bugün

cemal kutay

bir de bu yazıdan aydınlanalım :

aksiyon dergisi: 8 Aralık 1999 /
Cemal Kutay ilerleyen yaşına rağmen gündemde kalmanın bir yolunu bulmakta hiç güçlük çekmiyor. Bunun en son örneğini 12 Aralık 1999 tarihli Hürriyet Gazetesi Pazar ekine verdiği mülakatta görmek mümkün.
Cemal Kutay geçtiğimiz hafta Kuleli Askeri Lisesi'nde yaptığı bir konuşmada Atatürk'ün 'şaman' olduğunu söylediğini ve bu sözünden ötürü de ayakta alkışlandığını anlatıyor büyük bir keyifle.

Hürriyet gazetesi ekinde yayınlanan röportajında geçen ifadeler aynen şöyle:

"Dün Kuleli'ye (askeri lise) gittim. Hepsini yetiştiren kaynak orası. Atatürk'ün Şaman olduğunu gösteren bir metin okudum. Atatürk Şamandı dedim. Kuleli beni ayakta alkışladı." (Hürriyet Pazar eki 12 Aralık 1999)

Gerçeği söylemek gerekirse islam dini ve onun yüce peygamberi ile ilgili onca veciz sözü olan Atatürk'ün 'şaman' olduğuna inanmak ancak ve ancak bir fantazi olabilir.

Bu olayın bir yönü. Ancak olayın bir başka yönü daha bulunuyor. Farklı kesimlerden benzeri değerlendirmelerde bulunan bir çok yazar ve düşünüre 'Atatürk'ü Koruma Kanunu' gereği dava açılırken, Cemal Kutay gibi değerlendirmelerde bulunanlara sessiz kalınmakta. Örneğin Can Dündar bundan aylar önce Atatürk'ün 'ateist' olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu yazılarında. Doğu Perinçek ise bu konuyla ilgili bir kitap bile yazdı. Ama nedense bu iddialara ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli cevap verilmedi.

Yakın tarihimiz açısından son derece önemli olan ve resmi tarih tarafından ihanet olarak değerlendirilen Çerkez Ethem olayında Cemal Kutay acaba hangi taraftadır?

Atatürk gerçekten Şaman olsaydı hiç şu sözü eder miydi:

" Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür. Âdât—ı ilahiyenin tecelliyatına bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devirde mütalaa olunabilir. ilk devir, beşeriyetin sabavet ve şebabet devridir. ikinci devir, beşeriyetin rüşd ve kemal devridir. Beşeriyetin, birinci devrede tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi, yakından maddi vasıtalarla kendisiyle iştigal edilmeyi istilzam eder. Allah, kullarının lazım olan nokta—i tekamüle vusûlüne kadar, içlerinden vasıtalarla dahi kullarıyla iştigali, lazime—i ulûhiyetten addeylemişlerdir. Onlara Hz. Adem Aleyisselamdan itibaren mazbut ve gayr—ı mazbut bildirilen ve bildirilmeyen namütenâhi denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son hakayık—ı diniyye ve medeniyyeyi verdikten sonra artık beşeriyetle bilvasıta temasta bulunmağa luzum görmemiştir. Beşeriyetin derece—i idrak, tenevvür ve tekamülü, her kulun doğrudan doğruya ilhamat—ı ilahiyye ile temas kabiliyetine vasıl olduğunu kabul buyurmuştur. Ve bu sebepledir ki, Cenab—ı Peygamber, Hatemü'l— Enbiya olmuştur ve kitabı, Kitab—ı Ekmeldir.."(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi s. 38. T. Diyanet Y. 1981)

Atatürk yukarıda 30.10. 1922 tarihli Meclis konuşmasının başlangıcında paygamberlerin gönderilişindeki ilahi usulü, dinimizin son din ve peygamberimizin son peygamber olduğunu açıkça ifade etmiştir.

Birileri Atatürk ve Atatürkçülük adına hareket ederken en çok ona zarar verdiklerini acaba ne zaman görecekler?
güncel Önemli Başlıklar