bugün
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge26
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim11
- memesi küçük olmak9
- sözlük erkeğinden damat olmaz17
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı9
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- fatih terim'in yuhalanması10
- crop giyen erkek11
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar11
- vatandaşlık farkı alan otel26
- nazar değdi sözlük12
- çabuk vazgeçen insan8
- sözlük kızından gelin olmaz22
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- icardi1905 silik olsun kampanyası20
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- icardi190531
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır25
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- futbolcu ismiyle nick almak10
- anın görüntüsü10
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat14
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- ideal duş alma sıklığı14
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
hayata dair göt eden gerçeklerden sadece biri..
bundan yaklaşık olarak iki hafta önceydi... o sabah yine her zamanki gibi sıradan bir sabahtı. hani hiç farkı yoktu diğer sabahlardan, sıkıcı, kasvetli ve boğuk...
ne olduysa, şirkete adım attıktan sonra oldu... henüz kahvaltımı bitirmemiş ki; (bağlı bulunduğum) müdürüm (ulan ben senin köpeğin miyim de sana bağlı bulunuyorum. it oğlu it... yoksa içimde kalacaktı. tipini siktim. parantez içinde yazmanın yaşattı çocuksu mutluluk. oh be rahatladım.) patronun (bu arada potron değimiz şey, yani patron. anlaşılacağı üzere adını bile telaffuz ederken tedirgin olunan ve tamamı taşaktan müteşekkil bir adam. hani işe başlayalı beş sene oldu, bu big taşaklı, big patronla henüz en fazla onbeş cümle etmişliğim var. ki onunda yarısı telefon arkasından.) geldiğini ve benimle görüşmek istediğini söylediğinde yediğim poğaçalar boğazımda düğümlendi. o an, sabahımı piç eden müdürüme, dünden kalma bayat küfürlerimle mukabele ederek, seyirte seyirte odasına gittim. içeri girdiğimde kendi kendime bu sabahların bir anlamı olmalı dedim. ama ne anlam. bu nasıl bir ima allahım. aman allahım! bi hürmet, bi sevgi gösterisi, bi hadi canını yidimcilik, bi muhabbet... o an, öyle berbat bir hissiyata kapıldım ki oğuz hakseverin seçkisinden ve o ajitatif retorikle yüklü dilinden, anlam dünyamızı genişleten tüm kareleri ucuz birer pornografik imge olarak şerh edebilirdim. böylesine saçma salak hatta salak sepelek bir hale sadece bir kez düşmüştüm. o da evlendiğim geceydi. (yok devenin nalı! anlatacak değilim tabii ki! ayıp olum böyle şeyler!)
sonra patron benden hal hatır sordu. müdürüm sırıttı pişmiş kelle gibi. ben cevap verdim başım önde. mağrur ve biraz da mahçup bir edayla. (anlayın halim ne boktan, ne ters köşe...) patron dedi ki; bak kanuni (bana hey lanet olası pislik der gibi geldi. e malum alışık değiliz böyle muhabbetlere), konuşmaya devam etti; senin buradaki görevini en güzel şekilde ifa ettiğini ve işe başladığın günden beri ivmelenen bir başarı grafiği çizdiğini takdirle izliyorum derken (bendeki iz düşümü senin tek problemin bu boktan şirkette boktan rakamlarla kafayı yemiş olmak. oldu), ben sustum o söyledi; bu duygu ve düşüncelerle senin yeni girdiğimiz sektördeki, firmamınız müdürü olarak görmekten mutluluk duyarım derken (bana alttan alta, senin gibi koca götlü boktan birini ancak boktan yapılma bir apoletle onurlandırıp, ancak götlüğünü tescil edebilirim. der gibi geldi.). devamında ağızından bal dalmıyor ve bu görevi kabul edersen çok mutlu olurum. ki etmemek veya biraz düşünmek isteyebilirsin ki bunu da anlarım. kararını rauf beye bildirirsen sevinirim. dedi ve çekip gitti. (böyle bir durumla daha önceden karşılaşmadığımdan ötürü ciddi derecede anlam kaybına uğramış bir vaziyette; şimdi göt olmuş bir vaziyette siktirol git! dediğine yemin edebilirim..) olum o an anladım ki müdürler hakikaten göt. o konuşmadan sonra kendimi yeni temizlenmiş bebek poposu pembeliğinde hissediyorum.
ve müdürlerin göt olduğunu tastikliyorum..
bundan yaklaşık olarak iki hafta önceydi... o sabah yine her zamanki gibi sıradan bir sabahtı. hani hiç farkı yoktu diğer sabahlardan, sıkıcı, kasvetli ve boğuk...
ne olduysa, şirkete adım attıktan sonra oldu... henüz kahvaltımı bitirmemiş ki; (bağlı bulunduğum) müdürüm (ulan ben senin köpeğin miyim de sana bağlı bulunuyorum. it oğlu it... yoksa içimde kalacaktı. tipini siktim. parantez içinde yazmanın yaşattı çocuksu mutluluk. oh be rahatladım.) patronun (bu arada potron değimiz şey, yani patron. anlaşılacağı üzere adını bile telaffuz ederken tedirgin olunan ve tamamı taşaktan müteşekkil bir adam. hani işe başlayalı beş sene oldu, bu big taşaklı, big patronla henüz en fazla onbeş cümle etmişliğim var. ki onunda yarısı telefon arkasından.) geldiğini ve benimle görüşmek istediğini söylediğinde yediğim poğaçalar boğazımda düğümlendi. o an, sabahımı piç eden müdürüme, dünden kalma bayat küfürlerimle mukabele ederek, seyirte seyirte odasına gittim. içeri girdiğimde kendi kendime bu sabahların bir anlamı olmalı dedim. ama ne anlam. bu nasıl bir ima allahım. aman allahım! bi hürmet, bi sevgi gösterisi, bi hadi canını yidimcilik, bi muhabbet... o an, öyle berbat bir hissiyata kapıldım ki oğuz hakseverin seçkisinden ve o ajitatif retorikle yüklü dilinden, anlam dünyamızı genişleten tüm kareleri ucuz birer pornografik imge olarak şerh edebilirdim. böylesine saçma salak hatta salak sepelek bir hale sadece bir kez düşmüştüm. o da evlendiğim geceydi. (yok devenin nalı! anlatacak değilim tabii ki! ayıp olum böyle şeyler!)
sonra patron benden hal hatır sordu. müdürüm sırıttı pişmiş kelle gibi. ben cevap verdim başım önde. mağrur ve biraz da mahçup bir edayla. (anlayın halim ne boktan, ne ters köşe...) patron dedi ki; bak kanuni (bana hey lanet olası pislik der gibi geldi. e malum alışık değiliz böyle muhabbetlere), konuşmaya devam etti; senin buradaki görevini en güzel şekilde ifa ettiğini ve işe başladığın günden beri ivmelenen bir başarı grafiği çizdiğini takdirle izliyorum derken (bendeki iz düşümü senin tek problemin bu boktan şirkette boktan rakamlarla kafayı yemiş olmak. oldu), ben sustum o söyledi; bu duygu ve düşüncelerle senin yeni girdiğimiz sektördeki, firmamınız müdürü olarak görmekten mutluluk duyarım derken (bana alttan alta, senin gibi koca götlü boktan birini ancak boktan yapılma bir apoletle onurlandırıp, ancak götlüğünü tescil edebilirim. der gibi geldi.). devamında ağızından bal dalmıyor ve bu görevi kabul edersen çok mutlu olurum. ki etmemek veya biraz düşünmek isteyebilirsin ki bunu da anlarım. kararını rauf beye bildirirsen sevinirim. dedi ve çekip gitti. (böyle bir durumla daha önceden karşılaşmadığımdan ötürü ciddi derecede anlam kaybına uğramış bir vaziyette; şimdi göt olmuş bir vaziyette siktirol git! dediğine yemin edebilirim..) olum o an anladım ki müdürler hakikaten göt. o konuşmadan sonra kendimi yeni temizlenmiş bebek poposu pembeliğinde hissediyorum.
ve müdürlerin göt olduğunu tastikliyorum..
güncel Önemli Başlıklar