bugün

sen anlat yalnızlık

- sıra sende, sen anlat
-- sanırım 4 ya da 5 yaşlarındaydın, hatırlarsın, kaybolmuştun bir gün, sokaklarda koşarak evini arıyordun, çok korkuyordun, ilk o zaman tanışmıştık seninle, bu benim en saf halimdi o gün tanıştığın
- evet hatırladım, sonra daha sık görüşmeye başladık değil mi
-- öyle oldu, çünkü sen yavaş yavaş hayal kurmayı öğrendin ve tabi kısa zamanda da hayal kırıklıklarını... ama devam ettin, her seferinde daha çok yakınlaştın benle
- hatırlıyor musun ilkini
-- ha evet şu hikaye, seninle paylaşmamıştı çikolatasını oysa sen asla öyle yapmazdın, çok safça... önceleri çocukça kırıklıklar, sonra büyüdün tabi kırıklıklar da; basitlikler, sıradanlıklar hep seni bir adım daha yaklaştırdı bana, her seferinde yanındaydım, zaman zaman iyi dostlar da edindin, endişelendiğim bile oldu beni terkedeceksin diye ama senin öyle olmadığını biliyordum, hele ilk sevdiğinde yoksa demiştim
- biliyordun değil mi
-- tabi ki, o heyecanla çarpan kalbinde hissettiğin garip hüzün ve ağırlık vardı ya, işte o bendim, orada bekliyordum, tabi sen bilemezdin bunu
- söylemeliydin
-- duymazdın, zaten söylemezdim...
- unutmama yardım edemez miydin
-- aksine unutmamalıydın, onu unutabilseydin beni de unutabilirdin, bu kadar güçlü olmamalıydın hiç bir zaman
- peki ya hüzün, hep seninle birlikteydi değil mi
-- evet öyleydi... bak gördün mü aslında ben bile yalnız değildim hüzün hep yanımdaydı, o olmadan beni istemezdin zaten...
- neden
-- hüzündü beni sana sevdiren, tüm o şiirler, yansımalarıydı hüznün, onunla beni sevdin
- artık gidin desem, gider misiniz peki
-- biz gidersek tamamen yalnız kalırsın... uyu ve düşler kur, hatta onu da gör, ne istersen yani, orada hep rahat bıraktık seni, bunu sen de biliyorsun, hem bizim de dinlenmemiz gerek değil mi...