bugün

ön yargı

önyargılı insanlara laf anlatmak zordur. önyargılı olmayanlar hayatı deneyimlerle öğrenir, hatalarını bizzat yaşayıp ders alırlar. önyargılı olanlar aynı hatayı on kez de yaşasa, başlarına binbir bela da gelse yine gerçeği kabul etmez, görmezden gelmeyi becerirler. kendileri mutsuz olduğu gibi, etrafındakilerini de mutsuz ederler.

önyargı bir bakıma tutsaklıktır. önyargılı insan kararını önceden peşin olarak vermiş insandır. ne bilgi ne de kanıt onun fikrini değiştiremez. kim ne derse desin o konuda tartışmaz. tartışsa da asla ikna olmaz. yemeklerine bile tuzu tadmadan koyarlar. zaten tuzlu olan bir yemek yenmeyecek hale gelse de oturup yerler. hatta bazı iş yemekleri bunun için düzenlenir. kimin ön yargılı olup olmadığını anlamanın bir yoludur bu tuz olayı. işe başvurunuza görüşme yemeği davetinde bulunurlarsa bir kez daha düşünün derim ben.

bir de hep şu gelincik hikayesi anlatılır önyargıya örnek olarak. siz de bilmiyorsanız bilin istedim. önyargıya iyi bir örnek mi kötü bir örnek mi ona siz karar verin. önyargılı olanlarınız varsa bir kez daha düşünürsünüz belki;

uzaklarda bir köyde, bebeğiyle yalnız yaşayan bir kadın varmış.

bir gün ormandan gelirken bir gelinciğe rastlamış. onu almış beslemiş.

bebeğiyle beraber yaşadığı eve alıp getirmiş.

gelincik ve bebek hiç ayrılmaz olmuşlar.

bir gün kadın ikisini yalnız bırakıvermiş evde. kapının önünü süpürüp eve gelmiş kadın.

eve gelince gelinciği görmüş karşısında. ağzı kanlar içindeymiş.

bebeğinden de hiç ses gelmiyormuş.

elindeki süpürgeyle kendini kaybetmiş bir şekilde gelinciğe vurmaya başlamış ve onu öldürmüş.

koşarak bebeğinin yanına gitmiş ki ne görsün. bebeği beşiğinde uyuyormuş.

beşiğin yanında ise kanlar içinde bir yılan duruyormuş.....