bugün

ludwig wittgenstein

tractatus isimli eserinin işlediği konulardan biri, dil ile dünya arasındaki ilişkilerdir; dış dünya hakkında nelerin söylenebileceği ve nelerin ise sadece gösterilebileceğidir. wittgenstein dilin altında mantıksal bir yapının yattığnı iddia eder. bu yapı anlamlı olarak söylenebileceklerin (dolayısıyla da düşünülebileceklerin) sınırlarını belirler. ona göre, dilin sınırları felsefenin de sınırlarıdır. felsefe birikiminin önemli bir kısmı söylenemeyecek olanı söylemeye çalışma çabalarından oluşur. "bir şekilde söyeyebilediğimiz şey açıkça söylenebilir" diye iddia eder. bunun ötesinde olan hiçbir konu (din, ahlak estetik ve gizemli konular) tartışılamaz. bu konuların kendileri anlamsız değildir. ama onların hakkında söylenenler anlamsızdır. bu çerçevede, kitabın sunuş kısmında şöyle yazar: "bu nedenle bu kitap, düşünmeye, ya da daha doğrusu düşünmeye değil de düşüncelerin ifadesine bir sınır çizecektir. çünkü, düşünmeye sınır çizebilmemiz için bu sınırın her iki tarafını da düşünebilmemiz (bu şekilde de düşünülemez olanı düşünebiliyor olmamız) gerekirdi.