bugün
- iplerle yaptığım sanatsal çalışma10
- 31 mart 2024 yerel seçim sonuçları16
- erkekleri kullanıp atmak9
- üsküdar da açık alanda mastürbasyon yapan adam19
- hollanda da ineğe hallenen gurbetçi18
- sözlüğün yaşlılar heyeti üyeleri12
- fenerbahçe'nin ligden çekilmekten yine vazgeçmesi14
- sözlüğün en güzel kızı belli oldu20
- insan olmaya ceyrek kala26
- karabük üniversitesi14
- hazreti meryem olduğunu iddia eden kadın37
- eski yazarları özlemek14
- chp'nin kölesi olmak11
- yazarların elit zevkleri17
- ırkçılığın kötü bir şey olmadığı gerçeği19
- sözlük erkekleri sözlüğün kanseridir17
- oruç tutmayan müslüman18
- moskova saldırısını yapanların türkiyeden geçmesi14
- dedikodu yok mu dedikodu diyen kadın yazar13
- yolda çırılçıplak bir kadın görsen ne yaparsın15
- kutsal perşembe ritüeli11
- 2024 yerel seçimleri12
- ab'ye girmek için tüm tavizleri vermeliyiz12
- dünya ilahi bir gücün kontrolünde mi9
- şeriate göre lgbt'nin hükmü16
- allahın insan suretine bürünmesi imkansız mı15
- zalbert ramstein tipi yıkıklık14
- sahurdayız uludağ sözlük17
- en iyi çikolatalı gofret markası15
- yazarların 2010lu yıllarda en sevdiği 3 yıl25
- anın görüntüsü8
- icardi190544
- bir sözlük kızını sahiplenmek17
- icardi1905 silik olsun kampanyası13
- kastamonu da kafasına ampul takıran akp'li genç16
- iftara sözlük yazarı alsanız menü tavsiyesi10
- iftara davet edilecek sözlük yazarları23
- heykele tecavüz eden adam8
- kendisini otorite sanan yazarlar9
- ideal erkek fiziği anketi33
- emekliler ek iş yapsınlar diyen mhp'li vekil9
- dinsiz olmakla övünen yavşak13
- manyak olmaya karar verdim21
- kadınlar beni neden hep reddediyor14
- laftan anlamaz sözlük yazarları8
- kuresel ikinma'nın artık eskisi kadar yazmaması9
- et fiyatlarının insanları çıldırtmıyor oluşu8
- akp'ye oy vermeyen emekli şerefsizdir23
- pompanın en cok döndüğü 5 üniversite10
- osideusu kıskanan yazarlar10
önce çaldım,
http://video.uludagsozluk...ssi-veren-şarkılar-33098/
sonra dedim ki alkol mü? açmadım hiç bir şey. odamın soluk ışığında tavana bakmaya devam ettim. neredeydim, neredeyim, ne olacağım? klasik günümüz insanı tedirginlikleri işte. sıradan düşüncelere kapılıyordum. sonra buna üzelmeye karar verdim. o kadar sıradanlaşmıştık ki, artık hayallerimizde bile sıradandık. boğaz köprüsünü köpek ısırmış bir balinanın yutmasını isterdim delikanlı çağlarımda. köprüyü yedikten sonra, köprü üzerindeki arabaların sürekli midesinde korna çalmasından dolayı da baş ağrısından karaya çıkıp ilaç fabrikalarını bir bir mideye indirmesini, kuyruğuna konan ödül için binlerce balıkçının atlara binmesini tahayyül ederdim. lakin ben de büyüdüm ve aklım sustu.
otomatik olarak geriye doğru kapanan bir kapıdan çıkmakta iken, kapı arkamdakine çarpar korkusuyla kapıyı usulca bırakmanın iyi bir adam olmak için yeterli kriter olduğuna bir maymunun muza tapması gibi taptım ne de yanıldım ben.
http://www.youtube.com/watch?v=YxxqVEIA8Qc
arkama baktım.
oysa bakmaman gerekirdi. o kapı kimin suratına çarparsan çarpsın. sanane mahluk. şarkımı dinledim iyice ve ortalarında bir düz yazı yazayım dedim. hikayenin ana kahramanı cemal ve eşi olacaktı. her düz yazım gibi bir paragrafa biraz yaklaştı uzunluğu. hatta deftere ne karaladıysam buraya da yazıyorum aynısını,
"yağmurun yoldan süzülüp geldiğini belli belirsiz görebileceğiniz kadar yokuş bir sokakta otururdu cemal ve eşi."
sonra bıraktım yazmayı ve çaldım yine,
http://www.youtube.com/watch?v=T-WiA8txq2U
şarkının yine ortalarına doğru öyle bir tükenmişim ki, aklım o kadar yitik ki, birden oturduğum 20 katlı bina yerden dikey kalkış yaptı. önce deprem oluyor sandım, sallantı gittikçe arttı ve bir anlığına da olsa uzay-mekanda evimin eğimi cemal'ın oturduğu yokuşun eğimine eşit oldu. hayata farklı bir bakış açısıyla; tanjant teta ile yaklaşıyordum ki evimin eğimi > cemal'in sokağı'nın eğimi oldu ve bütün eşyalarım cama doğru sürüklenmeye başladı. maddenin üç halinden biri olan katı sandığım oturma odamın camı aslında başka bir şeymiş. bir karadelik gibi önce 42 inç tv'mi, sonra çekyatlarımı yuttu. camsı karadeliği durduramıyorduk ve ev eğilmeye devam ediyordu. evin amacı dikey kalkış yaptığı yere paralel olarak uzanmak iken camın amacı ise kapağı açılmış çamaşır makinesinin içinde duran bir günlük donlarımı bile yutmaktı. cam iyice büyüyüp evi, evi bırak youtube'u bile yutabilirdi. ben de cam youtube'u da yutmasın diye hemen modemin fişini çıkarttım iyi de etmiştim.
hemen 2 gb'lık mp3 çalarımdan çalmaya başladım,
http://www.youtube.com/watch?v=IyzXWE3bDg4
çalarken korkmuyordum, oturma odamın camı mp3 çalarımı yutarsa yutsun. nasıl olsa sadece 2 gb. şarkı çalarken ev her şeyini ortaya koyarak yere paralel konuma geldi ve midesinde boğaz köprüsü olan balinayı yakalamak için birden kazan dairesindeki tüm brülörleri ateşledi. benim anlatımlarımda abartı hikayelere yer yoktur, dolayısıyla ışık hızında falan gitmiyorduk; yere göre 90 km/saat civarı olmalıyız.
bu arada mp3 çalar da gitti ki aklım[ı]dan oynatmaya başladım,
http://www.youtube.com/watch?v=CTL8mvYGrPo
ev balinaya doğru gidiyordu. kütle ve hızımıza bakacak olursak bu momentumla balinanın amına bile korduk. fakat köprü ne olacaktı? ev bunu düşünmedi bile tüm gücüyle balinaın midesine doğru bir darbe yaptı. bense tam bu esnada oturma odamın camı yutmasın diye evdeki son çay bardağına sarılmışım. sırtımı da yatak odasının kapısına yasladım cebimden çıkarttığım 20'likle rakı içiyorum.
büyük darbe gerçekleşiyor. balina yok oluyor. midesindeki arabalar da öyle. aşk yok oluyor kelebeklerdeki. kadın ve gözleri mahvediyor hepsini.
http://www.youtube.com/watch?v=9sTJo6_7frM
uçurtmalar uçuyor sözlüğümden. elimde çay bardağı. hayallerimdeki sen ve ben. birer yitik savaşçı. doğruluyorum kanepeden, odamdaki soluk ışığı da karanlığa gömüyorum. kafamı yastığa koyup, insanların içinde oturduğu kocaman camdan bir balina düşlüyorum...
http://video.uludagsozluk...ssi-veren-şarkılar-33098/
sonra dedim ki alkol mü? açmadım hiç bir şey. odamın soluk ışığında tavana bakmaya devam ettim. neredeydim, neredeyim, ne olacağım? klasik günümüz insanı tedirginlikleri işte. sıradan düşüncelere kapılıyordum. sonra buna üzelmeye karar verdim. o kadar sıradanlaşmıştık ki, artık hayallerimizde bile sıradandık. boğaz köprüsünü köpek ısırmış bir balinanın yutmasını isterdim delikanlı çağlarımda. köprüyü yedikten sonra, köprü üzerindeki arabaların sürekli midesinde korna çalmasından dolayı da baş ağrısından karaya çıkıp ilaç fabrikalarını bir bir mideye indirmesini, kuyruğuna konan ödül için binlerce balıkçının atlara binmesini tahayyül ederdim. lakin ben de büyüdüm ve aklım sustu.
otomatik olarak geriye doğru kapanan bir kapıdan çıkmakta iken, kapı arkamdakine çarpar korkusuyla kapıyı usulca bırakmanın iyi bir adam olmak için yeterli kriter olduğuna bir maymunun muza tapması gibi taptım ne de yanıldım ben.
http://www.youtube.com/watch?v=YxxqVEIA8Qc
arkama baktım.
oysa bakmaman gerekirdi. o kapı kimin suratına çarparsan çarpsın. sanane mahluk. şarkımı dinledim iyice ve ortalarında bir düz yazı yazayım dedim. hikayenin ana kahramanı cemal ve eşi olacaktı. her düz yazım gibi bir paragrafa biraz yaklaştı uzunluğu. hatta deftere ne karaladıysam buraya da yazıyorum aynısını,
"yağmurun yoldan süzülüp geldiğini belli belirsiz görebileceğiniz kadar yokuş bir sokakta otururdu cemal ve eşi."
sonra bıraktım yazmayı ve çaldım yine,
http://www.youtube.com/watch?v=T-WiA8txq2U
şarkının yine ortalarına doğru öyle bir tükenmişim ki, aklım o kadar yitik ki, birden oturduğum 20 katlı bina yerden dikey kalkış yaptı. önce deprem oluyor sandım, sallantı gittikçe arttı ve bir anlığına da olsa uzay-mekanda evimin eğimi cemal'ın oturduğu yokuşun eğimine eşit oldu. hayata farklı bir bakış açısıyla; tanjant teta ile yaklaşıyordum ki evimin eğimi > cemal'in sokağı'nın eğimi oldu ve bütün eşyalarım cama doğru sürüklenmeye başladı. maddenin üç halinden biri olan katı sandığım oturma odamın camı aslında başka bir şeymiş. bir karadelik gibi önce 42 inç tv'mi, sonra çekyatlarımı yuttu. camsı karadeliği durduramıyorduk ve ev eğilmeye devam ediyordu. evin amacı dikey kalkış yaptığı yere paralel olarak uzanmak iken camın amacı ise kapağı açılmış çamaşır makinesinin içinde duran bir günlük donlarımı bile yutmaktı. cam iyice büyüyüp evi, evi bırak youtube'u bile yutabilirdi. ben de cam youtube'u da yutmasın diye hemen modemin fişini çıkarttım iyi de etmiştim.
hemen 2 gb'lık mp3 çalarımdan çalmaya başladım,
http://www.youtube.com/watch?v=IyzXWE3bDg4
çalarken korkmuyordum, oturma odamın camı mp3 çalarımı yutarsa yutsun. nasıl olsa sadece 2 gb. şarkı çalarken ev her şeyini ortaya koyarak yere paralel konuma geldi ve midesinde boğaz köprüsü olan balinayı yakalamak için birden kazan dairesindeki tüm brülörleri ateşledi. benim anlatımlarımda abartı hikayelere yer yoktur, dolayısıyla ışık hızında falan gitmiyorduk; yere göre 90 km/saat civarı olmalıyız.
bu arada mp3 çalar da gitti ki aklım[ı]dan oynatmaya başladım,
http://www.youtube.com/watch?v=CTL8mvYGrPo
ev balinaya doğru gidiyordu. kütle ve hızımıza bakacak olursak bu momentumla balinanın amına bile korduk. fakat köprü ne olacaktı? ev bunu düşünmedi bile tüm gücüyle balinaın midesine doğru bir darbe yaptı. bense tam bu esnada oturma odamın camı yutmasın diye evdeki son çay bardağına sarılmışım. sırtımı da yatak odasının kapısına yasladım cebimden çıkarttığım 20'likle rakı içiyorum.
büyük darbe gerçekleşiyor. balina yok oluyor. midesindeki arabalar da öyle. aşk yok oluyor kelebeklerdeki. kadın ve gözleri mahvediyor hepsini.
http://www.youtube.com/watch?v=9sTJo6_7frM
uçurtmalar uçuyor sözlüğümden. elimde çay bardağı. hayallerimdeki sen ve ben. birer yitik savaşçı. doğruluyorum kanepeden, odamdaki soluk ışığı da karanlığa gömüyorum. kafamı yastığa koyup, insanların içinde oturduğu kocaman camdan bir balina düşlüyorum...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar