bugün

the sessions

uzun zamandir tek basima izleme firsati yakaladigim ilk film. basrollerinde John Hawkes ve helen kunt un oynadigi 2012 amerikan yapimi film, gazeteci ve sair olan Mark O’Brien in hikayesinin beyaz perdeye uyarlanmis halidir. bu zamana kadar izledigim fimlerden kendisini cok cabuk ve kolaylikla ayirmakta. cinsellik insanlara bu kadar pazarlanmadan anlatilabilinir bence. tabiki burda helen hunt un üstün oyunculugu diger herseyin önüne gecmekte. izlemeniz sahsim tarafindan tavsiye olunur.

film bircok ödüle layik görülmüstür. bir listesi surdadir: http://www.imdb.com/title...866249/awards?ref_=tt_awd

fragmani icin: http://www.youtube.com/watch?v=Fy2y7UIpgP4

--spoiler--
-müzikleri cok daha iyi olabilirdi.
-hikaye daha derine inebilirdi, zira film yaklasik 1 saat 35 dakikalik suresiyle cokda uzun sayilmaz.
-terapinin cinli bakici kiz ve resepsiyondaki cocuk arasindaki etkisi islenebilirdi.
-din degistirmek temasi cok havada kalmis.
-duygu sömürüsü yapilmamis. mesela elektriklerin gittigi kisimda abartmadan kacinilmis.
--spoiler--

filmde gecen bir siiri burada da paylasmak istedim:

özel biri icin olmayan ask siiri

izin ver dokunayim sana kelimelerimle, cünkü ellerim bos eldivenler gibi hareketsiz.

Birak saclarini kelimelerim oksasin yavasca insin sirtindan asagi ve karnini gidiklasin, cünkü ellerim hafif ve tuglalar gibi düser biraktiginda, dileklerimi ciddiye almaz ve büyük bir inatla reddeder en derin tutkularimi gerceklestirmeyi.

Birak mesaleler tasiyan kelimelerim aklina girsin. Onlari kendi isteginle benligine al ve seni oksasinlar hafifce icerden.