bugün

yazarların yarım kalan aşk hikayeleri

kimi zaman nefret, kimi zaman ihtiras uyandıran, kimi zaman hayrete düşüren hikayelerdir. kimi raikonen...

öncelikle ben bi kahve firmasında ürün hazırlama bölümünde çalışan bir kişiyim. yani atıyorum müşteri "bir küçük beyaz moka" diyor kasiyer arkadaşıma, o da gerizekalı gibi bana dönüp ingilizceden "van tol vayt mokaa!" diyor, ben de hazırlıyorum. adamın içine gugıl transleyt mi kaçmış ne ahahahahaha. neyse uzatmayayım zira konumuz bu değil.

efendime söylim, uzun zamandır (2 yılı aşkın bir süreye tekabül ediyor) platonik duygular içerisinde olduğum ve benden hoşlandığını tahmin ettiğim karşı cinsten bir kız bayan arkadaşım vardı çalıştığım mekanda. tatlı hatundu vesselam. gerek fiziksel, gerek düşünsel anlamda bana çok uygun olduğunu düşünüyordum.

tabi sanırım gerek benim çekingenliğimden gerekse pısırıklığımdan mütevellit bu süre zarfında bu kız bayanın dönem dönem yaklaşık 3-4 tane erkek arkadaşı oldu. ama o dönem boştaydı kendisi. ben de yeni bir erkek arkadaş edinmesinden önce açılmayı düşünüyordum kendisine.

kendisiyle çok güzel kanka ilişkisi içerisindeydik, herşeyini konuşurdu benimle. erkek arkadaşlarının evinde yaptıklarını bile anlatırdı. o kadar yakındık yani, diyorum ya tam benlikti...

neyse uzatıp sıkmayayım sizi. mevzuya dalayım. sanırım bir çarşamba günüydü, uyuz mu uyuz bi müşteri çemkirip durdu buna işte: "ben turkçe sipariş veriyorum siz niye ingilizce söylüyosunuz", "amacınız ne, güzel türkçemizi nasıl kullanmazsınız?!" gibi laflar etti. zilli tam bir türkçe fedaisi çıkmıştı. benim sevdiceğimin yüzü ise bunca azar ve fırçadan sonra kıpkırmızı olmuştu.

o an aslında benim de kan beynime sıçradı, uçan tekmeyle müdahale etmek istedim ama hayat şartları beyler; asgari ücret+ ssk+ yol+ yemek. birşey yapamadım, boynumu büktüm çaresizlik içünde...(kahrolsun kapitalizm)

sonra tabi benim kız bayan arkadaşım siparişi aldı, çaktırmadan içeriye geldi yanıma. tam kahvenin kapağını kapatacakken aldı bu kahveyi elimden, sağı solu kolaçan edip resmen tükürüğünü tıskırttı kahvenin içine sonra kapadı plastik kapağını. ve servis etti kahveyi.

aslında bu hareketi bir yere kadar anlayabilirdim çünkü ben de çok sinirlenmiştim. ama beni bitiren nokta o değildi; öyle bi tükürmek ki öndeki iki tavşan dişinin arasından tıskırttı böyle pisçuvvv sesi geldi anlıyo musunuz löööp diye 12 den vurdu bu kahveyi. sanki o sıcak kahve başımdan aşağıya döküldü... kız resmen mahalleden harun abi çıkmıştı beyler!

işin garibi şu 2 senelik zaman zarfında en yakın olduğumuz bir dönemdeydik. dişlerinin arasından tıskırttığı tükürüğü görmezden gelip kendisine açılmalı mıydım, yoksa "hayır harun abi arkadaş kalalım" mı demeliydim?

uzun süre kararsız kaldım, zaten o arada yeni bir sevgili buldu kendisine. bu süreçte beni oyalayan tek şey formula-1 yarışlarıydı. 2 bira kapıp seyre daldım ve unuttum herşeyi. dedim ya; kimi zaman raikonen...
güncel Önemli Başlıklar