlamayla aranmakta olan ülkücülere ulaşılır.

Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in etrafında toplanan bu grupla teması yine Metin G kurar. Bu temaslarda karşı taraftan ASALA eylemleri için ne istediği sorulur. Şartlardan ilki MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş'in o dönem devam eden tutukluluğunun ortadan kaldırılmasıdır. ikinci olarak aralarında Balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teröristin salıverilmesi istenir. Üçüncü istek de eylemi gerçekleştiren kişilerin Türkiye'de işledikleri suçlara bakmaksızın yurda dönebilme ve serbest dolaşma haklarının tanınması olur.

ASALA NASIL ÇÖKERTiLDi

Ülkücülerce öne sürülen üç şarta karşı Metin G. Türkiye'de pek çok eyleme katılan ve özellikle Abdi ipekçi cinayeti nedeniyle aranan Oral Çelik'in ASALA eylemlerine katılmamasını istediklerini aktarır. Bu tartışma üzerine ilk görüşmeden sonuç çıkmamıştır. Daha sonra ülkücü grup Metin G. ile temas kurarak eylemlere hazır olduklarını bildirir. Ancak yapılan eylemlere aktif olarak Oral Çelik'de katılmıştır. Hatta eylemlerin gerçekleşmesinde onun büyük yardımı olmuştur. Özellikle Marsilya eylemi bu açıdan önemlidir. Ülkücüler kendilerine teslim edilen bombaları Ermeni Taşnak Partisinin binalarına ve açılışı yapılan Ermeni heykeline yerleştirirler. Patlamalar olur. Aynı anda isviçre üzerinden yine aynı gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmek istenen eylemler ise başarısızlıkla sonuçlanır. Burada gerçekleştirilmek istenen eylemlere yönelik hazırlıklar ve planlar isviçre adalet makamları tarafından açığa çıkartılır. Ancak bu gelişmelerin sonucu MiT açısından hiç de içaçıcı olmamıştır. Herkes MiT'in bu operasyonda kullandığı insanları seçmedeki yanlışını dile getirir. Tabii bu operasyona gelene kadar MiT içindeki bazı kimselerin yeraltı dünyasının Babalarıyla girdiği ilişkiler, onlarla birlikte para kazanma heveslerinin açtığı yaralar da orta yerde durmaktadır. Her dönemde MiT bu yaraları nedeniyle kan kaybına uğratılmıştır. ASALA operasyonunun başlangıcında MiT kullanacağı kişilerin seçiminde büyük bir hata yapmıştır. Bu olay otobandaki zincirleme kazalar gibi gelişmiştir. MiT açısından bakıldığında sonradan yapılanlar en az seçilen kişiler kadar büyük hatalar zincirini peş peşe getirmiştir. içerde kontrol kimin elindedir pek belli değildir. Aslında sıkı bir memur disiplini ile ünlü MiT, bir karmaşa yaşamaktadır. 12 Eylül darbesinin sancıları orada da duyulur. Fransa'daki ülkücüler Ermeni anıtını, Taşnak partisinin binalarını bombalarlar. Hatta ellerinde kalan ve Türkiye'den kendilerine ulaştırılan fazla miktardaki patlayıcıyı da Fransız polisi ve gizli servisinin baskılı takibi nedeniyle kullanamaz, kaçarken saklarlar Bunları daha sonra Fransızlar ele geçirir.

Fransa'nın ardından Yunanistan'da düzenlenen bir diğer operasyonla da ASALA'nın lider kadrosundan en önemli ad Agop Agopyan 1986'da öldürülür. Bu ölüm olayı ASALA'nın bir iç çekişmesi olarak basına yansır. Olay'da resmi yetkililer de görev alırlar bu kez. Ama sonuçta ASALA terörünün vurucu yanı bu eylemlerin sonrasında ortadan kalkmıştır. Bunda kullandıkları silahın kendilerine döndüğünü gören ve ASALA'ya muhalif gruplar ile Ermeni teröründen zarar gören Fransa'nın ve diğer Batılı ülkelerin desteklerini çekmelerinin ve ülke topraklarına terörü taşımama gayretlerinin büyük yararı olmuştur. Bu ülkeler serbest piyasa ekonomisini benimseyen Türkiye'de pazar ararken, zaman zaman kendi yurttaşlarının da ölümüne yolaçan ASALA derdini düşünmek istememişlerdir. ASALA konusundaki tutumlarının ardından da aradıkları ihale ayrıcalıkları fazlasıyla Türkiye tarafından tatmin edilmiştir. Operasyonda MiT'in "Maşası" olarak kullanılan Abdullah Çatlı ve ülkücü arkadaşları yapılan pazarlığın gereğiymiş gibi Türkiye'de aranmalarına karşın, serbestçe dolaşmaya başlamışlardır. Aslında MiT bu gruba karşı önceden verilen sözleri yerine getirememiştir. MiT ortaya çıkan sorunlar ile daha sonra gelişen uyuşturucu bağlantıları nedeniyle gruptan uzaklaşmayı yeğlemiştir. Bugün fiilen yürürlükte bulunan "Yakalama, duyma, görme" şeklinde özetlenebilecek uygulama, bu grubun girdiği başka kişisel ilişkilerin sonucunda fiili durum yaratılmasından başka bir şey değildir ve MiT bunların dışında kalmaya özen göstermektedir. Ancak bu grup başka güvenlik birimlerinin üst düzey yöneticileriyle girdiği yakın dayanışlar sonucu haklarındaki mahkeme kararlarına, arama tezkerelerine rağmen, zaman zaman ANAP gibi partilerin kongrelerinde izleyici, bakanlıklarda bakanların misafiri, Emniyet Genel Müdürlerinin arkadaşı, Başbakanların-ki bunlar arasında Tansu Çiller'in bulunduğu da iddia edilmektedir-görüşmek gereğini duyduğu kişiler arasına girmiştir. Hatta Turgut Özal bu operasyonu gerçekleştirenlerle görüşme arzusunu sık sık yinelemesine rağmen, belirtildiğine göre Çatlı ve arkadaşları bunu kabul etmemişlerdir.

MiT ASALA OLAYINDA NEDEN HATA YAPTI, SONUÇTA NE OLDU

Peki ama bu olayda MiT nerededir? Fiili olarak eylem organizasyonu MiT'indir. MiT'in o dönemdeki Cumhurbaşkanlığı temsilcisi Süley Bey ve Erkan Gürvit olayın fikir babalarındandır. MiT bu kararın alınmasında ne kadar söz sahibi olmuştur, işe ne kadar isteyerek sokulmuştur bu halen tartışılmaktadır. Bazı görevlilere göre bu olay dönemin askeri cuntasının dayatmasıdır. Öyle olmasa daha ustaca yapılabilecek eylemler, sıradan hale gelmiştir. Bir kısmına göreyse ASALA'ya yanıt açısından geç bile kalınan bu uygulama ile gerekli yanıt verilmiş ve Ermeni teröristlere silahın nasıl ters dönebileceği anlatılmıştır. MiT öyle ya da böyle bu eylemde rol oynamıştır. Aslında bu işte aslan payı Cumhurbaşkanlığındaki koordinasyondan sonra bulunan MiT yetkilisine aittir. Ancak kişilerin ötesinde MiT bu eyleminde göstermiştir ki bu tür olaylar için hazırlıklı değildir. Bir ilkeler dizini yoktur. Seçilen şahıslar ve onlarla sonrasında girişilen ilişkiler konusunda hatalar vardır. Bunda dönemin koşullarına da suç yüklemek mümkündür.

MiT darbe olunca askere, onlar gidince sivile hizmet vermekte, olaylarla ilgili kendi hakimiyetini tam anlamıyla kullanamamaktadır. Yani herkesin Türkiye'de her taşın altında ve her olayın arkasında bildiği, gücünü değil tartışmak ağzına alamadığı MiT ,aslıda çokça istemleri dışında kullanılmakta ve buna sesini çıkaramamaktadır. Özellikle askerler açısından MiT, hep kullanılan bir teşkilattır. Çünkü 1995'de dahi MiT ne yazıktır ki kendi elemanınını yetiştirememekte, kaynak olarak askeri oluşumları kullanmaktadır. Örneğin MiT'in çok etkili diye nitelendirilen operasyon ekiplerinin büyük kısmı Özel Harp Dairesi'nden seçilerek alınmaktadır.

Bu operasyonun dış uzantıları ise oldukça kötü sonuçlar vermiştir. Fransa'da ve isviçre'de eroin satarken yakalanarak sorgulanan Abdullah Çatlı ve Oral Çelik Avrupalı gizli servislerin elinde bir oyuncak haline getirilmeye çalışılmışlardır. isviçreli savcılar bu operasyonla ilgili bütün belgeleri iddianamelerine almışlar , sanıkları konuşturmuşlardır. Çatlı kurtulmuş ve Türkiye'ye dönebilmiş olmasına rağmen, Oral Çelik bu konuda bir koz olarak halen italyan ve Fransız gizli servislerinin baskısı altında bulunmaktadır. Mehmet Ali Ağca'nın Papa'ya karşı giriştiği eylem, Fransa'daki Ermeni eylemleri nedeniyle bir Türk gizli servisi organizasyonuymuş havasına sokulmak istenmekte, olaylar daha da karmaşık hale getirilmektedir. Oysa Papa suikastinin savcısı Dr. Marini ile 17 Şubat 1995 tarihinde yaptığımız görüşme sırasında bize söyledikleri çok ilginçtir. Marini Oral Çelik ile görüşmemizin sağlanması konusundaki isteğimize " bunun mümkün olamayacağını" gayet açık bir dille bize aktarmıştır.

Oral Çelik ile ilgili olarak olayın savcısı Pellagi ile de görüşen Marini,şunları dile getirdi:

"Oral Çelik, Fransa ve isviçre'nin de istediği bir suçlu. Biz kendisiyle Fransa'da görüştüğümüzde bize yardımcı olacağını söyledi. Yani tanık pozüsyonundaydı. Ancak bugün hiç yardımcı olmadığı gibi gerçekleri saklıyor. Bu durumda tanıklıktan çok sanık sandalyesine oturacağa benziyor".

Bu konuşmanın ardından o güne kadar Rebbibia cezaevinin hemen dışında bulunan ve özel olarak korunan bir lojman gözaltı evinde kalan Oral Çelik cezaevine alındı. Tanıklıktan sanık sandalyesine oturtuldu. Peki italyanlar ve Fransızlar Oral Çelik'ten ne istiyorlar dersiniz? Bu sorunun yanıtı Mehmet Ali Ağca ile bağlantılı. Oral Çelik'ten istenen şey ASALA eylemlerindeki MiT 'in rolüyle bağlantılı olarak Papa suikastinde MiT parmağının olduğu yolunda bir açıklama olsa gerektir. bu hem Oral Çelik'in hem de Ağca'nın yakın çevresi tarafından dile getirilmektedir. Zaten italyan gizli servisinin 1982 yılında hazırladığı ve Ağca dosyasının içine koyduğu ve Türkçe'ye de istanbul 17. Noterliğince çevrilen bir raporda bu tez dile getirilmektedir. Yani MiT bu eylemdeki hataları ve kullandığı yanlış adamlar nedeniyle bugün dahi Batılı gizli servislerin baskısı ve senaryolarının hedefi durumundadır.

Kaynakça
Kitap: MiLLi iSTiHBARAT TEŞKiLATI
Yazar: TUNCAY ÖZKAN